İçinde emek olan 7 harfli 46 kelime var. İçerisinde EMEK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında emek olan kelimeler listesine ya da Sonu emek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
EKME, EMEK, KEME, MEKE
3 Harfli Kelimeler
EKE, KEM
2 Harfli Kelimeler
EK, EM, KE, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ELLEMEK
-
-
[-i]
Elle dokunmak, elle karıştırmak
- "Görüyorsunuz, ben hiçbirini ellemiyor, hiçbirini açmıyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-i]
Elle dokunmak, elle karıştırmak
- BEZEMEK
-
-
[-i]
Süslemek
- "Gördüğü iyiliğe karşılık ikram fazlasından masamızı mezelerin çeşitlisiyle bezedi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Süslemek
- EMEKSİZ
-
-
[sıfat]
Emek harcanmadan elde edilen, kolay, zahmetsiz
-
[sıfat]
Emek harcanmadan elde edilen, kolay, zahmetsiz
- İSTEMEK
-
-
[-i]
İstek duymak, arzulamak
- "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." (Peyami Safa)
- "İster misin, bu enişte bey bir damga olup onun sırtında asılıp kalsın?" (Memduh Şevket Esendal)
- "Verirse ne âlâ! İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara der, işin içinden çıkarım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-den]
Bir şeyin kendisine verilmesini veya yapılmasını söylemek, dilemek
- "Bir gün benden okumak için kitap istedi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Görmek istediğini bildirmek
- "Sizi isteyen kimdi?"
-
Gerek olmak
- "Yurdun ilerlemesi için çok çalışmak ister."
-
Evlenmek dileğinde bulunmak
- "Komşunun kızını istemişler."
-
[-i]
İstek duymak, arzulamak
- EVSEMEK
-
-
[nsz]
Evini, yurdunu özlemek
-
[nsz]
Evini, yurdunu özlemek
- BİLEMEK
-
-
[-i]
Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek
-
Güçlendirmek, etkisini artırmak
-
[-i]
Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek
- BÜĞEMEK
-
-
[-i]
Suyu önüne bent yaparak toplamak
-
[-i]
Suyu önüne bent yaparak toplamak
- TÜREMEK
-
-
[nsz]
Oluşmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, parçalanıp çoğalmak, üremek
- "Halide Hanım'ın hikâyesinden sonra türeyen bugünkü Turan lokantaları, Turan berberleri, Turan ocakları bütün payitahtı sarmış." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir kökten çıkmak
-
[nsz]
Oluşmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, parçalanıp çoğalmak, üremek
- İŞLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
-
[nsz]
İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak
- "Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
İçine girmek, etkilemek, nüfuz etmek
- "O uzun ve derin bakış genç adamın ta yüreğine kadar işlemişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[nsz]
İyi çalışmak, müşterisi bol olmak
-
Durağan durumdan hareketli duruma geçmek, çalışmak
-
Herhangi bir konuyu ele alarak incelemek, öğretmek
-
Düşüncelerini herhangi birine etki yaparak benimsetmek
- "Ali Rıza Bey bu ilk çocuğu ile, bir çiçek meraklısı, bahçesiyle oynar gibi oynamış, onu ancak kendi hayalinde yaşayan mükemmel insan maddelerine göre işlemişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-den]
İşlek, etkin durumda olmak
- "Lütfügiller büyücek bahçelerinin ana yola açılan kapısından işlerlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Çıban, olgunlaşma yolunda olmak
-
[nsz]
Yara, kapanmamak
-
[nsz]
Gidip gelmek
- "Şimdi otomobillerin, otobüslerin işledikleri asfalt caddeden bir zamanlar ne kervan ne insan geçerdi." (Sermet Muhtar Alus)
-
Hesapları, kayıtları düzenli olarak tutmak veya gereken yere aktarmak
- "Tayın çizelgelerini düzenliyorum, ambar defterini işliyorum." (Erhan Bener)
-
Herhangi bir ürünü satışa sunulmadan önce birtakım işlemlerden geçirmek
-
[-i]
Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
- ÜÇLEMEK
-
-
[-i]
Üçe çıkarmak
-
Ürünün üçte birine karşılık, toprağını kiraya vermek
-
Tarlayı üç kez sürmek
-
[-i]
Üçe çıkarmak
- BELEMEK
-
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
-
Beşiğe yatırıp bağlamak
-
Bulamak, bulaştırmak
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
- DÖŞEMEK
-
-
[-i]
Bir tabanı, tahta, karo, mermer vb. yapı gereçleriyle kaplamak
-
Kumaş, halı vb.ni bir yeri iyice örtecek biçimde sermek
- "Yufkayı tepsiye döşedi. Salona halı döşedik."
-
Bir ev veya dairenin oturulabilir duruma gelmesi için gerekli eşyayı oraya yerleştirmek
- "On parça eşya ile döşeyip süslenmiş yaz evi..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Boru, kablo vb. yerleştirmek
- "Bir taraftan da raylarımızı döşüyorduk." (Falih Rıfkı Atay)
-
[-i]
Bir tabanı, tahta, karo, mermer vb. yapı gereçleriyle kaplamak
- DEMEMEK
-
-
koşullar ne olursa olsun aldırış etmeden bir işi yapmak
- "Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." (Burhan Felek)
- "Eskiden saat üç dedi mi paralar dağılmış olurdu." (Orhan Kemal)
- "Dediğimden dışarı çıkarsa kendi bilir."
- "Öyle sevindim ki deme gitsin."
-
koşullar ne olursa olsun aldırış etmeden bir işi yapmak
- ÇİSEMEK
-
-
[nsz]
Çiselemek
-
[nsz]
Çiselemek
- EŞLEMEK
-
-
[-i]
Benzer iki şeyi bir araya getirmek
-
Ses ile görüntü arasında gerekli bağı sağlamak
-
[-i]
Benzer iki şeyi bir araya getirmek
- ÇİLEMEK
-
-
[nsz]
Yağmur çiselemek
- "O baharın renkleri, güzellikleri ve ihtirasları bir nisan yağmuru hâlinde çiler dururdu." (Aka Gündüz)
-
Nemlenmek, ıslanmak
-
Bülbül şakımak
-
[nsz]
Yağmur çiselemek
- DİREMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak
-
[-e]
Direnmek, karşı koymak, inat etmek, ısrar etmek
-
[-i]
Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak
- ÖNLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak
- "Her an bu tempoyu duymamı kim, nasıl önleyecek?" (Haldun Taner)
-
Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek
- "Yakın felaketi önlemek için esaslı tedbir almak güçtür." (Falih Rıfkı Atay)
-
[-i]
Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak
- ÖKSEMEK
-
-
[-i]
Özlemek, göreceği gelmek, istemek
-
[-i]
Özlemek, göreceği gelmek, istemek
- ESLEMEK
-
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek