İçinde ma olan 6 harfli 646 kelime var. İçerisinde MA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ma olan kelimeler listesine ya da Sonu ma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MAHMUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sarhoşluğun sebep olduğu sersemlik içinde olan
-
Uykudan sonra üzerinde sersemlik, ağırlık bulunan
-
Süzgün, dalgın bakışlı (göz)
-
[sıfat]
Sarhoşluğun sebep olduğu sersemlik içinde olan
- MAHMUZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çizmenin, potinin arkasına takılan ve binek hayvanlarını dürtüp hızlandırmaya yarayan demir veya çelik parça
- "Konağın içinde kılıç ve mahmuz şakırtıları duyuldu." (Aka Gündüz)
-
Tavukgillerin ve bazı kuşların ayakları ardında bulunan, boynuz yapısındaki sivri uzantı
-
Köprü ayaklarında, basıncı azaltmak için suyun geldiği ve gittiği yanlardaki çıkıntı
-
Eski tür savaş gemilerinde su kesimi altında, ileriye doğru uzanan, karşısındaki gemiyi batırabilen uzantı
-
[isim]
Çizmenin, potinin arkasına takılan ve binek hayvanlarını dürtüp hızlandırmaya yarayan demir veya çelik parça
- IKINMA
-
-
[isim]
Ikınmak işi
-
[isim]
Ikınmak işi
- KAKMAK
-
-
[-i]
İtmek, vurmak
-
[nsz]
Kakma yapmak
-
Vurarak dar bir yere sokmak
-
[-i]
İtmek, vurmak
- KANMAK
-
-
[-e]
Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak
-
Tatlı sözlere aldanmak
-
Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak
- "Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yetinmek, iktifa etmek
- "Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak çoraplarını çıkarır." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[-e]
Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak
- MARKKA
-
Kelime Kökeni : Fince
-
[isim]
Finlandiya para birimi, mark
-
[isim]
Finlandiya para birimi, mark
- NORMAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun
- "Atatürk'ün normal zamanlarda insana okşamak arzusu veren ipek gibi saçları, birdenbire yelelenirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum
-
[isim]
Bir eğrinin bir teğetine değme noktasından çizilen dikme
-
[sıfat]
Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun
- OTOMAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Canlı bir varlığın yapabileceği bazı işleri yapan mekanik veya elektrikli araç
-
Sıcak su verecek biçimde hazırlanmış, hava gazı ocaklı cihaz
-
Yapılarda, merdivenleri aydınlatacak biçimde düzenlenmiş elektrik düzeneği
-
[isim]
Canlı bir varlığın yapabileceği bazı işleri yapan mekanik veya elektrikli araç
- TERMAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sıcak kaplıca suyu
-
Bu sudan yararlanma imkânı sağlayan kuruluş vb
-
[isim]
Sıcak kaplıca suyu
- GRAMAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ekmek ve kâğıt için ağırlık ölçüsü
-
[isim]
Ekmek ve kâğıt için ağırlık ölçüsü
- OYULMA
-
-
[isim]
Oyulmak işi
-
[isim]
Oyulmak işi
- ŞİMALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kuzeyle ilgili, kuzeye özgü
- "Şimali Avrupa'dan gelen sürat katarını parçalamak istemişlerdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Kuzeyle ilgili, kuzeye özgü
- AMASYA
- ...
- FARIMA
-
-
[isim]
Farımak işi
-
[isim]
Farımak işi
- OTLAMA
-
-
[isim]
Otlamak işi
-
[isim]
Otlamak işi
- DUYMAK
-
-
[-i]
Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
- "Yaptıklarını duydum."
-
İşitmek, ses almak
- "Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek
- "Yüzme denilen mucizeyi ancak beş altı sene sonra avuçlarımızın içinde duyabilecektik." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek
- "Elimin üzerinde bir böceğin gezdiğini duydum."
-
[nsz]
Bir ruh durumu içine girmek
- "Hakiki bedbahtlar, sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Sezmek, fark etmek, hissetmek
- "Güzel olmasın fakat ruhu olsun, bir şey duysun." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[-i]
Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
- MANŞON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Elleri soğuktan korumak için kullanılan astarlanmış kürk, el kürkü
-
Ek bileziği
-
[isim]
Elleri soğuktan korumak için kullanılan astarlanmış kürk, el kürkü
- AKSAMA
-
-
[isim]
Aksamak işi
- "Aradan yedi sekiz ay geçmiş, hiç aksama olmamıştı ödemelerde." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Aksamak işi
- ANILMA
-
-
[isim]
Anılmak işi
-
[isim]
Anılmak işi
- ARTMAK
-
-
[isim]
Büyük heybe
-
[isim]
Büyük heybe