İçinde lma olan 5 harfli 17 kelime var. İçerisinde LMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lma olan kelimeler listesine ya da Sonu lma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A L M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

LAM, MAL

2 Harfli Kelimeler

AL, AM, LA, MA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SALMA

  1. [isim] Salmak işi
    • "Sokaklarda salma geziyor."
    • "Ne olacak çobansız köyde kurtlar boş oturacak değil ya işte böyle salma dolaşırlar." (Ragıp Akyavaş)
  2. Pirinçle pişirilen bir tür yemek
    • "Midye salması."
  3. Genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden toplanması gereken para
  4. Bazı köylü giysilerinde kolun yeninden sarkan kumaş parçası
  5. Kuşların üretilmesine ayrılan oda
  6. [sıfat] Başıboş gezen (hayvan)
    • "Salma sığır."
  7. [sıfat] Sürekli akan (su)
  8. Osmanlı Devleti'nde kol gezen kolluk eri

DOLMA

  1. [isim] Dolmak işi
  2. Tavuk, kuzu gibi hayvanların veya biber, domates vb. sebzelerin içine pirinç ve başka şeyler doldurularak pişirilen yemek
  3. [sıfat] Doldurularak yapılan
    • "Dolma arazi."
  4. Yalan, hile, dalavere
  5. Üç sigara kâğıdına bolca sarılmış esrar
    • "Oturalım şuraya da dolmamızı içelim, belki bir şeyler buluruz." (Muzaffer Uyguner)

SOLMA

  1. [isim] Solmak işi

ELMAS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yerin derinliklerinde bulunan, billurlaşmış arı karbon
    • "Elmas gibi kalbi var. Elmas gibi bir çocuk."
  2. Mücevher olarak kullanılan, saydam, değerli taş
    • "Eline geçen elması eve taşıyor, içi kasalı aynalı dolaba kutu kutu istif ediyormuş." (Refik Halit Karay)
  3. [sıfat] Bu taşlarla yapılmış
    • "Elmas küpe."
  4. Elmastıraş

KILMA

  1. [isim] Kılmak işi

ALMAK

  1. [-i] Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
    • "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." (Necati Cumalı)
    • "Uykuysa, uyumak bir marifetse al uykuyu diyerek akşama kadar uyudum." (Tarık Buğra)
    • "Al sana bir bela daha!"
    • "Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." (Atilla İlhan)
  2. [-i] Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
    • "Çocuğu okuldan aldı."
    • "Yooo, dedi, al gülüm ver gülüm. On para için ben senin canını alırım, on para için sen benim canımı al." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Birlikte götürmek
    • "Her on yılda bir, geçmişten bu yana süregelen edebiyatı alaşağı ediyoruz." (Tomris Uyar)
  4. [nsz] Satın almak
    • "Biz bir ya da iki parti alır, çekiliriz piyasadan." (Necati Cumalı)
  5. [nsz] Ele geçirmek, fethetmek
    • "Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş." (Ömer Seyfettin)
  6. [nsz] İçine sığmak
    • "Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır."
  7. [-e] Kabul etmek
    • "Evine kiracı almak."
  8. [nsz] Kendine ulaştırılmak, iletilmek
    • "Mektup almak. Haber almak."
  9. [nsz] İçeri sızmak, içine çekmek
    • "Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış."
  10. [nsz] Erkek, kadınla evlenmek
    • "O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü." (Memduh Şevket Esendal)
  11. [-i] Sürükleyip götürmek
    • "Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı."
  12. [nsz] Kazanmak, elde etmek
  13. [nsz] Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
    • "Soğuk almak. Ceza almak."
  14. [-i] Bürümek, sarmak, kaplamak
  15. [-den] Kısaltmak, eksiltmek
    • "Ceketin boyundan almak."
  16. [nsz] Yolmak, koparmak
    • "Kaş almak."
  17. Yerini değiştirmek, çekmek
  18. Temizlemek
    • "Karyolanın altını süpürge ile al. Örümcekleri al."
  19. [-i] İçeri girmesini sağlamak
    • "Sevdiği delikanlıyı gece evine almış." (Necati Cumalı)
  20. [nsz] Tat veya koku duymak
    • "Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır."
  21. [-i] Örtmek, koymak
    • "Paltosunu sırtına aldı."
  22. [-i] ... gibi anlamak
    • "Bir sözü şakaya almak."
  23. [-i] Yol gitmek, mesafe katetmek
    • "O yolu bir saatte alırsınız."
  24. [-i] Çalmak
    • "Cebimden saatimi almışlar."
  25. Soldurmak
    • "Güneş perdelerin rengini aldı."
  26. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
    • "Dalağını aldılar."
  27. [nsz] Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
    • "Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı." (Haldun Taner)
  28. [nsz] Göreve, işe başlatmak
    • "Yeni bir kapıcı aldı."
  29. [nsz] Başlamak
    • "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur." (Halk türküsü)
  30. [-den] Davranış veya makam değiştirmek
    • "Aşağıdan almak. Tizden almak."
  31. [nsz] İçecek veya sigara içmek
    • "Tadına bakmak için bir yudum aldım."
  32. [nsz] Yutmak, kullanmak
    • "İlaç almak."
  33. [-den] Görevden, işten çekmek
  34. [-den] Kazanç sağlamak
    • "Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar."
  35. Gidermek, yok etmek
    • "İçine biraz su koy, tuzunu alır."

