İçinde kıl olan 8 harfli 47 kelime var. İçerisinde KIL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kıl olan kelimeler listesine ya da Sonu kıl ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KILLILIK
- ...
- AKILLICA
-
-
[sıfat]
Akla yakın, doğru, makul
- "Akıllıca bir iş."
-
[zarf]
Akla yakın, doğru bir biçimde, akilane
- "Akıllıca konuştu."
-
[sıfat]
Akla yakın, doğru, makul
- ŞAKILDAK
-
-
[isim]
Bir çeşit çocuk oyuncağı
-
[isim]
Bir çeşit çocuk oyuncağı
- BIKILMAK
-
-
[nsz]
Usanılmak
-
[nsz]
Usanılmak
- SIKILMAK
-
-
[nsz]
Sıkma işi yapılmak
- "Çamaşırlar sıkıldı."
-
Can sıkıntısı duymak
- "Bu merasimden fazla sıkıldığını belli eden bir sabırsızlıkla kapıdan yana bakmaya başladı." (Haldun Taner)
-
Utanıp çekinmek
- "O dakikadan dakikaya daha ziyade şaşırıyor, sıkılıyor, buradan kurtulmak istiyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Sıkıntıya düşmek
-
[nsz]
Sıkma işi yapılmak
- ÇAKILLIK
-
-
[isim]
Çakıl döşenmiş veya birikmiş yer
-
[isim]
Çakıl döşenmiş veya birikmiş yer
- KILAĞILI
-
-
[sıfat]
Kılağılanmış, keskin duruma getirilmiş olan, zağlı
-
[sıfat]
Kılağılanmış, keskin duruma getirilmiş olan, zağlı
- SIKILAMA
-
-
[isim]
Sıkılamak işi
-
[isim]
Sıkılamak işi
- AÇKILAMA
-
-
[isim]
Açkılamak işi
-
[isim]
Açkılamak işi
- BAKILMAK
-
-
[nsz]
Bakma işine konu olmak veya bakma işi yapılmak
- "Öyle dik dik bakılmaya, sert hareketlere tahammül edemiyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bakma işine konu olmak veya bakma işi yapılmak
- ATKILAMA
-
-
[isim]
Atkılamak işi
-
[isim]
Atkılamak işi
- DALKILIÇ
-
-
[zarf]
Kılıcını çekmiş olarak, yalın kılıç
- "Süvariler dalkılıç hücuma geçtiler."
-
[zarf]
Kılıcını çekmiş olarak, yalın kılıç
- KILLANMA
-
-
[isim]
Kıllanmak işi
-
[isim]
Kıllanmak işi
- KILICINA
-
-
[zarf]
Kalas, cetvel tahtası gibi kalınlığı eninden az olan şeyler keskin ve dar tarafı yukarı gelmek üzere, kılıçlama
- "Kirişleri kılıcına yerleştirmeli."
-
[zarf]
Kalas, cetvel tahtası gibi kalınlığı eninden az olan şeyler keskin ve dar tarafı yukarı gelmek üzere, kılıçlama
- TAKILMAK
-
-
[nsz]
Takma işi yapılmak
- "Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Denge bozulacak bir biçimde bir yere dokunup aksaklık ortaya çıkmak
- "Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Bekçi çekildi gitti. Fakat çocuğun gözleri pencereye takılıp kalmıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Bir yerde bir süre kalmak
- "İğne bir müddetten beri plağın bozuk yerine takılmış, ha babam ha, bir melodiyi tekrar edip duruyordu." (Haldun Taner)
-
[-e]
Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak
- "Son günlerde bir de usta sözüne takılır oldum." (Nezihe Meriç)
-
Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak
- "İstasyon memuru onun şehre seyrek indiğini bildiğinden her seferinde takılır." (Haldun Taner)
-
Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek
-
[nsz]
Takma işi yapılmak
- ACIKILMA
-
-
[isim]
Acıkılmak işi veya durumu
-
[isim]
Acıkılmak işi veya durumu
- KILAPTAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pirinç, bakır, kalay vb. madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş ince metal iplik
-
Pamuk ipliğine sırma katılarak eğrilmiş iplik
-
[sıfat]
Bu tür iplikten yapılmış
-
[isim]
Pirinç, bakır, kalay vb. madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş ince metal iplik
- TIKILMAK
-
-
[nsz]
Tıkma işi yapılmak
- "Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Dar, sıkıntılı bir yerde bulunmak, sıkışmak
- "Mecliste altmış kişi bir odaya tıkıldık." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Tutukevine konmak
- "Dama tıkıldım ama temyizde beraat ettim." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Tıkma işi yapılmak
- KILDIRIŞ
- ...
- YIKILMAK
-
-
[nsz]
Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak
-
Herhangi bir sebeple çökmek, göçmek
- "Duvar yıkıldı."
-
Devrilmek, yığılmak
- "... yüzükoyun yıkılıp kalmış bir kadın, kaçışan hizmetçiler..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İstenmeyen biri çekilip gitmek, defolmak
-
Yok olmak, mahvolmak
-
[-e]
Yüklenmek
- "Bütün işler onun üstüne yıkılmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak