İçinde ey olan 5 harfli 67 kelime var. İçerisinde EY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ey olan kelimeler listesine ya da Sonu ey ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EY, YE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SEYİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir topluluğun ileri gelen kişisi
  2. Hz. Muhammed'in soyundan olan kimse

DEYİŞ

  1. [isim] Deme, söyleme işi
    • "Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu." (Tarık Buğra)
  2. Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslup
  3. Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade
  4. Halk şiiri, halk türküsü
    • "Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız." (Nurullah ataç)
  5. Semahla birlikte yalnızca bağlama eşliğinde ağır tempoda söylenen bir tür beste

MEYVE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bitkilerde çiçeğin döllenmesinden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan tohumları taşıyan, genellikle yenebilen organ, yemiş
    • "Oğlu Hakan'ın doğduğu yıl meyveye duran dut, en doğurgan dönemindeydi." (Muzaffer Uyguner)
  2. Ürün, sonuç, kâr
    • "Mektebimizin şapirografla basılan haftalık Fidan'ında, en güzel meyve benim imzamdır." (Yusuf Ziya Ortaç)

GEYİK

  1. [isim] Geyikgillerden, erkeklerinin başında uzun ve çatallı boynuzları olan memeli hayvan (Cervus elaphus)
  2. Karısının veya bir kadın yakınının ihanetine uğramış erkek

PEYKE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Genellikle eski iş yerlerinde ve evlerde bulunan, duvara bitişik alçak, tahta sedir, kerevet
    • "Tıpkı köyünde bir kahvenin peykesi üstüne oturur gibi oturuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

MEYAN

  1. [isim] Meyan kökü

SEYİS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ata bakan, tımar eden kimse, at bakıcısı

SEYEK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Tavla oyununda zarlardan birinin üçlü, öbürünün birli gelmesi, üç bir

PEYDA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Belli, açık, peydah
    • "Uzun boyu hafif bir kamburluk peyda etmiş." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "Tepeye tırmandıkça başımızın üstünde koyu mor bir aydınlık peyda oluyor." (Aka Gündüz)

BEYİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Anlam bakımından birbirine bağlı iki dizeden oluşmuş şiir parçası
    • "Kendince uğur denediği bazı beyitleri okudu." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Ev

EYVAH

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [ünlem] Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü
    • "Eyvah, ne yer ne yâr kaldı!" (Abdülhak Hamit Tarhan)

TÜMEY
...
YEYGİ

  1. [isim] Hayvanlar için saklanan kışlık yiyecek, yem
    • "Akşama doğru Gökbel'den kurtulmuşlardı ama yeygi işleri yine ters gitti." (Halikarnas Balıkçısı)

NEYÇE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Küçük ney
  2. Dokumacıların kullandığı küçük kamış

TEYEL

  1. [isim] Seyrek ve eğreti dikiş

MEYUS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Üzgün
    • "Ağır ve meyus adımlarla yürüdü." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Müsteşar yanında böyle kalmak onu meyus ediyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bir ümidin çıkmaması, insanın ikinci defa meyus olması demektir." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Karamsar
    • "Odaya girince Remzi'yi şaşkın ve meyus bir hâlde gördüm." (Memduh Şevket Esendal)

LEYLİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Yatılı
    • "Orada Amerikan mektebine leyli verdi." (Peyami Safa)
  2. Geceye özgü
    • "Kadınlar orada güzel, ince, saf, leylidir." (Ahmet Haşim)

HOKEY

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bir ucu kıvrık sopalarla çayır veya buz üzerinde iki takım arasında oynanılan top oyunu

SPREY

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bir püskürtücü yardımıyla çok ince damlacıklar durumunda püskürtülen sıvı
  2. Püskürtücü

DENEY

  1. [isim] Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem, tecrübe
    • "... kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz." (Anayasa)
  2. Deneyim, tecrübe
    • "Herkesin kendi deneyi ile bildiği bir gerçek vardır." (Haldun Taner)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü