İçinde eki olan 5 harfli 21 kelime var. İçerisinde EKİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eki olan kelimeler listesine ya da Sonu eki ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE, Kİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SEKİZ
-
-
[isim]
Yediden sonra gelen sayının adı
-
Bu sayıyı gösteren 8, VIII rakamlarının adı
-
[sıfat]
Yediden bir artık
-
[isim]
Yediden sonra gelen sayının adı
- TEKİN
-
-
[sıfat]
Boş, içinde kimse bulunmayan
-
Güvenilir (kişi, yer)
-
Uğurlu olan
- "Ninem, 'akşam saatlerinde hamamlar tekin değildir, insanı çarpar' demişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğlu
-
[sıfat]
Boş, içinde kimse bulunmayan
- PEKİN
- ...
- TEKİL
-
-
[isim]
Teklik: Çocuk, ev, geldim, geldin gibi
-
[isim]
Teklik: Çocuk, ev, geldim, geldin gibi
- ŞEKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Biçim
- "Dünyayı alıp avucuna bir gün Tanrı'm / Avucunda bu dünyaya bir şekil ver." (Arif Nihat Asya)
- "O, biraz da bana yardım olsun diye, mektepteki Amerika'dan gelen gazeteleri toplar, getirir, bu işe şekil verirdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir konuyu açıklamaya yarayan resim veya çizim
- "Bu kitapta birçok şekil var."
-
Davranış biçimi, tutum, yol, tarz
- "Bu şekilde hareket etmek doğru değildir."
-
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi
- "Yalnızlığın şekilleri vardır, kimsesiz bir yerde yalnızlık, sosyete ve kalabalık içinde yalnızlık." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Toplumsal bir bütünün kuruluş biçimi
- "Yönetim şekli."
-
Anlatım biçimi
- "Ne yapıp yapmış, bu havai konuşmayı röportaj şekline sokmuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Biçim
-
Bazı matematiksel varlıkların gösterilmesine yarayan resim
- "Geometrik şekil."
-
[isim]
Biçim
- ÖTEKİ
-
-
[sıfat]
Bilinenden, sözü edilenden ayrı, öbür, diğer
- "Bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Sözü edilen veya benzer iki nesneden önem ve konum bakımından uzakta olan
-
[sıfat]
Bilinenden, sözü edilenden ayrı, öbür, diğer
- VEKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse
-
Milletvekili
-
Bakan
- "Hanın avlusundan sokağa vekil ve sefir otomobillerine taş çıkartacak bir lüks otomobil yürüdü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse
- MEKİK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
El veya otomatik dokuma tezgâhlarında atkı veya argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç
- "Görüntümüz iyi ile kötü arasında mekik dokudu." (Talât Halman)
-
Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç veya plastikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç
-
Genellikle karın kaslarının güçlendirilmesi için yapılan beden hareketi
-
Uzay gemisi
-
[isim]
El veya otomatik dokuma tezgâhlarında atkı veya argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç
- SEKİŞ
-
-
[isim]
Sekmek işi veya biçimi
- "Ahtapot kısa kısa sekişlerle usulcacık geminin yanına yanaşıyordu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Sekmek işi veya biçimi
- ÇEKİK
-
-
[sıfat]
Yanlara doğru çekilerek gerilmiş gibi olan
- "Çekik göz. Çekik kaş."
-
İçeriye doğru kaçmış, batık
- "Zayıf, ince uzun bir vücudu, kuru, çekik esmer bir yüzü var." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Yanlara doğru çekilerek gerilmiş gibi olan
- SEKİL
-
-
[isim]
At, eşek ve sığırların ayaklarında bileğe veya dize kadar çıkan beyazlık, seki (II)
-
[isim]
At, eşek ve sığırların ayaklarında bileğe veya dize kadar çıkan beyazlık, seki (II)
- ÇEKİÇ
-
-
[isim]
Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti
-
Yaklaşık 1,20 m uzunluğundaki madenî tele bağlı ve ağırlığı 7,257 kg olan gülle
-
[isim]
Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti
- EKİCİ
-
-
[isim]
Herhangi bir tarım ürününü üreten, tarımla uğraşan çiftçi
- "Ekicinin ürünü değer fiyatına satın alınacaktır." (Necati Cumalı)
-
Birini uydurma bir sebeple bırakıp giden, atlatan kimse
-
[isim]
Herhangi bir tarım ürününü üreten, tarımla uğraşan çiftçi
- HEKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
- "Hekim, ebenin kendi odasına geleceğini sandıysa doğru çıkmadı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
- ÇEKİŞ
-
-
[isim]
Çekme işi veya biçimi
- "Bir düğümü bir çekişte açmak imkânını temin eden kesik ip ucunu bulunca durdular." (Peyami Safa)
-
Bir motorun çekme gücü
- "Benim arabanın çekişi çok iyi."
-
Ağız kavgası
-
[isim]
Çekme işi veya biçimi
- REKİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dikme, saplama, kurma
-
[isim]
Dikme, saplama, kurma
- ÇEKİM
-
-
[isim]
Çekme işi
-
Fiillerin çeşitli zaman, kişi ve kiplere, adların da ad durumlarına göre uğradıkları değişiklikler, tasrif
-
Herhangi bir cismin, başka bir cismi kendine doğru çekme gücü, cazibe
- "Güneş çekimi. Yer çekimi. Mıknatıs çekimi."
-
Alıcının sürekli olarak çalıştırılmasıyla elde edilen film parçası, plan
-
[isim]
Çekme işi
- KEKİK
-
-
[isim]
Ballıbabagillerden, karşılıklı küçük yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı başak durumunda çiçekleri olan ve çiçeği bahar gibi kullanılan, odunsu saplı, kokulu bir bitki (Thymus vulgaris)
- "Bütün Çamlıca'yı bir kekik kokusu içinde duyardık." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Ballıbabagillerden, karşılıklı küçük yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı başak durumunda çiçekleri olan ve çiçeği bahar gibi kullanılan, odunsu saplı, kokulu bir bitki (Thymus vulgaris)
- TEKİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuvvetleştirme, sağlamlaştırma, üsteleme
- "Bu sözü bir alay uydurma vakalarla, kazalarla tekide çalışıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kuvvetleştirme, sağlamlaştırma, üsteleme
- EKİLİ
-
-
[sıfat]
Ekilmiş olan, mezru
- "Ekili tarla."
-
[sıfat]
Ekilmiş olan, mezru