İçinde olan 4 harfli 16 kelime var. İçerisinde EŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eş olan kelimeler listesine ya da Sonu eş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EŞ, ŞE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EŞYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesnelerin bütünü
    • "Güçlük, ev bulmak ve eşyayı taşımak derdiyle başlar." (Burhan Felek)

MEŞK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir öğretmenin, aynısını yazmaları için öğrencilerine verdiği yazı örneği
    • "Her sabah saatlerce keman meşk ederek yanık birtakım havalar çalarmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Esasen hemen onun meşk vereceği kızları getirmiş, ona takdim etmişti." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yazı veya müzikte alışmak ve öğrenmek için yapılan çalışma, el alıştırması
  3. Yazı veya müzik dersi

EŞEK

  1. [isim] Atgillerden, uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan (Equus asinus)
    • "... uslu otur yoksa ufak bir münasebetsizliğini duyarsam eşek sudan gelinceye kadar döverim, kemiklerin kırılır, anladın mı?" (Refik Halit Karay)
  2. Odun kesme, duvar örme, sıva yapma vb. işlerde kullanılan üç veya dört ayaklı sehpa
    • "Bunlar ezberlerindeki mânileri söylerler, dağarcıklarında mâni kalmayınca da eşekten düşmüş karpuza dönerler." (Salâh Birsel)

NEŞE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret
    • "Zaferin bütün neşesi bu ihtiyarda idi." (Falih Rıfkı Atay)
    • "O günden sonra Canan'ın uzun müddet neşesi kaçtı." (Peyami Safa)
  2. Hafif sarhoşluk, çakırkeyif olma

EŞLİ

  1. [sıfat] Eşi olan
  2. [zarf] Eşi ile birlikte

EŞİT

  1. [sıfat] Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi
    • "Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler." (Salâh Birsel)
  2. Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse)
    • "Herkes ... kanun önünde eşittir." (Anayasa)

ÇEŞM
...
MEŞE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kayıngillerden, üç yüz kadar türü arasında, kış yaz yapraklarını dökmeyenleri de bulunan, kerestesi dayanıklı bir orman ağacı (Quercus)
  2. [sıfat] Bu ağaçtan yapılmış olan

ÜLEŞ

  1. [isim] Pay

BREŞ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Doğal çimento ile lavlı, kavkılı, kabuklu, kemikli kırıntıların kaynaşmasıyla oluşmuş kütle
  2. Bir tür yapay mermer

TEŞT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Çamaşır leğeni

EŞİK

  1. [isim] Kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak
    • "Sofaya açılan kapının eşiğine gelmişti." (Tarık Buğra)
    • "Sevginin, merhametin eşiğini atlayanlar, ıstırabın gömleğini de kendiliğinden giyinirler." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  2. Kapı ağzında basamağın konulabileceği yer
    • "Adımlarını eşikten atarken saraydan ne vakit ve ne duygularla çıkacaklarını kendileri de bilmiyorlardı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  3. Başlangıç yeri, başlangıç noktası, yakını
    • "Dünya yeni bir ekonomik bunalımın eşiğinde."
  4. Karalar üzerinde veya deniz diplerinde birbirine komşu iki çukurluğu ayıran tümsek biçiminde, üzeri çoğu kez düz kabartılar
  5. Telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü
  6. Bir tepkinin başlamasında, ortaya çıkmasında etkili olan ruhsal, fizyolojik nokta

EŞEY

  1. [isim] Cinsiyet
  2. Bir organizmanın dişi veya erkek olarak sınıflandırılmasını sağlayan görev, yapı ve karakter topluluğu

EŞME

  1. [isim] Eşmek işi
  2. Kaynak, pınar

KREŞ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Çocuk yuvası

ATEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr
    • "Uygarlık ateşten doğmuştur."
    • "Yüzüm nasıl bir hâl aldı bilmiyorum fakat ateş gibi kesildiğini iyi biliyorum." (Tarık Buğra)
    • "Alnı, yanakları ateş gibi yandığı hâlde vücudu tir tir titriyor, dişleri birbirine çarpıyordu." (Haldun Taner)
    • "Parça parça morarmış yüzüyle ateş püskürüyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Tutuşmuş olan cisim
  3. Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç
    • "Yemeği ateşten indirdim."
    • "Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Patlayıcı silahların atılması
    • "Top ateşi geceye kadar sürdü."
  5. Vücut ısısı
    • "Ateşi kırktan aşağıya düşmezdi." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Öfke, hırs, hınç
    • "Fırlayıp ayağa kalkmış, bir duvara yaslanarak ateş fışkıran gözlerle onu seyre başlamıştı." (Tarık Buğra)
  7. Coşkunluk
    • "Nejat Efendi'nin çalışında Peregrini'nin ihtirası, ateşi yoktu." (Halide Edip Adıvar)
  8. Tehlike, felaket
    • "Kendinizi ateşe atıyorsunuz."
  9. Büyük üzüntü, acı
    • "İçimin ateşi hiç küllenmedi. Seneler geçtikçe daha alevleniyor. Evlat acısı bu ..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü