İçinde ku olan 4 harfli 31 kelime var. İçerisinde KU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ku olan kelimeler listesine ya da Sonu ku ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KUFİ
- ...
- KUPA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Cam veya seramikten yapılmış, kulplu, büyük bardak
-
[sıfat]
Bu bardağın alabileceği miktarda olan
-
Altın, gümüş, bronz veya kristalden yapılmış, yarışma ödülü olarak verilen ayaklı kap
-
Yarışma ödülü olarak verilen herhangi bir sanat eseri
-
İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, kalp biçiminde olanı, yürek
-
[isim]
Cam veya seramikten yapılmış, kulplu, büyük bardak
- KURA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme
- "Okulu bitirirken kurada Karaköse'yi çekince dağda taşta doya doya ata bineceği için seviniyordu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme
- DOKU
-
-
[isim]
Bir vücudun veya bir organın yapı ögelerinden birini oluşturan hücreler bütünü, nesiç
-
Bir bütünün yapısı ve özelliği
-
[isim]
Bir vücudun veya bir organın yapı ögelerinden birini oluşturan hücreler bütünü, nesiç
- AKUT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[sıfat]
İveğen
-
[sıfat]
İveğen
- KUUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Namazın oturularak kılınan kısmı
-
Oturma
-
[isim]
Namazın oturularak kılınan kısmı
- KUKA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Dantel veya nakış ipliği yumağı
-
Yumağa benzeyen nesnelerle oynanan bir çocuk oyunu
-
[isim]
Dantel veya nakış ipliği yumağı
- RÜKU
- ...
- KUMA
-
-
[isim]
Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak
- "Bir sene onunla dağlarda dolaşmış, anamın üstüne kuma getirmiş." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak
- KUŞE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Özen isteyen baskı işlerinde kullanılan, parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan kâğıt
-
[isim]
Özen isteyen baskı işlerinde kullanılan, parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan kâğıt
- KULU
- ...
- KULA
-
-
[isim]
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
-
[sıfat]
Bu renkte olan (at)
- "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
- KURU
-
-
[sıfat]
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
- "Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." (Halide Edip Adıvar)
-
Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan
- "Kuru çöl. Kuru tepeler."
-
Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı
- "Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar." (Refik Halit Karay)
-
Canlılığını yitirmiş (bitki)
- "Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum?" (Halide Edip Adıvar)
-
Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem
- "Kara, kuru, kibirli, kazık gibi bir kadın!" (Halide Edip Adıvar)
-
Salgısı olmayan
- "Kuru öksürük. Kuru egzama."
-
Döşenmemiş, çıplak
- "Kuru tahtaya oturma!"
-
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)
- "Kuru çayla karın doyar mı?"
-
Etkisi ve sonucu olmayan
- "Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze
- "Kuru, zevksiz bir hayat."
-
Akıcı olmayan, duygudan yoksun
- "Kuru bir anlatım."
-
[isim]
Kuru fasulye
-
[sıfat]
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
- KUĞU
-
-
[isim]
Perde ayaklılardan, yaban ve evcil türleri bulunan, çok uzun ve kıvrık boyunlu, geniş gagalı, geniş kanatlı bir su kuşu (Cygnus olor)
-
[isim]
Perde ayaklılardan, yaban ve evcil türleri bulunan, çok uzun ve kıvrık boyunlu, geniş gagalı, geniş kanatlı bir su kuşu (Cygnus olor)
- KUNT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam
- "Kunt yapı. Kunt ayakkabı."
-
[sıfat]
Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam
- KUYU
-
-
[isim]
Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur
- "Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu." (Haldun Taner)
- "Yüzden ağır durup arkadan kabinenin kuyusunu kazacaksın!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Toprağa kazılan derince çukur
- "Kireç kuyusu."
-
İçinden çıkılamayan durum veya yer
-
Yer altındaki iş yerlerine ulaşmak için açılmış ve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantı yolu
-
[isim]
Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur
- KULE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
- "Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Cihannüma
-
[isim]
Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
- KUZU
-
-
[isim]
Koyun yavrusu
- "Belki beş kuzunun derisinden yapılmış, siyah bir kalpak." (Ömer Seyfettin)
- "... sabık komiserin sahiden bir komisermiş gibi tavır aldığı anlarda kadın kuzu kesilirdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Kuzum, şu kalemi verir misin?"
- "Kuzum anne, doktora etki yapma!" (Halide Edip Adıvar)
-
Bir meyve ve sebzeye bitişik olan küçük meyve veya sebze
-
[sıfat]
Kuzu etinden yapılmış olan (yiyecek)
-
[isim]
Koyun yavrusu
- KUTU
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- "Enfiyesini, üstü mineli bir kutudan çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi / Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[sıfat]
Bu kabın alabildiği miktarda olan
- "Bir kutu lokum."
-
Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap
-
Bir kimsede, bir yerde, bir şeyde iyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirten bir söz
- "Akıl kutusu. Fesat kutusu."
-
[isim]
İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- SOKU
-
-
[isim]
Taş dibek
- "Evlerinin önü bulgur sokusu / Yel estikçe gelir yarin kokusu." (Halk türküsü)
-
Dibekte, havanda tahıl dövmeye yarayan tokmak
-
[isim]
Taş dibek