İçinde ih olan 5 harfli 47 kelime var. İçerisinde İH bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ih olan kelimeler listesine ya da Sonu ih ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MERİH
- ...
- İHDAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ortaya çıkarma, meydana getirme
-
Kurma
-
[isim]
Ortaya çıkarma, meydana getirme
- İHRAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kazanma, elde etme, erişme
- "Ölenler şehitlik mertebesini ihraz eyler." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Kazanma, elde etme, erişme
- İHSAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyilik etme, iyi davranma
- "Allah bir de kız çocuk ihsan etseydi, bu ismi verecektim." (Refik Halit Karay)
-
Bağışlama, bağışta bulunma
-
Bağışlanan şey, kayra, lütuf, inayet, atıfet
- "Bu paşanın parmaklarını yakan ilk ihsan kesesi oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Karşılık beklemeden yapılan yardım, iyilik
-
[isim]
İyilik etme, iyi davranma
- FATİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zafer kazanan, fetheden (kimse)
- "Milletler tarihte fatihlerden fazla adillere bağlıdırlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Büyük ve önemli bir iş bitiren (kimse)
- "Gazinoya bir fatih olarak giriyorum." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
İslam devletlerinde bir ülkeyi veya bir şehri savaşarak alan hükümdar ve komutanlara verilen unvan
- "Bizans fatihi kartal burunlu II. Mehmet ve Mısır fatihi yıldırım bakışlı Selim, birer dar çukura nasıl sığdılar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Zafer kazanan, fetheden (kimse)
- İHZAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hazırlama, hazır etme
-
[isim]
Hazırlama, hazır etme
- SEMİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cömert
-
[sıfat]
Cömert
- FESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- "Fesih kararı."
-
Dağıtma, dağıtılma
- "Parlamentonun feshi."
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- İHATA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuşatma
-
Kavrayış, anlayış
- "Biz, zengin burjuvalıkla değil, irfan ve ihatamızla övünüyoruz." (Asaf Halet Çelebi)
-
[isim]
Kuşatma
- CİHET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yön, yan, taraf
- "Pencereden gelen bu şehir seslerinin cihetini bile tayin edemiyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yön, yan, taraf
- SEFİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı
- "İçer, kumar oynar, başına bir sürü sefih insan toplardı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı
- İHLAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Temiz sevgi ve yürekten bağlılık
-
İbadetlerdeki içtenlik
-
[isim]
Temiz sevgi ve yürekten bağlılık
- FAKİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fıkıh bilgini
-
[isim]
Fıkıh bilgini
- ZİHİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Canlının duygu ve davranışlar dışındaki ruhsal süreç ve etkinliklerinin bütünü
- "Zihnim boşaldıkça daha doğrusu rahat zamanlarımda Türkçenin güzelliklerini, orijinal cilvelerini düşünürüm." (Burhan Felek)
- "Nezihe ne yapıp yapmış, genç zabitin zihnine girmiş, bir hafta sonra, onunla nişanlanmış." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Günlerden beri bu düşünce, Anadolu'ya geçmek zihnini altüst ediyordu." (Samim Kocagöz)
- "Bu istifham, bozuk bir plak gibi bütün gün zihnini tırmaladı durdu." (Haldun Taner)
-
Bellek
- "Bu yavrucuğa bakarak hayalini zihnimde büyütmeye başladım." (Ömer Seyfettin)
- "Çünkü teyzesine, oğlanın son senelerinde zihni karışmasın diye dönünceye kadar hastalandığından hatta ölürse ölümünden bahsedilmemesini sıkı sıkı vasiyet etmişti." (Halide Edip Adıvar)
-
Anlayış, kavrayış
- "Zihni açık."
-
Bilinç, dimağ
-
[isim]
Canlının duygu ve davranışlar dışındaki ruhsal süreç ve etkinliklerinin bütünü
- ZİHAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aruzla yazılmış şiirlerde uzun bir ünlünün uzun okunması gerekirken kısa okunması, imale karşıtı
-
[isim]
Aruzla yazılmış şiirlerde uzun bir ünlünün uzun okunması gerekirken kısa okunması, imale karşıtı
- İHBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bildirme, bildirim, haber verme
-
Suçlu saydığı birini veya suç saydığı bir olayı yetkili makama gizlice bildirme, ele verme
- "Karakollara da ihbarlar artmaya başlamıştı." (Çetin Altan)
-
[isim]
Bildirme, bildirim, haber verme
- İHALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İş, mal vb.ni birçok istekli arasından en uygun şartlarla kabul edene verme, eksiltme veya artırma
-
[isim]
İş, mal vb.ni birçok istekli arasından en uygun şartlarla kabul edene verme, eksiltme veya artırma
- İHVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yakın dostlar, arkadaşlar
-
Aynı okul veya tarikattan olan kimseler
-
[isim]
Yakın dostlar, arkadaşlar
- CİHAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Evren
- "Yunus gibi yüzü kara, cihana gelmiş var mıdır?" (Yunus Emre)
-
Dünya
- "Yurtta sulh, cihanda sulh." (Atatürk)
-
[isim]
Evren
- NESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kaldırma, hükümsüz bırakma
-
Arap harflerinin, basımda ve yazma kitaplarda en çok kullanılan çeşidi
-
[isim]
Kaldırma, hükümsüz bırakma