İçinde fe olan 5 harfli 54 kelime var. İçerisinde FE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fe olan kelimeler listesine ya da Sonu fe ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KEFEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölünün gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez, yakasız gömlek, yakasız mintan
- "Gül değil, arkasında kanlı kefen / Sen misin, sen misin garip vatan?" (Namık Kemal)
-
[isim]
Ölünün gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez, yakasız gömlek, yakasız mintan
- FERMA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi
-
[isim]
Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi
- VAKFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duruş, duraklama
-
[isim]
Duruş, duraklama
- EFEKT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
-
[isim]
Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
- FERAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bol, geniş
- "Ferah bir ev."
-
Havadar, aydınlık, iç açıcı (yer)
- "Bu kahvenin ferah ve sevimli bir taraçası vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bol, geniş
- TÜFEK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Savaş veya avda kullanılan, uzun namlulu ateşli silah
- "Tüfekleri çatar çatmaz ordayım." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
-
[isim]
Savaş veya avda kullanılan, uzun namlulu ateşli silah
- LÜFER
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir balık (Pomatomus saltatrix)
- "Lüfer varken palamut yenir mi, diye çıkıştım." (Ahmet Rasim)
-
[isim]
Eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir balık (Pomatomus saltatrix)
- FEHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlama, kavrama
-
[isim]
Anlama, kavrama
- FERLİ
-
-
[sıfat]
Parlak (göz, ışık)
-
[sıfat]
Parlak (göz, ışık)
- FENİK
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Alman markının yüzde biri
- "Ömrü boyunca fenik bahşiş almamış postacı, adamın aklını oynatmış olmasından korktu." (Haldun Taner)
-
Çok az para
-
[isim]
Alman markının yüzde biri
- EFECE
-
-
[sıfat]
Efe gibi
-
[zarf]
Efe gibi, efeye yakışır biçimde
-
[sıfat]
Efe gibi
- ZAFER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savaşta kazanılan başarı
- "Al bir kalpak giymişti al / Al bir ata binmişti al / Zafer ırak mı dedim / Aha diyordu." (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
-
Birçok emek ve tehlikeli uğraşma pahasına erişilen mutlu sonuç, yengi, utku
-
Bir yarışma veya uğraşıda çaba harcayarak elde edilen başarı
-
[isim]
Savaşta kazanılan başarı
- FELAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- "Şu bizim halkı uyandırmadadır varsa felah." (Mehmet Akif Ersoy)
- "Kadın delifişeğin biri ise yine felah bulamazsın." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- FESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- "Fesih kararı."
-
Dağıtma, dağıtılma
- "Parlamentonun feshi."
-
[isim]
Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma
- FETHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstün (II)
-
[isim]
Üstün (II)
- FESAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozukluk
- "Mide fesadı. Ahlak fesadı."
- "... resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma ... suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar." (Anayasa)
-
Karışıklık, kargaşalık, ara bozuculuk
- "Birçokları kahveleri fesat yatağı saymayı sürdürürler." (Salâh Birsel)
-
Hile
-
[sıfat]
Herhangi bir konuda iyimser olmayan, kötü yorumlayan (kimse)
- "Sen de ne fesat adamsın!"
-
[sıfat]
Karıştırıcı, ara bozucu (kimse)
-
[isim]
Bozukluk
- FEHVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlam
-
Kavram, terim, deyim
-
[isim]
Anlam
- FELEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- "Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız." (Haldun Taner)
- "Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
- "Desenize ki işimiz iş; felekten öyle bir gün çalacağız." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Dünya, âlem
-
Talih, baht, şans
- "Felek oyun etmişti onlara, yiğitlerden ikisi uyuya kaldı." (Cemil Meriç)
-
Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- FENOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Boyacılıkla, plastik maddelerin ve bazı ilaçların yapımında kullanılan, çoğunlukla maden kömürünün katranından çıkarılan benzinin oksijenli türevi, asit fenik
-
[isim]
Boyacılıkla, plastik maddelerin ve bazı ilaçların yapımında kullanılan, çoğunlukla maden kömürünün katranından çıkarılan benzinin oksijenli türevi, asit fenik
- NEFER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Er
- "En kuvvetli, en dikkate değer nefer daima kapının önünde oturuyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Kimse
-
[isim]
Er