İçinde eme olan 7 harfli 172 kelime var. İçerisinde EME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eme olan kelimeler listesine ya da Sonu eme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E E M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EM, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EŞELEME
-
-
[isim]
Eşelemek işi
- "Anadolu'yu ana yurt saymaya, topraklarımızın tarihini onunla eşelemeye Atatürk ile başlamışız." (Sabahattin Eyuboğlu)
-
[isim]
Eşelemek işi
- GİZLEME
-
-
[isim]
Gizlemek işi
-
[isim]
Gizlemek işi
- KÜLLEME
-
-
[isim]
Küllemek işi
-
Bir mantarın yaptığı bağ hastalığı
-
[isim]
Küllemek işi
- SÖZLEME
- ...
- BELEMEK
-
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
-
Beşiğe yatırıp bağlamak
-
Bulamak, bulaştırmak
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
- DİLEMEK
-
-
[-i]
Birinden bir şeyin yapılmasını istemek, rica etmek, arzu etmek
- "Yalnız bu hususta beni bağışlamanızı dilerim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Duygu, düşünce, dilediğim gibi yaşamak özgürlüğümü korumak isterim." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Biri için bir dilekte bulunmak
- "Karadakiler her lisandan hayırlı yolculuklar dilediler." (Refik Halit Karay)
-
Kendi düşünce, görüş ve isteğini yapmak
-
[-i]
Birinden bir şeyin yapılmasını istemek, rica etmek, arzu etmek
- TÜREMEK
-
-
[nsz]
Oluşmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, parçalanıp çoğalmak, üremek
- "Halide Hanım'ın hikâyesinden sonra türeyen bugünkü Turan lokantaları, Turan berberleri, Turan ocakları bütün payitahtı sarmış." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir kökten çıkmak
-
[nsz]
Oluşmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, parçalanıp çoğalmak, üremek
- EMEKSİZ
-
-
[sıfat]
Emek harcanmadan elde edilen, kolay, zahmetsiz
-
[sıfat]
Emek harcanmadan elde edilen, kolay, zahmetsiz
- HİÇLEME
-
-
[isim]
Hiçlemek durumu
-
[isim]
Hiçlemek durumu
- ÇİSEMEK
-
-
[nsz]
Çiselemek
-
[nsz]
Çiselemek
- DİPLEME
-
-
[isim]
Diplemek işi
-
[isim]
Diplemek işi
- SÖYLEME
-
-
[isim]
Söylemek işi
- "O zamana kadar hamallık, boyacılık, müvezzilik ve söylemesi ayıp hırsızlık yapmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Söylemek işi
- DEFLEME
-
-
[isim]
Deflemek işi
-
[isim]
Deflemek işi
- YÖNSEME
-
-
[isim]
Belli bir amaca veya sonuca yönelen, faaliyete dönüşmeyen etki gücü, temayül
- "Günün belirli saatlerindeyse ezan sesi gizemci yönsemelere çağırıp durur." (Selim İleri)
-
[isim]
Belli bir amaca veya sonuca yönelen, faaliyete dönüşmeyen etki gücü, temayül
- BEKLEME
-
-
[isim]
Beklemek işi
- "Pencere kapandıktan sonra aynı hareketsizlik ve bekleme devam etti." (Nahid Sırrı Örik)
-
[isim]
Beklemek işi
- ÇEMENLİ
-
-
[sıfat]
Çemeni olan veya çemen sürülmüş olan
-
[sıfat]
Çemeni olan veya çemen sürülmüş olan
- MAHKEME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yargıçtan veya bazen savcı ve yargıçlardan oluşan bir kurulun, yargı görevini yerine getirdikleri yer, yargı yeri, yargıevi
- "Korkma, ona zırnık vermem. İcap ederse mahkemeye düşeriz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Duruşma
- "Mahkeme tam yedi yıl sürdü."
-
[isim]
Bir yargıçtan veya bazen savcı ve yargıçlardan oluşan bir kurulun, yargı görevini yerine getirdikleri yer, yargı yeri, yargıevi
- TEMENNİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin gerçekleşmesini dileme
- "Temenni edelim ki ömürleri damat beyin boyu gibi uzun olsun." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Dilek
- "Bu temenni son günlerde dilinden düşmez olmuştu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir şeyin gerçekleşmesini dileme
- ÜTÜLEME
-
-
[isim]
Ütülemek işi
-
[isim]
Ütülemek işi
- İŞLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
-
[nsz]
İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak
- "Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
İçine girmek, etkilemek, nüfuz etmek
- "O uzun ve derin bakış genç adamın ta yüreğine kadar işlemişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[nsz]
İyi çalışmak, müşterisi bol olmak
-
Durağan durumdan hareketli duruma geçmek, çalışmak
-
Herhangi bir konuyu ele alarak incelemek, öğretmek
-
Düşüncelerini herhangi birine etki yaparak benimsetmek
- "Ali Rıza Bey bu ilk çocuğu ile, bir çiçek meraklısı, bahçesiyle oynar gibi oynamış, onu ancak kendi hayalinde yaşayan mükemmel insan maddelerine göre işlemişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-den]
İşlek, etkin durumda olmak
- "Lütfügiller büyücek bahçelerinin ana yola açılan kapısından işlerlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Çıban, olgunlaşma yolunda olmak
-
[nsz]
Yara, kapanmamak
-
[nsz]
Gidip gelmek
- "Şimdi otomobillerin, otobüslerin işledikleri asfalt caddeden bir zamanlar ne kervan ne insan geçerdi." (Sermet Muhtar Alus)
-
Hesapları, kayıtları düzenli olarak tutmak veya gereken yere aktarmak
- "Tayın çizelgelerini düzenliyorum, ambar defterini işliyorum." (Erhan Bener)
-
Herhangi bir ürünü satışa sunulmadan önce birtakım işlemlerden geçirmek
-
[-i]
Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek