İçinde ek olan 6 harfli 294 kelime var. İçerisinde EK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ek olan kelimeler listesine ya da Sonu ek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EKİLİŞ
- ...
- SİNMEK
-
-
[nsz]
Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pusmak
- "Salonda bulunan yirmiyi aşkın insan ürkmüş, sinmişti." (Tarık Buğra)
-
Korku, yılgınlık vb. sebeplerle konuşmamak, hareket etmemek veya tepki göstermemek
- "Artık Emine'nin takdirine, maskaralıklarına mukabele etmiyor, bir köşeye siniyor, düşünüyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Hiç çıkmayacak veya güç çıkacak biçimde işlemek, nüfuz etmek
-
Huy, alışkanlık vb. iyice yerleşmek
- "Doktorun bütün ömrüne sinecek bir çirkin dedikodu başlayacak." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pusmak
- TÜMSEK
-
-
[isim]
Küçük tepe, tüm (II), tümbek
- "Sazlarla, kamışlarla örtülü bir tümseği atladım. Kıyıdayım." (Orhan Veli Kanık)
-
Çıkıntılı yer, kabarıklık, şişkinlik
- "Bu uzun hayalden birdenbire önümde bir tümsek beni uyandırdı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Küçük tepe, tüm (II), tümbek
- ÇEKMEN
- ...
- SERMEK
-
-
[-i]
Kurutmak için asmak
- "Kar gibi çamaşırları serip eve döndü." (Oktay Rifat)
-
Göstermek amacıyla asmak veya yaymak
- "Çeyiz sermek."
-
Düz bir yere yaymak
- "Üzüm sermek. Bulgur sermek."
-
Açarak yaymak veya döşemek
- "Çerçeveli çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine serdi." (Aka Gündüz)
-
Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek veya hırpalamak
- "Onun için bir an önce leşlerini köpek leşi gibi İstanbul'un çamurlu kaldırımlarına sermek zamanı gelmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Boşlamak, savsamak
-
[-i]
Kurutmak için asmak
- GAZEKİ
-
-
[isim]
Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi
-
[isim]
Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi
- HAREKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hareket durumunda, devinim durumunda olan, devinimsel
-
[sıfat]
Hareket durumunda, devinim durumunda olan, devinimsel
- EKİLME
-
-
[isim]
Ekilmek işi
-
[isim]
Ekilmek işi
- GÖRDEK
-
-
[isim]
Acı balık
-
[isim]
Acı balık
- SEYREK
-
-
[sıfat]
Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı
- "Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı." (Peyami Safa)
-
Çok bulunmayan, az rastlanan, nadir
-
[zarf]
Uzun zaman aralıklarıyla, arada sırada, binde bir, nadiren, bayramdan bayrama, bayramda seyranda
- "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
Aralıklı olarak, aralıklı bir biçimde, nadir, nadiren
-
[sıfat]
Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı
- GÖYMEK
-
-
[-i]
Yakmak
-
[-i]
Yakmak
- TUTÇEK
- ...
- PİŞMEK
-
-
[nsz]
Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek
- "Börek geç pişer."
- "Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Büyük kalabalığa varana kadar sanat eserinin başına gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmemiştir." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek
- "Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer."
-
Meyve olgun duruma gelmek
- "... yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti." (Refik Halit Karay)
-
Pişik oluşmak
- "Çocuğun apış arası pişmiş."
-
Bir konuyu iyice öğrenmek
-
İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek
- "Ama ticarette küçükten pişmek lazım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak
-
Bunalacak kadar sıcaklık duymak
-
[nsz]
Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek
- REKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör
-
[isim]
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör
- SÖVMEK
-
-
[-e]
Onur kırıcı, çoğu basmakalıp kaba sözler söylemek, küfretmek
- "Daha dört yaşındayken en azılı köy erkekleri gibi sövermiş." (Halide Edip Adıvar)
- "Kılıksız kıyafetsiz adamlardan biri güya kapımızdan içeri dalarak bize sövüp saymaya başlamış sanırdım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[-e]
Onur kırıcı, çoğu basmakalıp kaba sözler söylemek, küfretmek
- TELEKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Telsiz ve telem araçlarına uzaktan haber yazdırma düzeni
-
[isim]
Telsiz ve telem araçlarına uzaktan haber yazdırma düzeni
- GÖÇMEK
-
-
[-den]
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
- "Selanik elden çıkınca ailesi İzmir'e göçmüştür." (Atilla İlhan)
- "En güzel halk türküleri çok sevilen bir insanın ansızın göçüp gitmesi ile kopan bir feryattır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Bazı hayvanlar, sıcak iklimli ülkelere gitmek
-
[nsz]
Çökmek
-
[nsz]
Ölmek
-
Oturmak
- "Masaların arasından geçerek localardan birine gider, göçerlerdi." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[-den]
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
- SEKBAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir asker sınıfı
-
Eyalet paşaları ve sancak beylerine bağlı olarak görev yapan bir asker sınıfı
-
[isim]
Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir asker sınıfı
- İPEKÇİ
-
-
[isim]
İpek böceği yetiştiren veya ipek satan kimse
-
[isim]
İpek böceği yetiştiren veya ipek satan kimse
- MEKTUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name
- "Mektubunda diyorsun ki gel gayri / Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
- "Bir gün, bilmediğim bir memleketten bir mektup aldım." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name