İçinde hat olan 5 harfli 13 kelime var. İçerisinde HAT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında hat olan kelimeler listesine ya da Sonu hat ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
HAT
2 Harfli Kelimeler
AH, AT, HA, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HATTA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[bağlaç]
Bile, hem de
-
[zarf]
Üstelik, ayrıca
- "Dördü de buna inanmak istiyor hatta için için inanıyorlardı." (Tarık Buğra)
-
[bağlaç]
Bile, hem de
- HATMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- "Ey tahta perdenin üzerinden aşan hatmi." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- HATUN
-
-
[isim]
Kadın
-
Bayan, hanım
- "Emine hatun."
-
Eş, zevce
-
Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen unvan
- "Bağdat hatun."
-
[isim]
Kadın
- HATIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton bağlama ögesi
- "İki saattir eski, sararmış hatılları sayıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton bağlama ögesi
- RAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
- "Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti." (Ömer Seyfettin)
- "Benim ve kardeşimin mektep veya sokak dönüşü kirliliklerimiz yüzünden içlenirdi, bizi yıkayıp temizleyinceye kadar rahat etmezdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Derler ki bugünden itibaren Zeliha'nın kalbi rahat yüzü görmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan
- "Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen
- "Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Aldırmaz, gamsız
- "Rahat adam."
-
[zarf]
Kolay bir biçimde, kolaylıkla
- "İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." (Memduh Şevket Esendal)
-
[ünlem]
"Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut
-
[isim]
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
- HATİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sesi işitilen fakat kendisi görülmeyen
-
[isim]
Gaipten işitilen ses
-
[isim]
Gaipten seslenir gibi haber veren melek
-
[sıfat]
Sesi işitilen fakat kendisi görülmeyen
- HATIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd
- "Benim Orhan isminde bir tanıdığım olmadığından, başka bir nam altında bir nankörü hatır eylemiş olsan bile..." (Peyami Safa)
- "Önce karşılıklı hatır sormakla başlayan konuşmaların ardından, tarlaların durumuna geçti." (Necati Cumalı)
- "Yemin, her hatır ve hayale gelmez cümlelerin ucunda bir kurdele, bir fiyonk gibi açılıveriyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Ben nergisi sevmiyorum. Sırf Bahar'ın hatırı için bir kerelik aldım." (Haldun Taner)
-
Gönül, kalp
- "Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme."
- "İnanınız ki müdürün güzel hatırı için işime başladım." (Memduh Şevket Esendal)
- "Sabit Bey Ağabey mahalle tulumbacıları arasında en hatırı sayılır adamlardandır." (Haldun Taner)
-
Birine karşı duyulan saygı, sevgi
- "Hatırınız için bu işi yaptım."
-
Durum, keyif, hâl
- "Hatırını sormak."
-
[isim]
Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd
- HATİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak düşüncesini anlatmada, duygusunu aşılamada yetenekli kimse, konuşmacı
- "Bu genç doktor, birçok meslektaşları gibi biraz da hatipti." (Ömer Seyfettin)
-
Cuma ve bayram namazından önce camilerde hutbe okuyan kimse
-
[isim]
Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak düşüncesini anlatmada, duygusunu aşılamada yetenekli kimse, konuşmacı
- MUHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş
-
Kitabın sırt kâğıdı ile mukavvasının arasında isteka ile bastırılarak oluşturulmuş hafif çukurluk
-
[sıfat]
Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş
- HATAY
- ...
- İHATA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuşatma
-
Kavrayış, anlayış
- "Biz, zengin burjuvalıkla değil, irfan ve ihatamızla övünüyoruz." (Asaf Halet Çelebi)
-
[isim]
Kuşatma
- HATİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an'ın tamamını okuma
-
Sona erdirme, bitirme
-
[isim]
Kur'an'ın tamamını okuma
- CİHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Din uğruna yapılan savaş
-
[isim]
Din uğruna yapılan savaş