İçinde ha olan 5 harfli 209 kelime var. İçerisinde HA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ha olan kelimeler listesine ya da Sonu ha ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AH, HA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HARBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kısa mızrak
-
Harbi
-
[isim]
Kısa mızrak
- HARİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer
-
[isim]
Girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer
- HALET
- ...
- HAYIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kadınlarda aybaşı
-
[isim]
Kadınlarda aybaşı
- HASEP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişisel özellik, nitelik
-
[isim]
Kişisel özellik, nitelik
- HATMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- "Ey tahta perdenin üzerinden aşan hatmi." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- HAMAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Taşıyıcı
- "Hamalın biri, sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Taşıyıcı
- MUHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş
-
Kitabın sırt kâğıdı ile mukavvasının arasında isteka ile bastırılarak oluşturulmuş hafif çukurluk
-
[sıfat]
Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş
- HARIM
-
-
[isim]
Sebze ve meyve bahçesi
-
Tarla ve bahçe çevresindeki çit
- "Tarlasına harım çevirmek için dün Matarlı tepelerinde kestiği pırnal fidanı dalları harman yerinde koca bir yığın hâlinde durmakta idi." (Nabizade Nazım)
-
[isim]
Sebze ve meyve bahçesi
- HAZIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya
- "Ben hazırım, isterseniz gidelim."
- "Gürültü etmeden hastayı masaya kaldırın, aletler hazır olunca bana haber verin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hazıra konmak istemeyen şair, yeni söyleyişler aramak zorundadır." (Orhan Veli Kanık)
- "Hep hazırdan yiyor, içiyor, her gün Fatma Hanım'ın bin türlü bahanelerle parasını çekiyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş
- "Yemek hazır, buyurun."
-
Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı
- "Hazır elbise. Hazır ayakkabı."
-
[zarf]
Bu fırsattan yararlanarak
- "Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya
- TUHAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Acayip
- "Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı." (Tarık Buğra)
- "Hatta onun başına gelen şeyler de ekseriya böyle tuhaf olurmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Ömründe bu kadar tuhafına giden söz işitmemiş olduğunu söylerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Şaşılacak, garip
-
Güldürücü
- "Kibirli, alıngan olmayan, tuhaf ve nükteli bir adammış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Gülünç
- "Bu kıyafetle tuhaf oluyorsun."
-
Anlaşılmaz
- "Tuhaf çocuk, günü gününe uymuyor."
-
[ünlem]
Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
- "Tuhaf! Her yerde olduğunun aksine, burada şehirden uzaklaştıkça binaların güzelliği artıyor." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Acayip
- HATIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd
- "Benim Orhan isminde bir tanıdığım olmadığından, başka bir nam altında bir nankörü hatır eylemiş olsan bile..." (Peyami Safa)
- "Önce karşılıklı hatır sormakla başlayan konuşmaların ardından, tarlaların durumuna geçti." (Necati Cumalı)
- "Yemin, her hatır ve hayale gelmez cümlelerin ucunda bir kurdele, bir fiyonk gibi açılıveriyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Ben nergisi sevmiyorum. Sırf Bahar'ın hatırı için bir kerelik aldım." (Haldun Taner)
-
Gönül, kalp
- "Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme."
- "İnanınız ki müdürün güzel hatırı için işime başladım." (Memduh Şevket Esendal)
- "Sabit Bey Ağabey mahalle tulumbacıları arasında en hatırı sayılır adamlardandır." (Haldun Taner)
-
Birine karşı duyulan saygı, sevgi
- "Hatırınız için bu işi yaptım."
-
Durum, keyif, hâl
- "Hatırını sormak."
-
[isim]
Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd
- HATTA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[bağlaç]
Bile, hem de
-
[zarf]
Üstelik, ayrıca
- "Dördü de buna inanmak istiyor hatta için için inanıyorlardı." (Tarık Buğra)
-
[bağlaç]
Bile, hem de
- İPHAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirsizlik, kapalılık
-
Kapalılık
-
[isim]
Belirsizlik, kapalılık
- HABBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tahıl tanesi, evin
- "Arkadaşım İrfan'ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok iyi bilirim." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Su kabarcığı
-
Orta oyunundaki tiplerin "yemek yeme" anlamında kullandığı söz
-
[isim]
Tahıl tanesi, evin
- HALAY
-
-
[isim]
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
- "Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı." (Nezihe Araz)
- "Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular." (Lâtife Tekin)
-
[isim]
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
- HANDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gülme, gülüş
-
[isim]
Gülme, gülüş
- HAVAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nitelikler, özellikler
-
Kendilerini halktan ayrı ve üstün sayan, kendilerinde bir çeşit ayrıcalık gören kimseler, avam karşıtı
-
[isim]
Nitelikler, özellikler
- HAYCI
- ...
- HAZIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sindirim
-
Benimseme, kabul etme
-
[isim]
Sindirim