İçinde l olan 3 harfli 105 kelime var. İçerisinde L harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında l harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu l harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OLE

Kelime Kökeni : İspanyolca

  1. [ünlem] Yüreklendirmeye yarayan bir seslenme sözü, yaşa
    • "Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole!" (Yahya Kemal Beyatlı)

KIL

  1. [isim] Bazı hayvanların derisinde, insan vücudunun belli yerlerinde çıkan, üst deri ürünü olan ipliksi uzantı
    • "Hikmet Bey yaman adam, dikkat ettim, hiç istifini bozmadı, kılı kıpırdamadı." (Haldun Taner)
    • "Senin gibi kılı kırk yaran bir kıza name beğendirme başarısından dolayı sevgiliniz beyefendiyi kutlarım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Her şeyi kılıfına uydurduktan sonra kılına halel gelmez." (Muammer İzgü)
    • "Yüzlerce Berlinli kendisini seyrediyormuş gibi kılını kıpırdatmadan resim yapardı." (Salâh Birsel)
  2. Keçi tüyü
  3. [sıfat] Keçi tüyünden yapılmış veya dokunmuş olan
    • "Kıl kilim."
    • "Sana kız mı verirler / Kıl şalvar giymeyincek." (H. Türküsü)
  4. [sıfat] Huysuz, geçimsiz (kimse)
  5. Bitkilerde görülen, genellikle silindirimsi, içi boş, çok ince uzantı

LED
...
LOT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tutam (II)

LÜP

  1. [isim] Emek vermeden ele geçirilen şey
    • "Lüpe bayılır. Lüp buldu mu dayanamaz."
  2. Büyükçe bir şeyin birdenbire ve kolaylıkla yutulmasını anlatan ses

SAL

  1. [isim] Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
    • "Dalgaları ufukları örten bir denizde, küçük bir sal parçası üstünde bir boraya mı tutulduk?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

JUL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir cisim üzerine uygulanan bir nevtonluk kuvvetin uygulama noktasını, kendi doğrultusunda 1 m değiştiren iş birimi

LÖP

  1. [sıfat] İri ve yumuşak

TOL

  1. [isim] Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey
  2. Yayla veya bahçe kulübesi
  3. Küçük köy
    • "Bu demir yolu, bu yana gidersen derenin boyuna alır, iner Kara Hasan toluna." (Memduh Şevket Esendal)

ÇUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle kıldan yapılmış kaba dokuma
    • "Geceleri Ali, bir çula bürünerek yatıyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Muharrem, çulu epey düzmüş vaziyetteydi." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Kıldan veya yünden yapılmış hayvan örtüsü
    • "Ata çul örtmek."
    • "Aranızdan ayrılalı bir ay var mı? Belki yok bile. Çulu derhâl düzelttim." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Giyim, giysi

FİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Filgillerin hortumlular takımından, Afrika ve Asya'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, çok iri, kalın derili hayvan (Elephas)
  2. Satrançta çapraz hareket ettirilen taş

LAL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz
    • "Bazı ihtiyar âlimlerimizin lisana vukuflarına hayran oldum, mantıklarıyla bizi lal ettiler." (Yahya Kemal Beyatlı)

LOP

  1. [sıfat] Yumuşak, yuvarlak ve irice
    • "Lop et."

LAK

  1. [isim] Uzak Doğu'da yetişen Amerika elmasından çıkan zamk
  2. Boyacılıkta kullanılan, kırmız böceğinin üst deri bezlerinin salgıladığı madde

KEL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Saçı dökülmüş olan (kimse)
    • "Hekimler ne bilirmiş? Kelin medarı olsa kendi başında olur. Onlar ölmeyecek mi?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki)
    • "Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Gelişmemiş, cılız (bitki)
    • "Kel bir ağaç."
  4. İçinde az eşya bulunan

LEH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyden veya bir kimseden yana olma, aleyh karşıtı
    • "Ben oldum olası ihtiyarlığın ve ihtiyarlamanın lehindeyim." (Burhan Felek)
  2. Bir şeyden veya bir kimseden yana olma
    • "Babanın fikri, her zaman için senin lehinedir." (Aka Gündüz)

NAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] At, eşek, öküz vb. yük hayvanlarının tırnaklarına çakılan, ayağın şekline uygun demir parçası
    • "Atların nal tıkırtıları, demir tekerlek gürültüleri işitildi." (Ömer Seyfettin)
    • "Kitap bastırmak, yazı yazmak takatinden mahrum, nalları dikeceksiniz." (Sait Faik Abasıyanık)

DÖL

  1. [isim] Canlıların üremesi sonucu ortaya çıkan yeni birey veya bireylerin bütünü, zürriyet, nesil
    • "Macarların çoğunun bize benzeyişinin bir nedeni de bu döl karışmasıdır." (Haldun Taner)
  2. Yavru, çocuk
    • "Yarenlik mi ediyordun, Kara Osman'ın dölüyle?" (Turan Oflazoğlu)

FAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi, el ayası vb.ne bakarak anlam çıkarma, bakı
    • "Ben bütün fallara, bütün rüyalara, bütün itikatlara inanırım." (Peyami Safa)
    • "Tutun birer niyet de açayım size birer maydanozlu fal!" (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Para ile fala baktığı hâlde geçim sıkıntısından kurtulamıyor." (Reşat Nuri Güntekin)

İLK

  1. [sıfat] Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
    • "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [isim] Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
    • "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk." (Necati Cumalı)
  3. [zarf] Birinci olarak, en başta
    • "İlk hatırladığım olay..."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü