İçinde mar olan 5 harfli 25 kelime var. İçerisinde MAR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mar olan kelimeler listesine ya da Sonu mar ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
RAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AR, MA, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MARUZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir olayın, bir durumun etkisinde veya karşısında bulunan
- "Herkes, her an müthiş bir tehlikeye maruzdur." (Peyami Safa)
- "Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Taraf taraf işgallere, istilalara maruz kaldık." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Arz edilen, sunulan, verilen
-
[sıfat]
Bir olayın, bir durumun etkisinde veya karşısında bulunan
- MARUL
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Birleşikgillerden, geniş ve uzun olan yeşil yaprakları taze olarak yenilen bir bitki (Lactuca sativa)
-
[isim]
Birleşikgillerden, geniş ve uzun olan yeşil yaprakları taze olarak yenilen bir bitki (Lactuca sativa)
- TIMAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yara bakımı
-
Ağaç bakımı
- "Merkeplere atladılar, şeftali bahçelerinden geçtikten sonra tımar görmemiş sık, gür bir ayvalığa daldılar." (Refik Halit Karay)
- "Arabacı atları tımar ediyordu." (Aka Gündüz)
-
Binek hayvanlarının kıllarını, derisini temizleme
- "Tımar tam bir saat sürüyor, yarım saat hayvanın bir tarafı, yarım saat öbür yanı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yara bakımı
- MARUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Herkesçe bilinen, tanınan, belli, sanlı
- "Her kapısından çıplak bir baldır uzanan maruf mahalle burnumuzun dibinde değil." (Haldun Taner)
-
Dinî bakımdan uygun görülen, beğenilen, buyrulan
-
[sıfat]
Herkesçe bilinen, tanınan, belli, sanlı
- İŞMAR
-
-
[isim]
El, göz veya baş ile yapılan işaret
- "Yanındaki başka tarafa baktı, işmar geçti diye haraza da hazır." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
El, göz veya baş ile yapılan işaret
- EMARE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirti, iz, ipucu
- "Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Belirti, iz, ipucu
- MARKA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Resim veya harfle yapılan işaret
-
Bilet, para yerine kullanılan metal veya başka şeyden parça
-
Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret
-
Tanınmış ürün, saygın kişi vb
-
[isim]
Resim veya harfle yapılan işaret
- MARTI
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Martıgillerden, çoğu beyaz renkte, eti yenmez, yüzücü, perde ayaklı deniz kuşlarının ortak adı (Larus)
-
[isim]
Martıgillerden, çoğu beyaz renkte, eti yenmez, yüzücü, perde ayaklı deniz kuşlarının ortak adı (Larus)
- KUMAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu
- "Ağır bir kumar borcunu ödemek zorunda kalan soylular gibiydi." (Necati Cumalı)
- "Kazanacağından emin olmadıkça kumar oynamak deliliktir." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu
- MARAL
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Dişi geyik
-
[isim]
Dişi geyik
- MARAŞ
- ...
- MARİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hastalıklı, hasta olan
-
[sıfat]
Hastalıklı, hasta olan
- TOMAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dürülerek boru biçimi verilmiş deri, kâğıt
-
Topun içini silmekte kullanılan, ucu fırçalı çubuk
-
Yığın, küme
-
[isim]
Dürülerek boru biçimi verilmiş deri, kâğıt
- DAMAR
-
-
[isim]
Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal
- "Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." (Peyami Safa)
- "Birden nasihat damarlarının kabardığını duydu." (Ömer Seyfettin)
- "Tutarsa onun bir damarı, yıkar adamın başına çadırı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "En ufak şeye kızan insanın damarına basarlar." (Peyami Safa)
-
Mermerde, bazı taşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi
-
Başka türden katmanların arasında bulunan sıvı, maden veya mineral katmanı
- "Zengin bir altın damarı."
-
Soy, yaradılış
-
Huy, mizaç
- "Cimrilik damarı. Şairlik damarı."
-
İçinde ongun besi suyunun dolaştığı odunsu dokudan boru
-
Böceklerde kanat zarını dik tutmaya yarayan organ
-
[isim]
Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal
- MARAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık
-
Dayanılması güç durum
-
[sıfat]
Huysuzluğu ve titizliği ile can sıkan
- "Aman ne maraz adamsın!"
-
[isim]
Hastalık
- MİMAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapıların planını yapıp bunların gerçekleşmesini sağlayan kimse
- "Binanın mimarını da bulsanız bu sualinize cevap vermez." (Halit Fahri Ozansoy)
-
[isim]
Yapıların planını yapıp bunların gerçekleşmesini sağlayan kimse
- MARON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kestane rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Kestane rengi
- HUMAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçki veya uyku sersemliği
-
[isim]
İçki veya uyku sersemliği
- ÇOMAR
-
-
[isim]
İri köpek, çoban köpeği
-
[isim]
İri köpek, çoban köpeği
- MARKİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk unvanı
-
[isim]
Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk unvanı