İçinde kel olan 5 harfli 20 kelime var. İçerisinde KEL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kel olan kelimeler listesine ya da Sonu kel ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ELK, KEL
2 Harfli Kelimeler
EK, EL, KE, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KELLE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Koyun, kuzu ve keçinin pişirilmiş başı
- "İşi besbelli acele imiş... Bir koşturur ki sanırsın kelle götürüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Kimi kellesinden olur padişah olayım derken, kimi de yaka paça oturtulur tahtına." (Turan Oflazoğlu)
- "Kelleyi koltuğun altına almışız, memleketteki pisliği kanımızla temizlemeye karar vermişiz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Atı kimin evinde, kimin elinde bulursa onun kellesini vurduracakmış." (Yahya Kemal)
-
Ekinlerde başak
- "Aralarında yaşlı başlı, kelle kulak yerinde, efendiden adamlar da var." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Külçe biçimindeki şeker
- "Şekerin kellesi yetmiş üç kuruştan satılıyor." (Atilla İlhan)
-
Baş, kafa
-
[isim]
Koyun, kuzu ve keçinin pişirilmiş başı
- KELEK
-
-
[isim]
Olgunlaşmamış, ham kavun
-
Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal
-
[sıfat]
Yer yer çıplaklığı veya boşluğu olan
- "Kelek mısır."
-
[sıfat]
Kılsız
- "Kelek tulum."
-
[sıfat]
Aptal
-
[isim]
Olgunlaşmamış, ham kavun
- ÇEKEL
-
-
[isim]
Küçük çapa
-
Üvendirenin alt ucunda bulunan, pulluğa yapışan toprağı ayırmaya yarayan demir bölüm
-
[isim]
Küçük çapa
- ÇÖKEL
-
-
[isim]
Taşan bir suyun çekildikten sonra bıraktığı tortu
-
Çökelti
-
[isim]
Taşan bir suyun çekildikten sonra bıraktığı tortu
- KELES
- ...
- DİKEL
-
-
[isim]
Meni
-
[isim]
Meni
- KELLİ
-
-
[edat]
"Sonra" edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz
- "Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[edat]
"Sonra" edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz
- İLKEL
-
-
[sıfat]
İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif
- "İran'da ve Afganistan'da bu aşiretleri idare edenlerin ilkel planda kalmış menfaatleri var." (Çetin Altan)
-
Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif
-
[isim]
Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad
-
Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz
-
Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif
-
[sıfat]
İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif
- TİKEL
-
-
[sıfat]
Cüzi, kısmi
- "Bizim sinemamıza getirdiği özel, tikel duyarlığın sanki ayırtında bile değildi." (Selim İleri)
-
Bir türün bütün bireylerine değil de bir veya birkaç bireyine ilişkin olan, cüzi, tümel karşıtı
-
[sıfat]
Cüzi, kısmi
- KELEP
-
-
[isim]
Büyük iplik çilesi
- "İplik masuraları koca koca teknelerle keleplere taşınır, keleplerde çözülürdü." (Orhan Kemal)
-
Bağlam, demet
-
[isim]
Büyük iplik çilesi
- KELEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Lahana
-
[isim]
Lahana
- TEKEL
-
-
[isim]
Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
- "Türkiye'de bazı içkiler tekel maddeleridir."
-
Devletin herhangi bir üretim alanını elinde tutması, satışı tek elden yönetmesi ve fiyata hâkim olması durumu, inhisar, monopol
-
Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç
- "Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
- KELİK
-
-
[isim]
Eski ayakkabı
-
[isim]
Eski ayakkabı
- KELER
-
-
[isim]
Köpek balıkları takımının kelergiller familyasından, ılık ve tropik denilerde yaşayan, uzunluğu 1,5 m kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir balık türü, keler balığı (Rhina squatina)
-
[isim]
Köpek balıkları takımının kelergiller familyasından, ılık ve tropik denilerde yaşayan, uzunluğu 1,5 m kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir balık türü, keler balığı (Rhina squatina)
- NİKEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 28, atom ağırlığı 58,71, yoğunluğu 8,9 olan, gümüş parlaklığında, demir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durumuna getirilebilen bir element (simgesi Ni)
-
[isim]
Atom numarası 28, atom ağırlığı 58,71, yoğunluğu 8,9 olan, gümüş parlaklığında, demir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durumuna getirilebilen bir element (simgesi Ni)
- ŞEKEL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İsrail para birimi
-
[isim]
İsrail para birimi
- KELEŞ
-
-
[sıfat]
Yiğit, cesur, bahadır
-
Çok yakışıklı, çok güzel
-
Vücut yapısı gösterişsiz
-
Çirkin, kötü
-
Kel
- "Kayseri çarşısının tavanını, kubbesini kökünden kazıtmış ... O canım mimariyi bir keleşe döndürmüş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Yiğit, cesur, bahadır
- SÖKEL
-
-
[sıfat]
Sakat (kimse), malul
-
Güçsüz
-
Hasta
-
[sıfat]
Sakat (kimse), malul
- KELAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz
- "Mecliste arif ol kelamı dinle / El iki söylerse sen birin söyle." (Karacaoğlan)
-
Söyleyiş biçimi, söyleme
-
Tanrı'nın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu konu edinen bilim
-
[isim]
Söz
- SEKEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir hastalıktan sonra yerleşip kalan işlev veya doku bozukluğu
- "Kırık ve çıkık sekellerine kaplıca yararlıdır."
-
[isim]
Bir hastalıktan sonra yerleşip kalan işlev veya doku bozukluğu