İçinde me olan 6 harfli 469 kelime var. İçerisinde ME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında me olan kelimeler listesine ya da Sonu me ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EM, ME

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

MEŞHUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ünlü, tanınmış, herkesçe bilinen, angın (kimse)
    • "Yeni Park gazinosunda kasabanın meşhur kara dut şerbetiyle beraber bir parça da içki içilir." (Reşat Nuri Güntekin)

SERMEK

  1. [-i] Kurutmak için asmak
    • "Kar gibi çamaşırları serip eve döndü." (Oktay Rifat)
  2. Göstermek amacıyla asmak veya yaymak
    • "Çeyiz sermek."
  3. Düz bir yere yaymak
    • "Üzüm sermek. Bulgur sermek."
  4. Açarak yaymak veya döşemek
    • "Çerçeveli çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine serdi." (Aka Gündüz)
  5. Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek veya hırpalamak
    • "Onun için bir an önce leşlerini köpek leşi gibi İstanbul'un çamurlu kaldırımlarına sermek zamanı gelmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  6. Boşlamak, savsamak

ŞOVMEN

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Şov yapan kimse, gösteri adamı

ÜŞÜTME

  1. [isim] Üşütmek durumu

GÖZEME

  1. [isim] Gözemek işi

VERMEK

  1. [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
    • "Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." (Ömer Seyfettin)
    • "Pek sıkıldık mı atla bir vapura, ver elini İstanbul." (Atilla İlhan)
    • "... bunca yıl yalan okuduk, yalan dinledik / Aklına kim gelirse bağır, ver veriştir." (Necati Cumalı)
  2. Bırakmak veya bağışlamak
    • "Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün, diye bağırdım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Ondan bilmek, atfetmek
    • "Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi..." (Falih Rıfkı Atay)
  4. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
    • "Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum." (Haldun Taner)
  5. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
    • "Arabanın burnunu, en tenha kahvelerden birinin önünde, rıhtıma verdiler." (Atilla İlhan)
  6. Herhangi bir duruma yol açmak
    • "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  7. Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak
    • "Yemek vermek. Balo vermek."
  8. Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek
    • "Konser vermek. Resital vermek."
  9. Topluluk önünde bilimsel konudaki bildirisini sunmak
    • "Konferans vermek."
  10. Satmak
    • "Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul."
  11. Kızı, kadını biriyle evlendirmek
    • "Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar." (Halide Edip Adıvar)
  12. [-i] Ödemek
    • "Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler." (Peyami Safa)
  13. Yaymak
    • "Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek."
  14. Bitki ve ağaç, ürün üretmek
    • "Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  15. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
    • "Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor." (Refik Halit Karay)
  16. Hepsini herhangi bir duruma sokmak
    • "Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek."
  17. Sahip olmasını sağlamak
  18. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek
    • "Hareket vermek. Biçim vermek."
  19. Tespit etmek
    • "Randevu vermek. Ad vermek."
  20. Kazandırmak, katmak
    • "Tat, çeşni vermek."
  21. Ayırmak, harcamak
    • "Emek vermek. Zaman vermek."
  22. Dayamak
    • "Duvara sırtını verip çömeldi."
  23. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek."

ÖVÜLME

  1. [isim] Övülmek işi

RUMELİ
...
BÜZMEK

  1. [-i] Buruşturarak, sıkıştırarak veya kıvrım yaparak bir şeyin alanını ve hacmini küçültmek
    • "Herkesin ağzı torba değil ki çekip büzesiniz." (Burhan Felek)
  2. Kısmak
  3. Kapatmak, dedikodu yapılmasına engel olmak

İSTEME

  1. [isim] İstemek işi
    • "İsteme adresi."

BÜĞEME

  1. [isim] Büğemek işi

ÇÖMMEK

  1. [-e] Çömelmek
    • "Ninem, gözlerini onların gidişlerinden ayırmaksızın yere çömdü." (Tarık Dursun K)

DELMEK

  1. [-i] Delik açmak, delik duruma getirmek
    • "Taşın göze dokunmadığını ve bir parmak aşağıda yanağı deldiğini gördü." (Peyami Safa)
  2. İncitmek, kırmak

GÖKMEN

  1. [sıfat] Mavi gözlü (kimse)

GÖRMEZ

  1. [sıfat] Görme engelli

MEVALİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Osmanlı Devleti'nde görev yapan yüksek dereceli ilim adamları

ÇİSEME

  1. [isim] Çisemek işi

İMLEME

  1. [isim] İmlemek işi, ima
    • "Bir eleştirmenin birkaç tümceyi, bir iki imlemeyi saymazsak kırk yılda yazılmış bir yazısı var." (Nezihe Meriç)

TEPMEK

  1. [-i] Hayvan, ayağıyla vurmak
  2. Üzerine basarak sıkıştırmak
    • "Yünleri çuvala tepmek."
  3. Çokça yürümek
  4. Değerini anlamamak veya kestirememek, geri çevirmek
    • "Gelmiş buraya, başını sokacak, ekmeğini kazanacak bir yer bulmuş, hiç bunu teper mi?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. Yeniden ortaya çıkmak, tazelenmek, depreşmek
    • "Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper." (Halide Edip Adıvar)

DOLMEN

  1. [isim] İkisi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş Taş Devri mezarı

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü