İçinde gın olan 6 harfli 22 kelime var. İçerisinde GIN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gın olan kelimeler listesine ya da Sonu gın ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DALGIN
-
-
[sıfat]
Çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşünceye dalan
- "Kendi kendine mırıldanır gibiydi, dalgındı." (Tarık Buğra)
-
Dikkatini belirli bir konu üstünde toplayamayan
-
[zarf]
Kendinden geçmiş bir durumda
- "Hasta dalgın uyuyor."
-
[sıfat]
Çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşünceye dalan
- ÇALGIN
-
-
[isim]
Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin
-
Uzun zaman bakır kapta kalan tadı bozulmuş yemek, çalık
-
[sıfat]
Kötürüm, inmeli, sakat
-
[isim]
Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin
- KILGIN
-
-
[sıfat]
Kılgı durumuna geçirilebilen, amelî, pratik
-
[sıfat]
Kılgı durumuna geçirilebilen, amelî, pratik
- KIRGIN
-
-
[sıfat]
Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan
-
[isim]
Toplu ölümlere yol açan bulaşıcı hastalık
-
[sıfat]
Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan
- ŞIVGIN
-
-
[isim]
Budanmış yaşlı ağaçların budanan yerlerinden çıkan taze sürgün, filiz, çıvgın
-
Fırtınayla yağan yağmur
-
[isim]
Budanmış yaşlı ağaçların budanan yerlerinden çıkan taze sürgün, filiz, çıvgın
- YILGIN
-
-
[sıfat]
Yılmış, korkmuş olan
- "Yılgın gözlerle bunlara baktı ve köşedeki tütüncüyü soracak oldu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bıkmış, usanmış
-
Morali bozulmuş, çökmüş
- "Böyle manen bozgun, yılgın ve bedenen bitkin bir hâlde köye varıyoruz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yılmış, korkmuş olan
- KAYGIN
-
-
[isim]
Gebe deve
-
[isim]
Gebe deve
- KIZGIN
-
-
[sıfat]
Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış
- "Kızgın bir demire dökülen damla iz bırakmaz, buhar olur." (Cemil Meriç)
-
Eş arayan (hayvan)
- "Kızgın bir boğa."
-
Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir
- "Hani Allah sizi inandırsın, bu kadar kızgın olmasaydım, korkardım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kızışık, zorlu, sert, şiddetli
-
[sıfat]
Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış
- SAYGIN
-
-
[sıfat]
Saygı gören, sayılan, hatırlı, itibarlı, muteber
- "A. Ş. Hisar, Türk romanında saygın yerini haklı olarak almıştır." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Saygı gören, sayılan, hatırlı, itibarlı, muteber
- DARGIN
-
-
[sıfat]
Darılmış olan, küskün
- "Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bu olaydan sonra benimle aylarca dargın durdu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Soğuk, ilgisiz
- "Annem, bahçe kapısında beni iki dargın kelime ile karşıladı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Darılmış olan, küskün
- YANGIN
-
-
[isim]
Zarara yol açan büyük ateş
- "Yangın yaklaştığı için yaverleri ve dostları telaşta idi." (Falih Rıfkı Atay)
- "Bey, bana teselli verecek yerde sen de yangına körükle gidiyorsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Hastalıkta ateş
-
Coşkunluk
-
[sıfat]
Tutkun, düşkün, âşık
- "Haydi ben kumar yangınıyım fakat senin vaziyetin benimkinden daha vahim." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Zarara yol açan büyük ateş
- CAYGIN
-
-
[sıfat]
Vazgeçip işin ardını bırakan
-
Dönek
-
[sıfat]
Vazgeçip işin ardını bırakan
- KIYGIN
-
-
[sıfat]
Mağdur
-
[sıfat]
Mağdur
- YAYGIN
-
-
[sıfat]
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan
- "Yaygın bir söz. Yaygın bir inanç."
-
Pek çok kimsede görülen ve beğenilen
- "Yaygın bir kültürü ve her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı." (Haldun Taner)
-
Sınırı genişlemiş
- "Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir." (Anayasa)
-
[sıfat]
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan
- ÇIVGIN
-
-
[isim]
Rüzgâr ve karla karışık yağan yağmur
-
Ağaç sürgünü, filiz
-
Şıvgın
-
[isim]
Rüzgâr ve karla karışık yağan yağmur
- SALGIN
-
-
[sıfat]
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
- "Salgın hastalık."
-
[isim]
Bir hastalığın veya başka bir durumun yaygınlaşması ve birçok kimseye birden bulaşması
- "Tifo salgını. Kumar salgını."
-
[isim]
Gereğinde herkesten para veya mal olarak toplanan geçici vergi
-
[isim]
Bir şeyin bir yere girip her yanı kaplaması, istila
- "Çekirge salgını."
-
[isim]
Belli bir hareketin, davranışın, sözün toplumda yaygınlaşması
-
[sıfat]
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
- ÇILGIN
-
-
[sıfat]
Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun
- "Ömrümde ilk defa saat için çılgın gibi dövüştüm." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Şöyle az buçuk mürekkep yalamış bir insanı böylesine üç nutuk çılgına döndürür." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çok büyük, aşırı, olağanüstü
- "Onların bu çılgın aşklarına karşı konulacak engel setlerinin hiç hükmü yoktur." (Kemal Tahir)
-
[sıfat]
Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun
- SARGIN
-
-
[zarf]
İçten, yürekten
-
[zarf]
İçten, yürekten
- SINGIN
-
-
[sıfat]
Gözü korkmuş, sinmiş (kimse)
-
Çekingen, ürkek
-
Üzgün, düşünceli
-
[sıfat]
Gözü korkmuş, sinmiş (kimse)
- KARGIN
-
-
[isim]
Eriyen karların oluşturduğu akarsu
-
Karla karışık yağan yağmur
-
[isim]
Eriyen karların oluşturduğu akarsu