İçinde im olan 4 harfli 33 kelime var. İçerisinde İM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında im olan kelimeler listesine ya da Sonu im ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
M İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İM, Mİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İMİK
- ...
- KAİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Başka bir şeyin yerine geçen
- "Altın para yerine kâğıt para kaim oldu."
-
Ayakta duran, var olan
- "Varlığımız onunla kaim."
-
Her zaman var olan (Tanrı)
-
[sıfat]
Başka bir şeyin yerine geçen
- AZİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işteki engelleri yenme kararlılığı
-
[isim]
Bir işteki engelleri yenme kararlılığı
- İMAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İmge
- "Ondan daha saygın, daha yakışıklı ve etkili bir şef imajı bulmak zordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
İmge
- İMAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnanç
- "Ben bu devreyi geçirinceye kadar imanım gevremiştir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Güçlü inanç, inan
- "Kalpleri vatan aşkı ve imanı ile doluydu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Onun özveri, alçak gönüllülük taşan yüzünü görünce hayatın sadece bir para çekişmesi olmadığına iman getirir, ferahlardınız." (Haldun Taner)
- "Müslüman olmadan varmayacağını anlayınca kırkyıllık kart gâvuru imana getirdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
İnanç
- DİMİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Sıkı dokunmuş bir tür pamuklu kumaş
-
[isim]
Sıkı dokunmuş bir tür pamuklu kumaş
- EKİM
-
-
[isim]
Ekme işi
- "... ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." (Ömer Seyfettin)
-
Yılın otuz bir gün süren, onuncu ayı, teşrinievvel
-
[isim]
Ekme işi
- İMGE
-
-
[isim]
Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya
-
Genel görünüş, izlenim, imaj
- "Efsanevi asi kız imgesine, bu imgenin kararlı ödünsüzlüğüne kavuşabilirdi." (Murathan Mungan)
-
Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj
-
Duyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj
-
[isim]
Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya
- ALİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bilen, bilici
-
[sıfat]
Bilen, bilici
- İÇİM
-
-
[isim]
İçme işi veya biçimi, içiş
-
Bir şey içilirken alınan tat
- "Bu çayın rengi yok ama içimi iyi."
-
[sıfat]
Bir yudumda içilecek miktarda olan
-
[isim]
İçme işi veya biçimi, içiş
- ERİM
-
-
[isim]
Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil
- "El erimi. Göz erimi."
-
[isim]
Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil
- İLİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilim
- "Kılıç gibi kesen ve şakırdayan mantığıyla ilmin askerleşmiş tipiydi." (Peyami Safa)
- "Onun ilminden anlayan şoför seni istediği yere götürür." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ayrıntı, özellik, nitelik
-
[isim]
Bilim
- İMHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ortadan kaldırma, yok etme
-
[isim]
Ortadan kaldırma, yok etme
- KİMİ
-
-
[zamir]
Birtakımı, bazısı, kimisi
- "Kimi su çeker, kimi sebze ayıklar, kimi yufka açar, çamaşır yıkar..." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Bazı (canlı varlıklar için)
- "Kimi çocuklar."
-
[zamir]
Birtakımı, bazısı, kimisi
- PRİM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İşveren tarafından iş yapanı isteklendirip verimini artırmak veya sonuca daha kolay ve çabuk ulaşmasını sağlamak amacıyla verilen para
- "Kimi mutluluğu attığı golde, aldığı primde, kırdığı rekorda bulur." (Haldun Taner)
-
Sigorta kuruluşlarına bağlı olanların ödemek zorunda oldukları ücret
-
Pay senetlerinin asıl fiyatı ile piyasa fiyatı arasındaki artış
-
[isim]
İşveren tarafından iş yapanı isteklendirip verimini artırmak veya sonuca daha kolay ve çabuk ulaşmasını sağlamak amacıyla verilen para
- DAİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sürekli, sonsuz
-
[zarf]
Daima
-
[sıfat]
Sürekli, sonsuz
- SİMA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yüz (II)
- "Beni bu sima altında tanımazsın." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Kimse, insan, tip
- "Eski tanıdığımız simalar bize şimdi, ne kadar uzak görünüyorlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Yüz (II)
- İSİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ad
- "Ama siz ecnebiler ismi çıkmış yerlerden hoşlanırsınız." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Fabrika sahibinin ismini cismini aldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kişi, insan
- "Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Ad
-
[isim]
Ad
- İMLA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazım
- "İmla bahsi, yalnız bizde değil, Fransa'da dahi gariplikler uyandırmıştır." (Ahmet Rasim)
-
Doldurma, doldurulma
- "Tarihî inkılabımızın bir sahifesi, İkinci İnönü zaferiyle imla edildi." (Atatürk)
-
[isim]
Yazım
- İMAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cemaate namaz kıldıran kimse
-
Müslümanlıkta mezhep kuran kimse
-
Hz. Muhammed'den sonra onun vekilliği görevini üzerine alan halifelere verilen unvan
-
Bazı küçük İslam devletlerinde devlet başkanı
-
En önde bulunan kimse, önder
-
[isim]
Cemaate namaz kıldıran kimse