İçinde ele olan 7 harfli 74 kelime var. İçerisinde ELE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ele olan kelimeler listesine ya da Sonu ele ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ELEKTRO
-
-
[isim]
Elektrokardiyografi
-
[isim]
Elektrokardiyografi
- BELEMİR
-
-
[isim]
Mavikantaron
-
[isim]
Mavikantaron
- TELEKIZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Telefon ile iletişim kurarak fuhuş yapan kadın
-
[isim]
Telefon ile iletişim kurarak fuhuş yapan kadın
- ELENMEK
-
-
[nsz]
Eleme işine konu olmak veya eleme işi yapılmak
- "Kuyunun başında unum elenir / Kaytan bıyıklarım kana belenir." (Halk türküsü)
-
Sınavda başarısız sayılmak
- "İstekliler birer birer elenince en heveslisi ile karşı karşıya kaldı." (Haldun Taner)
-
Süzülmek
- "Bahçeye, kafeslerde elenen solgun bir ışık vurmuş." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Yarışma dışı kalmak, yarışmadan çıkarılmak
-
[nsz]
Eleme işine konu olmak veya eleme işi yapılmak
- PELERİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Omuzlardan aşağı dökülen, geniş, kolsuz bir çeşit üstlük
- "Kollarını yarısına kadar örten bir pelerini dirseklerinin ucu ile bir kanat gibi açıp kapıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Omuzlardan aşağı dökülen, geniş, kolsuz bir çeşit üstlük
- GELECEK
-
-
[isim]
Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati
- "Karakteri ve zekâsı gelecek için insana umut ışığı veriyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Zaman bakımından ileride olması, gerçekleşmesi beklenen, müstakbel
- "Kız, gelecek baharda yine geleceklerini müjdeledi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati
- MUAMELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Davranma, davranış
- "Bana karşı olan muamelesini beğenmedim."
- "Hanımefendimin hayatını kurtardığı için bütün hizmetkârlar ona güler yüz gösteriyor, iyi muamele ediyorlardı." (Haldun Taner)
- "İyi muamele görmekle beraber eski neşesini kaybetmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yol, yöntem
- "Bu adam muamele bilmiyor."
-
İşlem
- "Onlar gündelik muamelelere başlayınca da benim ağzım açık kaldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İşlem
-
Alışveriş
- "Borsada bugün muamele olmadı."
-
[isim]
Davranma, davranış
- EĞELEME
-
-
[isim]
Eğelemek işi
-
[isim]
Eğelemek işi
- MUADELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eşitlik, beraberlik, denklik
-
Anlaşılmaz iş
-
Denklem
-
[isim]
Eşitlik, beraberlik, denklik
- VELVELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gereksiz telaş, gürültü ve heyecan
- "Çoktan böyle gürültü, kalabalık görmemiş, böyle velvele duymamıştı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kıyamet kopar gibi bir velvele koptu, bütün ordu surların üstüne atıldı." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Susun, ortalığı velveleye vermeyin! Ne bağrışıyorsunuz?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Gereksiz telaş, gürültü ve heyecan
- KELEPÇİ
-
-
[isim]
Kelep işiyle uğraşan kimse
- "Kelepçi kızlar da bankodakiler gibi, fazla iplik kopmasından şikâyetçiydiler." (Orhan Kemal)
-
[isim]
Kelep işiyle uğraşan kimse
- ELETMEK
-
-
[-i]
Eleme işini yaptırmak
-
[-i]
Eleme işini yaptırmak
- MAMELEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mal varlığı
-
[isim]
Mal varlığı
- HELEZON
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kıvrımlı, yılankavi biçim, helis
- "Bir toz kasırgası yerden yelpaze biçimi havalandı, iç içe bir sürü helezonlar çizerek yükseldi." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Kıvrımlı, yılankavi biçim, helis
- HERGELE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Binmeye veya yük taşımaya alıştırılmamış at veya eşek sürüsü
-
[sıfat]
Terbiyesiz, görgüsüz (kimse)
- "Sandalcı Ali it, hergele bir şeydi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Binmeye veya yük taşımaya alıştırılmamış at veya eşek sürüsü
- BELERME
-
-
[isim]
Belermek işi
-
[isim]
Belermek işi
- ELEMELİ
- ...
- GENELEV
-
-
[isim]
Genel kadınların erkek kabul ettikleri yer, aşağı mahalle, kırmızıfener, koltuk, kerhane, umumhane
-
[isim]
Genel kadınların erkek kabul ettikleri yer, aşağı mahalle, kırmızıfener, koltuk, kerhane, umumhane
- GELENEK
-
-
[isim]
Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, anane
- "Şair yeni bir dil yaratabilir ama bunun için gereken gücü gelenekten alır." (Nurullah ataç)
-
[isim]
Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, anane
- YELEKEN
-
-
[sıfat]
Havadar
-
[sıfat]
Havadar