İçinde ef olan 5 harfli 47 kelime var. İçerisinde EF bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ef olan kelimeler listesine ya da Sonu ef ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E F Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
FE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EŞREF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok onurlu, çok şerefli
-
[sıfat]
Çok onurlu, çok şerefli
- EFKAR
- ...
- EFSUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Büyü, sihir
- "Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyü, sihir
- KEFAL
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renkte, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)
-
[isim]
Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renkte, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)
- DEFNE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan bir ağaç, develik (Laurus nobilis)
-
[isim]
Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan bir ağaç, develik (Laurus nobilis)
- SELEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı
- "Hâlbuki yeni patron selefine hiç benzemiyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı
- HALEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse, ardıl, selef karşıtı
-
[isim]
Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse, ardıl, selef karşıtı
- DEFİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölüyü gömme
-
[isim]
Ölüyü gömme
- NEFER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Er
- "En kuvvetli, en dikkate değer nefer daima kapının önünde oturuyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Kimse
-
[isim]
Er
- EFRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bireyler, fertler
-
Erler, erat
-
[isim]
Bireyler, fertler
- HEDEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- "Metin yayını ve çeviri: insancı davranış bu çalışmayı hedef güder." (Azra Erhat)
-
Amaç, gaye, maksat
- "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar." (Tarık Buğra)
- "Bu işi onların yapmadığına inanıyor; birilerinin hedef saptırmaya çalıştığını söylüyor." (Ahmet Ümit)
-
Varılacak yer, ulaşılacak son nokta
- "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- TELEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yok etme, öldürme
-
Boş yere harcama, yıpratma
-
[isim]
Yok etme, öldürme
- SEFİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı
- "İçer, kumar oynar, başına bir sürü sefih insan toplardı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı
- KEFİR
-
-
[isim]
Özel bir maya mantarıyla keçi veya inek sütünün mayalanmasıyla hazırlanan ekşi içecek
-
[isim]
Özel bir maya mantarıyla keçi veya inek sütünün mayalanmasıyla hazırlanan ekşi içecek
- NEFİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öz varlık, kişilik
- "Çoğunu kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü." (Ömer Seyfettin)
- "Nefsine uyanların, zevkten başka bir şey tanımayanların, hayvanlardan ne farkı var?" (Ömer Seyfettin)
- "Riyakârlığı da bir türlü nefsine yediremiyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin bütünü
-
[isim]
Öz varlık, kişilik
- REFLÜ
- ...
- EFSUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[ünlem]
Yazık, eyvah
-
[ünlem]
Yazık, eyvah
- KEFİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Borcunu ödemeyenin veya verdiği sözü yerine getirmeyenin bütün sorumluluğunu üzerine alan kimse
- "Her hâllerine ben kefilim diyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Kefil olmak istediğiniz adamı evvela benden soracaksınız." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Borcunu ödemeyenin veya verdiği sözü yerine getirmeyenin bütün sorumluluğunu üzerine alan kimse
- NEFTİ
- ...
- NEFES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soluk
- "Nefes aldıkça içime kurum ve is kokusu doluyor sanıyorum." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Ramazan sigarasının izmaritinden birkaç nefes çekti." (Çetin Altan)
- "Ahalinin büyük bir kayıtsızlıkla "çiçek" ismini verdiği frengiye nefes eder, tütsü yapardı." (Refik Halit Karay)
- "Enişte istediği kadar nefes tüketsin, hepsi bir kulağımdan girer, öteki kulağımdan çıkar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Şifa amacıyla hastaya okunan dua
- "İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Sigara, pipo içilirken içe çekilen duman
- "Sigarasını efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu." (Haldun Taner)
- "Bu telgrafı okur okumaz, geniş bir nefes aldım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Canlılık, hayat belirtisi
- "Bir insan daha var çok şükür evde / Nefes var / Ayak sesi var / Çok şükür, çok şükür." (Orhan Veli Kanık)
- "Gezecek, eğlenecek, nefes alacak hiçbir yer yok." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bektaşi ve Alevilerin görüş ve düşüncelerini belirtmek için yazılmış şiir
-
[isim]
Soluk