İçinde me olan 6 harfli 469 kelime var. İçerisinde ME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında me olan kelimeler listesine ya da Sonu me ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EM, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BÖRTME
-
-
[isim]
Börtmek işi
-
[isim]
Börtmek işi
- MEALEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Anlam olarak, anlamca
-
[zarf]
Anlam olarak, anlamca
- MELHUZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Mülahaza edilen, düşünülen
-
[sıfat]
Mülahaza edilen, düşünülen
- BARMEN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Barda içki hazırlayıp sunan kimse
-
[isim]
Barda içki hazırlayıp sunan kimse
- DÖŞEME
-
-
[isim]
Döşemek işi
-
Yapılarda taban üzerine döşenen tahta vb. kaplama
- "Odanın döşemesine bakıyor, bir türlü bu yabancı yere bir ad koyamıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Bir yapının döşenmesine yarayan her türlü eşya, mefruşat
-
Koltuk, kanepe, divan vb.nin kumaş, yay, pamuk vb. bölümleri
- "Bu patiska döşemeleri beraber ütüleyecektik." (Aka Gündüz)
-
Taşıtların koltuk, taban, tavan vb. yerleri
-
Halk edebiyatında ve türkülerden önce söylenen, bazen tekerleme biçiminde olan uyaklı giriş bölümü
- "Hamama gitmek, yıkanmak, masallara, masal döşemelerine bile girdiği gibi halkımızın yaşama biçimlerine de karışmıştır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Döşemek işi
- MOMENT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Kuvvetin, bir cismi bir nokta veya bir eksen yörüngesinde döndürme etkisini belirleyen vektör niceliği
-
[isim]
Kuvvetin, bir cismi bir nokta veya bir eksen yörüngesinde döndürme etkisini belirleyen vektör niceliği
- ZAHMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat
- "Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın." (Halit Fahri Ozansoy)
- "Yolda çok zahmet çekmiş, bereket versin Paris sefareti erkânından biri kendisine refakat etmiş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Benim için yine yorulacaksınız, zahmete katlanacaksınız, dedi." (Refik Halit Karay)
- "Bunun için büyük zahmetlere girmeye gerek yoktur." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat
- FORMEN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Ustabaşı
-
İşçilerin düzenli ve verimli çalışmasını sağlayan ve işçiler üzerinde otoritesi olan işçi
-
[isim]
Ustabaşı
- ERMENİ
- ...
- GÜTMEK
-
-
[-i]
Hayvan veya hayvan sürüsünü önüne katıp otlatarak sürmek
-
[nsz]
Bir düşünceyi, bir duyguyu veya bir ilkeyi gerçekleştirmeye çalışmak
- "Amaç gütmek. Kin gütmek."
-
Bir kimseyi, bir topluluğu kendi düşünce ve amacı doğrultusunda yönetmek, sevk ve idare etmek
-
[-i]
Hayvan veya hayvan sürüsünü önüne katıp otlatarak sürmek
- YELMEK
-
-
[-e]
Aceleyle, telaşla koşmak
-
[-e]
Aceleyle, telaşla koşmak
- ÇİTİME
- ...
- LAZIME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapılması gerekli olan şey
-
Gerekçe
-
[isim]
Yapılması gerekli olan şey
- MENGEN
- ...
- MEZURA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre, mezür
-
[isim]
Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre, mezür
- ÖDEMEK
-
-
[-i]
Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek
- "Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." (Refik Halit Karay)
-
Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek
-
Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek
-
Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek
- "Bu fabrika sermayesini beş yılda ödedi."
-
Bir işin, bir görevin karşılığını vermek
- "Bir gece de onunla kal. Bize yaptıklarını ödemiş olursun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak
-
[-i]
Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek
- CÖMERT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Para ve malını esirgemeden veren, eli açık, selek, semih, ahi, bonkör
- "Elinden gelen her iyiliği yapar, cömerttir, ikramı çok sever." (Peyami Safa)
- "Size ne kadar cömert davranmış olduğunu kendiniz de biliyorsunuz." (Halide Edip Adıvar)
-
Verimli
- "Bu ülkede toprak bir masal sultanı kadar cömert." (Cemil Meriç)
-
[sıfat]
Para ve malını esirgemeden veren, eli açık, selek, semih, ahi, bonkör
- DENEME
-
-
[isim]
Denemek işi, sınama, deneyim, tecrübe
- "Bunun deneme olduğunu müdürden başka kimseye söylemediği için ilk deneme fabrikayı birbirine kattı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Son biçimini bulmamış, taslak durumunda olan
-
Herhangi bir konuda yeni ve kişisel görüşlerle bezenmiş bir anlatım içinde sunulan düz yazı türü
- "Öykülerimde, denemelerimde beni yazmaya iten yüreğimin taşmasıdır." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Denemek işi, sınama, deneyim, tecrübe
- DİLMEK
-
-
[-i]
Bir bütünü ince ve yassı parçalara ayırarak kesmek
- "Şimdi bu elemanları ince ince dileceğim." (Aka Gündüz)
-
Yarmak
-
[-i]
Bir bütünü ince ve yassı parçalara ayırarak kesmek
- İMAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İmamlık
- "Bu zaman zarfında Bedri'yi yetiştiremezsem imamet elden gider, biz, açlıktan ölürüz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İmamlık