İçinde es olan 4 harfli 33 kelime var. İçerisinde ES bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında es olan kelimeler listesine ya da Sonu es ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ES, SE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ESİM
-
-
[isim]
Yelin esişi
-
[isim]
Yelin esişi
- JEST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol ve baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket
- "Jestleri daha serbest, çoğu güzel sesli, güzel güzel insanlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Son derece heyecanla konuşuyor, elini kolunu sallayarak birçok jestler yapıyordu." (Ali Naci Karacan)
-
Beklenmedik iyi davranış
-
[isim]
Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol ve baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket
- TEST
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bir kimsenin, bir topluluğun doğal veya sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama
-
Doğru cevabın seçenekler arasından bulunmasına dayanan bir sınav türü
- "O gün üniversite test sınavında kazanamadığını öğrenmiştir." (Haldun Taner)
-
Biyolojik bir işlevi veya değişmez bir niteliği incelenen bireyin tepkisini, örnek olarak alınan normal bireyinkiyle karşılaştırarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan yoklama
- "Bilimsel testler karganın attan daha zeki olduğunu saptayalı hanidir." (Haldun Taner)
-
Bir hastalığın varlığını ve niteliğini anlamak için yapılan laboratuvar araştırması
-
[isim]
Bir kimsenin, bir topluluğun doğal veya sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama
- DESİ
- ...
- KESP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kazanma
-
[isim]
Kazanma
- KESİ
- ...
- ESMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Adlar, isimler
-
[isim]
Adlar, isimler
- ESEN
-
-
[sıfat]
Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim
- "Şen ve esen kalınız."
-
[sıfat]
Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim
- ESİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tutsak
- "Beyhude ölmektense esir düşüp yaşamayı tercih ettikleri için teslim oldular." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Düşman başkumandanı ... esir oldu." (Aka Gündüz)
-
Köle
-
Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse
- "Onun güzelliğinin esiri oldular."
-
[isim]
Tutsak
- ABES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gereksiz, yersiz, boş
- "Artık söylemekte bir mahzur olmadığından gizlemek abes." (Refik Halit Karay)
- "Annem eniştemizin bu son sözlerini dinlemeyi artık abes bulurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Yazarlarımızın çoğu yalnızca kendi ürünlerinin ne amaçla üretildiğini sayıp dökerek bir anlamda abesle iştigal ediyorlar." (Tomris Uyar)
-
Akla ve gerçeğe aykırı
-
[zarf]
Gereksiz bir biçimde
-
[sıfat]
Gereksiz, yersiz, boş
- ESNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işin yapıldığı an, sıra
- "Ben de o esnada onun söyleyemediği tarafları zihnimden tamamlıyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir işin yapıldığı an, sıra
- EFES
- ...
- PRES
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İşletme, onarma, düzletme vb. işlemlerin uygulanması için bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan alet, mengene, cendere
-
Üzüm, elma, zeytin vb. meyve ve sebzeleri sıkarak suyunu, yağını çıkarmakta kullanılan alet veya araç
-
Baskı
-
[isim]
İşletme, onarma, düzletme vb. işlemlerin uygulanması için bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan alet, mengene, cendere
- ESRE
-
-
[isim]
Arap harfli metinlerde bir ünsüzün ı, i seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, kesre
-
[isim]
Arap harfli metinlerde bir ünsüzün ı, i seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, kesre
- ESİN
-
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- "Mitoloji, sanat ve edebiyat eserlerine esin kaynağı olan bir alanı yakınımıza getirir." (Haldun Taner)
-
Sabah yeli
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- ESİŞ
- ...
- NESİ
-
-
[zamir]
Akrabası mı, yakını mı?
- "Ali, Ahmet'in nesidir?"
- "Hem nesi var yahu, akça pakça kız." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Eşkıyalar yolun gerisini de tutmuşlardı. Can maldan tatlı. Herkes nesi var nesi yok efenin önüne döktü." (Ömer Seyfettin)
-
Hangi yönü, hangi tarafı?
- "Bunun nesi iyi?" (Haldun Taner)
- "Cemal'in nesi var? - Nezle olmuş."
-
[zamir]
Akrabası mı, yakını mı?
- REST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Pokerde, bir oyuncunun önündeki paranın tümü
-
Karşı çıkış
-
[isim]
Pokerde, bir oyuncunun önündeki paranın tümü
- KESE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba
- "Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı." (Halide Edip Adıvar)
- "Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse avuçlarını açarlar." (Halide Edip Adıvar)
- "Bunda benim keseme bir girecek yok ki sana yalan söyleyeyim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Böylece Tecirlilerin yanına varan bir hoca, kesesini pek çok doldururmuş." (Salâh Birsel)
-
[sıfat]
Bu küçük torba miktarında olan
- "Üç kese tütün."
-
Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap
- "Kur'an kesesi."
-
Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez
-
Bir kimsenin mal varlığı
- "Bu sadeleşme vücut ve keseye daha elverişli idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Organizmanın bazı boşlukları
-
Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik
-
Beş yüz kuruşluk para birimi
-
[isim]
Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba
- ESAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel
-
Bir iş veya sözde doğru biçim
- "Bu işin esası böyle değil."
-
[sıfat]
Ana, temel olarak alınan, başlıca, asal, esasi
- "Esas düşünce. Esas görev."
-
[isim]
Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel