İçinde ken olan 5 harfli 11 kelime var. İçerisinde KEN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ken olan kelimeler listesine ya da Sonu ken ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, EN, KE, NE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DİKEN
-
-
[isim]
Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu vb. bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri
- "Gül dikeni. Kirpinin dikenleri."
- "O bir yıl içinde diken üstünde otururum o evde; düş kuramam, şiir yazamam." (Melih Cevdet Anday)
- "Konuşmaya başladık. Yine kavga ederiz diye diken üstündeyim." (Refik Erduran)
-
Bu çıkıntıları çok olan bitki
-
[isim]
Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu vb. bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri
- KENEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tuvalet
-
[sıfat]
Pis, berbat
-
[isim]
Tuvalet
- KÖKEN
-
-
[isim]
Bir şeyin çıktığı, dayandığı temel, biçim, neden veya yer, menşe
- "Yazının kökeni resimdir."
-
Soy, asıl
-
Bir malın üretildiği veya yapıldığı, alındığı, getirildiği yer, menşe, orijin
-
Kavun, karpuz, kabak vb. bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları
-
Tulumbacı hortumlarının uç kısmındaki sarı maden sap
-
[isim]
Bir şeyin çıktığı, dayandığı temel, biçim, neden veya yer, menşe
- ERKEN
-
-
[zarf]
Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı
- "Sakın geç kalma, erken gel." (Ahmet Rasim)
-
Sabahın ilk saatleri
-
[zarf]
Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı
- KENAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka
- "O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi." (Orhan Veli Kanık)
- "Kenar gezme dolan yâr gel içeri / Bize mihman olan yâr gel içeri." (Halk türküsü)
- "Hâlâ, elinde bir bohça yapmak istediği bez parçasının kenarını bastırıyordu."
-
Bir şeyi çevreleyen çizgi
-
Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri
- "Bu mendilin kenarı ötekinden daha sade."
-
Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer
- "Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yan
-
Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri
- "Bir üçgenin kenarları."
-
[isim]
Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka
- KENDİ
-
-
[zamir]
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat
- "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı. Bırakacaklardı kendi hâlime." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bizim gibi dış âlemle münasebetleri aksamış, kendi içine çekilip kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kendi kanatlarınla uçmayı öğreninceye dek yanından ayrılır mıyım senin yavrum?" (Turan Oflazoğlu)
-
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz
- "Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz."
- "Sonunda kendine gelen İnce Memed hemen abasını soyundu." (Yahya Kemal)
- "O hayalleri kuran da o hatıralara kendini bırakan da bugünkü ben değil miyim?" (Nurullah ataç)
- "Onlar benim dostlarım, kendimi onların yanında dağıtmış olmam çok vahim değil." (Ayşe Kulin)
-
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirten bir söz
- "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar." (Burhan Felek)
- "Pencere kenarında, uzun bir mindere kendini bıraktı, gözlerini kapadı, öylece kaldı." (Peyami Safa)
- "Kendini, çiğ ve yakıcı ışık çerçevesi içinde bulur bulmaz, ter boğmasına uğradı." (Atilla İlhan)
- "Geçen sene bir buçuk şişe içti, biraz kendini toparladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılan bir söz
- "Kendileri evde yoklar mı?"
- "Kendimi bildim bileli hep bu bozuk makine seslerini duyarım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zamir]
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat
- KENET
-
-
[isim]
İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
- "Bu mevsimde kızlar ikişer, üçer kişilik gruplara ayrılır ve birbirlerine kenet gibi yapışırlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
- ETKEN
-
-
[isim]
Etki eden şey, faktör
- "Yazınımızın gelenek değiştirmesine bağlı olarak değişik etkenleri var bu durumun." (Necati Cumalı)
-
Bir madde üzerinde belli bir değişiklik yapan şey, müessir
-
Doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatan, öznesi belli olan fiil, aktif, aktif fiil, malum, edilgen karşıtı
- "Kırmak, bilmek etken fiillerdir."
-
[isim]
Etki eden şey, faktör
- KENYA
- ...
- BÜKEN
-
-
[isim]
Oynak kemikleri arasındaki açıları daraltan kasların genel adı, açan karşıtı
-
[isim]
Oynak kemikleri arasındaki açıları daraltan kasların genel adı, açan karşıtı
- LİKEN
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı
-
Kaşındırıcı bir deri hastalığı
-
[isim]
Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı