İçinde lk olan 7 harfli 39 kelime var. İçerisinde LK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lk olan kelimeler listesine ya da Sonu lk ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CILKLIK
-
-
[isim]
Cılk olma durumu
-
[isim]
Cılk olma durumu
- KALKMAK
-
-
[nsz]
Gitmek üzere yerinden ayrılmak
- "Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
-
[-den]
Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak
- "Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[-den]
Uyanarak yataktan ayrılmak
- "İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım." (Ömer Seyfettin)
-
Yukarı doğru yükselmek
- "Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar."
-
Taşıtlar yola çıkmak
- "Tren saat onda kalktı."
-
[-den]
Uçmak, havalanmak
- "Uçak pistten kalktı."
-
Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak
- "Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-e]
Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak
- "At, art ayakları üzerine kalktı."
-
Kabarmak, ayrılmak
- "Masanın kaplaması kalktı."
-
Derlenip götürülmek
- "Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek
- "Hasta bir haftaya kadar kalkar."
-
Varlığı, hayatı son bulmak
- "Halifelik kalktı."
-
[-den]
Yok olmak, artık bulunmamak
- "Ortalıktan kar kalkınca..."
-
[-e]
Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek
- "Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı." (Necati Cumalı)
-
Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak
- "Yasanın bu maddesi kalktı."
-
Uygulanmaz olmak
- "Sıkıyönetim kalktı."
-
Güncelliğini yitirmek
- "Bu âdet çoktan kalktı."
-
[-e]
Bir durumdan başka bir duruma geçmek
- "Dörtnala kalkmak."
- "Tırısa kalkmak."
-
[-den]
Başka yere gitmek, taşınmak
- "O yıl, çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı." (Necati Cumalı)
-
[-e]
Ayakta beklemek
- "Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Gitmek üzere yerinden ayrılmak
- ALKIŞÇI
-
-
[isim]
Alkışlayan kimse
-
Şakşakçı, dalkavuk, yüze gülücü, yağcı kimse
- "Bu işe başlarken dört yanını çevirmiş olan alkışçılar, sanki ortadan çekilmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Alkışlayan kimse
- HALKAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Halka biçiminde olan
-
[sıfat]
Halka biçiminde olan
- ALKARNA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İstiridye, midye, tarak vb. kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan, ağız kısmı demirden bir ağ
-
[isim]
İstiridye, midye, tarak vb. kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan, ağız kısmı demirden bir ağ
- ALKOLİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Alkollü içkilere aşırı derecede düşkün olan (kimse)
-
[sıfat]
Alkollü içkilere aşırı derecede düşkün olan (kimse)
- İLKELCE
-
-
[sıfat]
İlkel
-
[zarf]
İlkel bir biçimde
-
[sıfat]
İlkel
- İLKELCİ
- ...
- DİALKOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Glikol
-
[isim]
Glikol
- FOLKLOR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Halk bilimi
- "Hep, folklor, sanatın, ilmin, kültürün kendisidir, ortaya attık." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Halk bilimi
- MÜLKİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Asker olmayanlar sınıfı
- "Mülkiye memuru."
-
[isim]
Asker olmayanlar sınıfı
- SALKIMA
-
-
[isim]
Salkımak durumu
-
[isim]
Salkımak durumu
- ÜLKESEL
-
-
[sıfat]
Ülkeye ilişkin
-
[sıfat]
Ülkeye ilişkin
- ÜLKÜSEL
-
-
[sıfat]
Ülkü ile ilgili, ideal
- "Ülküsel güzellik ve ten ihtirası yaşanan aşkta iç içe karışır." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Ülkü ile ilgili, ideal
- TOLKŞOV
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bakınız söz gösterisi
-
[isim]
Bakınız söz gösterisi
- BILKIMA
-
-
[isim]
Bılkımak işi veya durumu
-
[isim]
Bılkımak işi veya durumu
- HALKEVİ
-
-
[isim]
Halkı eğitip millî birliğe ve ülküye yöneltmek amacıyla açılan kuruluş
-
Bu kuruluşun görev yaptığı yapı
-
[isim]
Halkı eğitip millî birliğe ve ülküye yöneltmek amacıyla açılan kuruluş
- EVVELKİ
-
-
[sıfat]
Önce olan, önceki
- "Feyziye'nin en parlak devri hürriyetten evvelki devre tesadüf eder." (Refik Halit Karay)
-
İki önceki
- "Evvelki günkü at hadisesinden hiçbirine bahsetmemişti." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Önce olan, önceki
- MÜLKSÜZ
- ...
- MALKARA
- ...