İçinde fe olan 5 harfli 54 kelime var. İçerisinde FE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fe olan kelimeler listesine ya da Sonu fe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FERAĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işten vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme
-
Bir mülkü başkasına bırakma, başkasının üstüne geçirme
- "Fabrikanın ferağ ve intikal muamelesinin ikmal edildiği günün akşamı nikâhımız kıyıldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir işten vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme
- FERDİ
- ...
- FEDAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir ülkü uğruna tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen kimse, serdengeçti
- "Senin yanına fedai yazılacağım ve dini bir uğruna çalışacağım." (Refik Halit Karay)
-
Bir kimseyi veya bir yeri koruyan kimse
- "İlk zamanlar sadık fedailerini sık sık gelip yokladılar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir ülkü uğruna tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen kimse, serdengeçti
- EFEKT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
-
[isim]
Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
- FEVRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Birdenbire, düşünmeden yapan
- "Bir kere fevri, hemen parlar, kızınca gözü dünyayı görmez." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Birdenbire, düşünmeden yapan
- FETHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstün (II)
-
[isim]
Üstün (II)
- MAHFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet
- "İkide bir beni mahfesinin yanına çağırarak biraz sonra uzağından geçeceğimiz ... ebediyetin adını, varsa hikâyesini söylerdi." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet
- AFİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İffetli (kadın)
-
[sıfat]
İffetli (kadın)
- SÜRFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurtçuk
-
[isim]
Kurtçuk
- FELEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- "Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız." (Haldun Taner)
- "Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
- "Desenize ki işimiz iş; felekten öyle bir gün çalacağız." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Dünya, âlem
-
Talih, baht, şans
- "Felek oyun etmişti onlara, yiğitlerden ikisi uyuya kaldı." (Cemil Meriç)
-
Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- ATFEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Mal ederek, yükleyerek
- "Anasını görünce eski bir mezara atfen döktüğü yaşlar, yeni sevdası içindi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Mal ederek, yükleyerek
- LÜFER
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir balık (Pomatomus saltatrix)
- "Lüfer varken palamut yenir mi, diye çıkıştım." (Ahmet Rasim)
-
[isim]
Eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir balık (Pomatomus saltatrix)
- FEYİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket
-
Artma, çoğalma
-
İlerleme, kültürel gelişme, olgunluk
- "Bu hayırlı teşebbüsün doğu vilayetlerimiz gençliğine bahşedeceği feyiz Cumhuriyet hükûmeti için ne mutlu eser olacaktır." (Atatürk)
-
Manevi haz, mutluluk, iç huzuru
-
[isim]
Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket
- FEHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlama, kavrama
-
[isim]
Anlama, kavrama
- KAFES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hayvanlar için aralıklı tel, metal veya ağaç çubuklardan yapılmış taşınabilir bölme
- "Kuş kafesi."
- "O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafet çekerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Vahşi hayvanlar için demir çubuklarla yapılmış taşınabilir bölme
- "Aslan kafesi."
-
Çapraz çubuklarla ve aralıklı olarak yapılmış, pencerelere takılan siper
- "Bahçeye, kafeslerde elenen solgun bir ışık vurmuş." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Ahşap yapıların direk ve çatmalardan oluşan kaplama tahtaları dışında kalan iskeleti
-
Hapishane
-
Cami, tekke vb. yerlerde kadınlara ayrılan yer
-
[isim]
Hayvanlar için aralıklı tel, metal veya ağaç çubuklardan yapılmış taşınabilir bölme
- ENFES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok güzel, en güzel
- "Eline sağlık, ağacığım, sütlaç enfesti." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Çok güzel, en güzel
- FERDA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Erte, yarın
- "Ferdası sabah İstanbul trenine bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Gelecek zaman, yarın
-
[isim]
Erte, yarın
- FETİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma
-
[isim]
Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma
- KEFEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölünün gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez, yakasız gömlek, yakasız mintan
- "Gül değil, arkasında kanlı kefen / Sen misin, sen misin garip vatan?" (Namık Kemal)
-
[isim]
Ölünün gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez, yakasız gömlek, yakasız mintan
- FELAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- "Şu bizim halkı uyandırmadadır varsa felah." (Mehmet Akif Ersoy)
- "Kadın delifişeğin biri ise yine felah bulamazsın." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma