İçinde na olan 5 harfli 134 kelime var. İçerisinde NA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında na olan kelimeler listesine ya da Sonu na ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NAHIR
-
-
[isim]
Sığır sürüsü
-
[isim]
Sığır sürüsü
- NABIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalp atışının sağladığı kan basıncından dolayı atardamarlara ve özellikle bilekteki atardamara parmakla basıldığında duyulan kımıldama
- "Nabzı durdu, nefesi durdu galiba." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Başına gelmeyen bela kalmadı. Azıcık nabza göre şerbet versen, başına bu dertler gelmezdi." (Aydın Boysan)
- "Doktor, hallacın yanına vardı. Nabzını tuttu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Milletin sesini işitmek, nabzını yoklamak, meselesini ve durumunu kaynakta öğrenmek istiyordu." (Tarık Buğra)
-
Eğilim, düşünce, niyet
- "Viyana'da hayat sevincinin nabzı kahvelerde atar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kalp atışının sağladığı kan basıncından dolayı atardamarlara ve özellikle bilekteki atardamara parmakla basıldığında duyulan kımıldama
- NAKİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Para, akçe
-
Kullanılması hemen mümkün olan para, peşin para, likit
-
[isim]
Para, akçe
- NAKIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozma, çözme
-
Kırma
-
[isim]
Bozma, çözme
- NAMLI
-
-
[sıfat]
Ünlü, tanınmış
- "Namlı müzelerin hepsi bazı evleri büyük bir önemle sunarlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Ünlü, tanınmış
- GNAYS
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Kuvars, mika ve feldspattan birleşmiş kayaç
-
[isim]
Kuvars, mika ve feldspattan birleşmiş kayaç
- ÇINAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İki çeneklilerden, 30 m'ye kadar uzayabilen, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı bir ağaç (Platanus)
-
[isim]
İki çeneklilerden, 30 m'ye kadar uzayabilen, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı bir ağaç (Platanus)
- MANAT
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Azerbaycan ve Türkmenistan para birimi
-
[isim]
Azerbaycan ve Türkmenistan para birimi
- NASİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nesir yazan, nesir ustası
-
[isim]
Nesir yazan, nesir ustası
- NAKİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kavmin, kabilenin başkanı veya onun vekili
-
Bir tekkede en yaşlı derviş veya dede
-
[isim]
Bir kavmin, kabilenin başkanı veya onun vekili
- NAZIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, manzume, şiir, koşuk
-
[isim]
Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, manzume, şiir, koşuk
- HONAZ
- ...
- NADİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Seyrek, az bulunur
-
Seyrek
- "Üsküp'e o gün nadir görülür bir kar yağmış." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Seyrek, az bulunur
- ZURNA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla veya dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı
-
[isim]
Keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla veya dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı
- KORNA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Motorlu taşıtlarda, bisikletlerde sesle işaret vermek için kullanılan ve içinden hava geçirilerek çalınan boru, klakson
- "Saat on iki olur olmaz, apartmanın önünde kornayı öttürdüm." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Motorlu taşıtlarda, bisikletlerde sesle işaret vermek için kullanılan ve içinden hava geçirilerek çalınan boru, klakson
- İKONA
- ...
- NAMAZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İslamın beş şartından biri olan ve Müslümanların günde beş vakit, dinî bakımdan belirlenen kurallara göre yapmak zorunda oldukları ibadet, salat
- "İki rekât namazı nerede olsa kılarız." (Peyami Safa)
- "Bu adamlar birer ikişer gidip bir odada namazlarını kıldılar, gene geldiler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Arabalar uzaktan görününce köyüne, adamına göre kâh derviş, kâh sofu olur, hemen namaza dururdu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir akşam uyudu / Uyanmayıverdi / Aldılar götürdüler / Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
İslamın beş şartından biri olan ve Müslümanların günde beş vakit, dinî bakımdan belirlenen kurallara göre yapmak zorunda oldukları ibadet, salat
- TURNA
-
-
[isim]
Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş (Grus grus)
- "Ne talih varmış bunakta. Turnayı gözünden vurdu, dedi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş (Grus grus)
- HANAK
- ...
- ÇANAK
-
-
[isim]
Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap
- "Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı." (Burhan Felek)
- "Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
Göz çukuru
- "Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların tümü
-
Çevresine göre alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi
-
[sıfat]
Göstermelik, yalan yanlış, önceden belirlenmiş sonucu almaya yönelik
- "O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler." (Refik Erduran)
-
[isim]
Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap