İçinde ldı olan 9 harfli 28 kelime var. İçerisinde LDI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ldı olan kelimeler listesine ya da Sonu ldı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALDIRILMA
-
-
[isim]
Aldırılmak işi
-
[isim]
Aldırılmak işi
- YILDIZCIK
- ...
- YILDIZLIK
-
-
[isim]
Yıldız olma durumu
-
Gökevi
-
[isim]
Yıldız olma durumu
- DALDIRMAK
-
-
[-i]
Dalma işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak
- "İnce parmaklarını kocasının saçlarına daldırarak yumuşak bir sesle yalvardı." (Peyami Safa)
-
Dalmak
-
[-i]
Dalma işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak
- YILDIRAMA
-
-
[isim]
Yıldıramak durumu
-
[isim]
Yıldıramak durumu
- KILDIRMAK
-
-
[-i]
Kılma işini yaptırmak
-
Namaz kılınmasını sağlamak
- "Böylece birçok cenaze namazı kıldırır, pek çok nikâh kıyarmış." (Salâh Birsel)
-
[-i]
Kılma işini yaptırmak
- SALDIRTMA
-
-
[isim]
Saldırtmak işi
-
[isim]
Saldırtmak işi
- YILDIZELİ
- ...
- BAŞYILDIZ
-
-
[isim]
Çift yıldızlarda kütlesi büyük olan yıldız
-
Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçılarının en önde geleni
-
[isim]
Çift yıldızlarda kütlesi büyük olan yıldız
- BILDIRCIN
-
-
[isim]
Tavukgillerden, boz renkli, benekli, yurdumuzda en çok sonbaharda eti için avlanan, etinden ve yumurtasından yararlanılan göçebe kuş (Coturnix)
-
[isim]
Tavukgillerden, boz renkli, benekli, yurdumuzda en çok sonbaharda eti için avlanan, etinden ve yumurtasından yararlanılan göçebe kuş (Coturnix)
- ÇILDIRTMA
-
-
[isim]
Çıldırtmak işi
-
[isim]
Çıldırtmak işi
- KALDIRMAK
-
-
[-i]
Bulunduğu yerden almak
- "Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
-
Yukarı doğru hareket ettirmek
- "Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yükseltmek
- "Duvarı bir metre daha kaldırmalı."
-
[nsz]
Ürün toplamak, taşımak
- "Harman kaldırmak."
-
Çekmek, taşımak
- "Bu araba bu yükü kaldırmaz."
-
Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek
- "Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir." (Anayasa)
-
[-e]
Hastayı hastaneye götürmek
- "Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesi'ne kaldırdılar." (Aka Gündüz)
-
Tören yaparak ölüyü gömmek
-
Toplamak
- "Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar." (Necati Cumalı)
-
Alıp başka yere götürmek
-
Uyandırmak
- "Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni." (Halk türküsü)
-
Piyasadan çekmek
- "İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar."
-
Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak
- "Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin."
-
Kaçırmak
- "Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İyi etmek, iyileştirmek
- "Bu ilaç onu yataktan kaldırdı."
-
Bir şeyden çokça satın almak
-
Tayin etmek, atamak
- "Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yok etmek, ortadan silmek
- "Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[nsz]
Katlanmak, tahammül etmek
- "Doğrusunu isterseniz onu çoktan kapı dışarı etmeliydim ama yüreğim kaldırmıyor, acıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Uygun gelmek, götürmek, yakışmak
- "Bu kumaş fazla süs kaldırmaz."
-
Çalmak, aşırmak
-
[-i]
Bulunduğu yerden almak
- ALIŞILDIK
-
-
[sıfat]
Alışılan, her zaman görülen
- "Evlendikleri kadına bağlanırlar, evliliği alışıldık toplumsal kurallar içinde yürütürler." (Tomris Uyar)
-
[sıfat]
Alışılan, her zaman görülen
- YILDIRICI
- ...
- YILDIZSIZ
-
-
[sıfat]
Bulutlu, kapalı, açık olmayan
- "Gece yıldızsız, deniz hafif çalkantılı idi." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Bulutlu, kapalı, açık olmayan
- ÇALDIRMAK
-
-
[nsz]
Çalma işini yaptırmak
- "Bunların istedikleri çalgı çaldırmak değil, sarhoşluk etmek, ağız tadı ile kavga çıkarmaktır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Hırsıza kaptırmak
- "Saatimi çaldırdım."
-
[nsz]
Çalma işini yaptırmak
- SALDIRGAN
-
-
Başkasına saldıran, yapısında saldırma özelliği olan (devlet, kimse, hayvan), agresif, mütecaviz
-
Başkasına saldıran, yapısında saldırma özelliği olan (devlet, kimse, hayvan), agresif, mütecaviz
- YILDIRMAK
-
-
[-i]
Gözdağı vermek
- "Lüzumsuz taşkınlıklarla biz orta yaşlıların gözünü yıldırırlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Gözdağı vermek
- KALDIRICI
-
-
[isim]
Kriko
-
[isim]
Kriko
- ÇILDIRMAK
-
-
[nsz]
Delirmek, aklını oynatmak
- "Kendimi yalnız buluyorum. Kitaplarım olmasa çıldıracağım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Israrla istemek, büyük arzu göstermek
- "Eminim, resminizi yapmak için çıldırıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Delirmek, aklını oynatmak