İçinde emek olan 7 harfli 46 kelime var. İçerisinde EMEK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında emek olan kelimeler listesine ya da Sonu emek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

4 Harfli Kelimeler

EKME, EMEK, KEME, MEKE

3 Harfli Kelimeler

EKE, KEM

2 Harfli Kelimeler

EK, EM, KE, ME

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ERSEMEK

  1. [nsz] Erkek istemek

DÖŞEMEK

  1. [-i] Bir tabanı, tahta, karo, mermer vb. yapı gereçleriyle kaplamak
  2. Kumaş, halı vb.ni bir yeri iyice örtecek biçimde sermek
    • "Yufkayı tepsiye döşedi. Salona halı döşedik."
  3. Bir ev veya dairenin oturulabilir duruma gelmesi için gerekli eşyayı oraya yerleştirmek
    • "On parça eşya ile döşeyip süslenmiş yaz evi..." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Boru, kablo vb. yerleştirmek
    • "Bir taraftan da raylarımızı döşüyorduk." (Falih Rıfkı Atay)

EVSEMEK

  1. [nsz] Evini, yurdunu özlemek

EKLEMEK

  1. [-i] Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek
    • "Bahçeye doğru bir çıkma mutfak yaptırmış, bu koca balkonu eklemiştir." (Tarık Buğra)
  2. [-i] Bir şeyi ek olarak kullanmak
    • "Bu kumaşı örtüye eklemeli."

EMEKSİZ

  1. [sıfat] Emek harcanmadan elde edilen, kolay, zahmetsiz

İMLEMEK

  1. [-i] İm koymak, imle göstermek
  2. Dolayısıyla anlatmak, ima etmek
    • "Bu tür kısaltmalar, adları geçenlerin, yakından tanıdığımız kişiler olduğunu imler." (Tomris Uyar)

ÇİSEMEK

  1. [nsz] Çiselemek

GÖZEMEK

  1. [-i] Kumaştaki deliği örerek kapatmak
  2. Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak

İZLEMEK

  1. [-i] Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek
  2. Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak
    • "Geceyi gündüz izler."
  3. Bir olayın gelişimini gözden geçirmek
    • "Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz." (Salâh Birsel)
  4. Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak, seyretmek
    • "Televizyonu izlemek."
  5. Belirli bir yönde gitmek
    • "Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum." (Halide Edip Adıvar)
  6. Gözlemek, incelemek
    • "Çocuk kuşu gözleriyle izledi."
  7. Belirli bir tutum, davranış veya düşünceyi benimsemek
    • "Bu üretim politikasını izleyeceğiz."
  8. Bir şeye uymak, bağlı olmak
    • "Modayı izlemek."
  9. Herhangi bir olayla ilgilenmek
    • "Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum." (Haldun Taner)

ESNEMEK

  1. [nsz] Uykulu, sıkıntılı veya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek
    • "Birden çenelerim gerildi. Uzun uzun esnedim." (Ahmet Haşim)
  2. Bir cisim bir etki ile biçim değiştirmek
    • "Kapılar esnemiş, eğrilmiş; topuzları kaybolmuş." (Refik Halit Karay)
  3. Bollaşıp genişlemek

İNLEMEK

  1. [nsz] Acı, üzüntü belirten kesik sesler çıkarmak
    • "Elleri bağlı ve çıplak kadın, gözleri kapalı inliyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. Gür, uğultulu, yankılı ses çıkarmak
    • "Yer gök inlesin."

DİŞEMEK

  1. [nsz] Diş çıkarmak

EMLEMEK

  1. [-i] İlaç sürmek, ilaç vermek

İPLEMEK

  1. [-i] Saygı göstermek, değer vermek
    • "Hadi müşteriyi iplediğin yok, patrona ne demeye boş verirsin!" (Rıfat Ilgaz)
    • "Peki, ya savaş? Savaşı iplemiyordum. Aklıma bile gelmiyordu." (Atilla İlhan)

YEMEKLİ

  1. [sıfat] Yemek de yenilen
    • "Yemekli nişan."
  2. Yemek de verilen
    • "Yemekli pansiyon."

ÜÇLEMEK

  1. [-i] Üçe çıkarmak
  2. Ürünün üçte birine karşılık, toprağını kiraya vermek
  3. Tarlayı üç kez sürmek

BELEMEK

  1. [-i] Çocuğu kundaklamak
  2. Beşiğe yatırıp bağlamak
  3. Bulamak, bulaştırmak

ÖKSEMEK

  1. [-i] Özlemek, göreceği gelmek, istemek

BEZEMEK

  1. [-i] Süslemek
    • "Gördüğü iyiliğe karşılık ikram fazlasından masamızı mezelerin çeşitlisiyle bezedi." (Refik Halit Karay)

EMEKTAR

Kelime Kökeni : Türkçe

  1. [sıfat] Bir görevde uzun süre kalıp o işe emeği geçmiş olan (kimse)
    • "Raşit çocuk, emektar hizmetçimiz ve sütannemin oğluydu." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Çok kullanılmış, eski
    • "Emektar makinenin tozlarını silip masaya yerleşmeye karar verdim." (Çetin Altan)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü