İçinde im olan 7 harfli 212 kelime var. İçerisinde İM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında im olan kelimeler listesine ya da Sonu im ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
M İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İM, Mİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İMZASIZ
-
-
[sıfat]
İmza edilmemiş
-
[nsz]
Yazanı belirtilmemiş
- "İmzasız mektupların işe yaradığını görerek işi azıtacak diye çekindi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
İmza edilmemiş
- MÜLAYİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Uygun, hoş görülebilir
-
Yumuşak huylu
- "Mülayim bir adam."
-
Ilıman (hava)
-
[sıfat]
Uygun, hoş görülebilir
- RESİMSİ
-
-
[sıfat]
Resmi andıran, resme benzeyen, resim gibi
-
[sıfat]
Resmi andıran, resme benzeyen, resim gibi
- DİRENİM
-
-
[isim]
Direnme işi, inat, taannüt
-
Temerrüt
-
[isim]
Direnme işi, inat, taannüt
- ESRİMEK
-
-
[nsz]
Herhangi bir sebeple kendinden geçmek, gaşyolmak
-
Coşup kendinden geçmek, vecde gelmek
- "Esridi Yunus'un canı / Bana seni gerek seni." (Yunus Emre)
-
Mest olmak, sarhoş olmak
-
[nsz]
Herhangi bir sebeple kendinden geçmek, gaşyolmak
- ÇEKİMCİ
-
-
[isim]
Yapımcı
-
Alıcı yönetmeni
-
[isim]
Yapımcı
- İMRAHOR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Padişah ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli kimse
-
[isim]
Padişah ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli kimse
- ÇEKİMLİ
-
-
[sıfat]
Çekimi olan, alımlı, cazibeli, cezp edici
- "Görüntüsü çok daha çekimli." (Çetin Altan)
-
Çekim ekleri alabilen
-
[sıfat]
Çekimi olan, alımlı, cazibeli, cezp edici
- CİMRİCE
-
-
[zarf]
Cimri gibi, cimriye yakın bir biçimde
- "Sevgi stokunu cimrice yalnız kendine harcayan Narkissos, bakın bizi ne çağrışımlara getirdi." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Cimri gibi, cimriye yakın bir biçimde
- İSİMSİZ
-
-
[sıfat]
Adı konmamış, adsız
- "İsimsiz çocuk."
-
Belirsiz, belli olmayan
- "İncir ağacının altında her zamanki isimsiz ürpertiyle titriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Yaptığı iş bilinmesine karşın kendi bilinmeyen, adsız
- "İsimsiz kahramanlar."
-
[sıfat]
Adı konmamış, adsız
- KİMYACI
-
-
[isim]
Kimya ile uğraşan kimse, kimyager
-
Kimya öğretmeni
-
[isim]
Kimya ile uğraşan kimse, kimyager
- ÖĞRETİM
-
-
[isim]
Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim
- "Ben bizzat bölükte ilköğretim hocalığı yaptım." (Falih Rıfkı Atay)
-
Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme işi
-
[isim]
Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim
- İZLENİM
-
-
[isim]
Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığı etki, intiba, imaj
- "İlk izlenim olarak bana pek zeki görünmedi." (Çetin Altan)
- "Görevlilerin edalı ve dıbır dıbır yürüyüşleri bir geçit töreni izlenimini verir." (Salâh Birsel)
-
Uyaranların, duyu organları ve ilişkili sinirler üzerindeki etkileri veya belirli bir durumun kişi üzerindeki çözümlenmemiş bütün etkisi, intiba
-
[isim]
Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığı etki, intiba, imaj
- MÜDAVİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir yere sürekli olarak giden (kimse), gedikli
- "Her kanepenin önünde ayrı ayrı durarak parkta müdavimleri selamlarlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bir yere sürekli olarak giden (kimse), gedikli
- TALİMLİ
-
-
[sıfat]
Talim görmüş, eğitilmiş
- "Gözlerim ona dikilmiş talimli bir fino köpeği gibi büzülüp otururdum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Alışık, eli yatkın
-
[sıfat]
Talim görmüş, eğitilmiş
- DİDİŞİM
-
-
[isim]
Konuşma ve tartışmayı bir araç değil, bir amaç sayan felsefe yöntemi, eristik
-
[isim]
Konuşma ve tartışmayı bir araç değil, bir amaç sayan felsefe yöntemi, eristik
- EFENDİM
-
-
[ünlem]
Bir sesleniş karşısında "buradayım" anlamında kullanılan bir söz
- "Hasan! -Efendim!"
-
Anlaşılmayan bir sözü tekrarlatmak için söylenen bir söz
- "Ne, ne, ne, ne dediniz efendim!"
-
Karşı çıkma, paylama cümlesini pekiştirmek için söylenen bir söz
- "Olur mu, efendim! Bu ne sorumsuzluktur, bu ne hafifliktir böyle?" (Zeyyat Selimoğlu)
-
[ünlem]
Bir sesleniş karşısında "buradayım" anlamında kullanılan bir söz
- İMRENME
-
-
[isim]
İmrenmek işi, gıpta
- "Bütün bu saf sözleri, bir kısmı gerçek bir imrenme ile, bir kısmı içten gelen bir alayla dinliyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
İmrenmek işi, gıpta
- İMTİSAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Emme, emerek çekme, soğurma
-
[isim]
Emme, emerek çekme, soğurma
- MİNİMUM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
En az, en küçük (derece, nicelik)
-
Değişken bir niceliğin inebileceği en alt olan (sınır), asgari, minimal
-
[sıfat]
En az, en küçük (derece, nicelik)