OLMAZ

  1. [sıfat] İmkânsız, gerçekleşemez
  2. [isim] Yapılamayacak iş, tutum veya davranış
    • "Onun o gözü pekliği, onurla ölümü göze alışıdır ki Atatürk'e olmazları oldurtmak gücünü vermiştir." (Haldun Taner)

ALMAN
...
KALMA

  1. [isim] Kalmak işi
  2. [sıfat] Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
    • "Eskiden kalma bir anıt."

YOLMA

  1. [isim] Yolmak işi
  2. Sapı orakla biçilmeyecek kadar kısa kalmış ekin

DALMA

  1. [isim] Dalmak işi
  2. Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması

ALMAÇ

  1. [isim] Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör

ÇALMA

  1. Hırsızlık, sirkat
    • "Rüyamıza kadar giren bu bahçeden elma çalmaya gidiyorduk." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Başa sarılan sarık
  3. [sıfat] Çalınmış
    • "Çalma mal."
  4. [sıfat] Kakmalı olmayan, kalemle işlenmiş
    • "Çalma çiçekli bir gümüş vazo."
  5. Kibrit
  6. [isim] Çalmak işi
    • "Kimsenin bilmediği bir havayı çalmaya başladılar." (Halit Fahri Ozansoy)

ALMAŞ

  1. [isim] İki veya daha çok şeyin sıra ile değiştirilerek kullanılması veya kendiliğinden değişerek çalışması, keşikleme, münavebe
  2. Birinin doğru olması ötekinin yanlışlığını gerektiren iki önermenin oluşturduğu sistem

OLMAK

  1. [nsz] Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak
    • "En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ola ki bir oldubitti yaratmayı kendi çıkarlarına uygun görmüşlerdir." (Salâh Birsel)
    • "Kilisede olup bitenleri, papazın söylediklerini nihayetine kadar anlattı." (Ömer Seyfettin)
    • "Bize oldu olanlar!"
  2. Gerçekleşmek veya yapılmak
  3. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak
    • "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir." (Tarık Buğra)
  4. Bir şeyi elde etmek, edinmek
    • "Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Bir durumdan başka bir duruma geçmek
  6. Herhangi bir durumda bulunmak
  7. Uygun düşmek, yerinde görülmek
    • "Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur."
  8. Yetişmek, olgunlaşmak
    • "Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı."
  9. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek
    • "Çay oldu."
  10. Bulunmak
    • "Kız da hemen olduğu yere oturdu." (Memduh Şevket Esendal)
  11. Geçmek, tamamlanmak
    • "İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak."
  12. Sürdürmek, yürütmek
    • "İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum."
  13. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak
    • "Partili olmak."
  14. Yaklaşmak, gelip çatmak
    • "Sabah oldu."
  15. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek
    • "Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!" (Sermet Muhtar Alus)
  16. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz
    • "Annesi oluyor. Yeğeni olur."
  17. [nsz] Sarhoş olmak
    • "Sen adamakıllı olmuşsun."
  18. [-e] Uymak, tam gelmek
    • "Bu şapka başıma oluyor."
  19. [-den] Yitirmek, elinden kaçırmak
    • "Tembelliği yüzünden işinden oldu."
  20. [-den] Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak
    • "Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?"
  21. [-e] Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek
    • "Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı."
  22. [-e] Yol açmak
    • "Bu davranışın ona çok zararı oldu."
  23. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak
    • "Su, buz oldu."
  24. [yardımcı fiil] Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur
    • "Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak. Söyleyecek olursa..."
  25. [yardımcı fiil] Hastalığa yakalanmak, tutulmak
    • "Tifo olmak. Verem olmak."

BULMA

  1. [isim] Bulmak işi

YILMA

  1. [isim] Yılmak işi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü