İçinde ed olan 5 harfli 50 kelime var. İçerisinde ED bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ed olan kelimeler listesine ya da Sonu ed ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
D E Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
DE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İVEDİ
-
-
[sıfat]
Acele
-
Acil
-
[sıfat]
Acele
- NEDİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arkadaş, yakın dost
-
Yüksek makamdaki kişileri hoş sözlerle, güzel fıkra ve hikâyelerle eğlendiren kimse
-
[isim]
Arkadaş, yakın dost
- HEDEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- "Metin yayını ve çeviri: insancı davranış bu çalışmayı hedef güder." (Azra Erhat)
-
Amaç, gaye, maksat
- "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar." (Tarık Buğra)
- "Bu işi onların yapmadığına inanıyor; birilerinin hedef saptırmaya çalıştığını söylüyor." (Ahmet Ümit)
-
Varılacak yer, ulaşılacak son nokta
- "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
-
[isim]
Nişan alınacak yer, nişangâh
- GEDME
-
-
[isim]
Gedmek işi
-
[isim]
Gedmek işi
- PEDER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Baba
- "Pederinize büyük ikramiye isabet etmiş." (Refik Halit Karay)
-
Hristiyanlıkta ruhani lider, papaz
-
[isim]
Baba
- SEDEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Midye, istiridye vb. deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan sedefçilikte kullanılan, pırıltılı, beyaz, sert bir madde
-
[sıfat]
Bu maddeden yapılmış veya bu madde ile süslenmiş
- "Sedef saplı avcı bıçağı duvarda, taşın üstünde cızırdıyor sanki." (Tarık Buğra)
-
Sedef hastalığı
-
[isim]
Midye, istiridye vb. deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan sedefçilikte kullanılan, pırıltılı, beyaz, sert bir madde
- REDİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er
- "Bir büyük karargâhta kumandan ve zabitlere hizmetçi dağıtıldığı zaman, zabit namzetlerinin payına eğer salak bir Şam redifi düşerse gene iyidir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Şiirde uyaktan sonra tekrarlanan, aynı harflerden oluşan kelime veya ek, yedek
-
[isim]
Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er
- ÇEDİK
-
-
[isim]
Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
- "Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Terlik
-
[isim]
Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
- KREDİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Borç ödemede güvenilir olma durumu
- "Piyasada kredisi var."
-
Ödünç alınan veya verilen mal, para
- "Kredi almada, senet ödemede, şunda bunda oldum olası kolaylık göstermişlerdir." (Atilla İlhan)
-
Güven, saygınlık, itibar
-
Belli bir öğrenimin tamamlanması için öğrencilerden istenen her türlü kuramsal ve uygulamalı çalışmalar göz önünde tutularak bir yarıyıl veya bir öğretim yılı okutulan herhangi bir dersin, okul programı bütünlüğü içindeki değerini nicelik olarak gösteren birim
-
[isim]
Borç ödemede güvenilir olma durumu
- BEDİİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen
- "En zengin, en bedii sokaklarımıza pis diyoruz." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Estetik
-
[sıfat]
Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen
- CEDRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Guatr
-
[isim]
Guatr
- ŞEDDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap yazısında, bir ünsüzün iki kez okunması gereken harfin üstüne konulan işaret
-
[isim]
Arap yazısında, bir ünsüzün iki kez okunması gereken harfin üstüne konulan işaret
- KEDER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa
- "Ya hasta yahut bir kederi var." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa
- EBEDİ
- ...
- EDVAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çağlar, devirler
- "Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitap / Seni ancak ebediyetler eder istiap." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Alaturka müzik kurallarını inceleyen eser
-
[isim]
Çağlar, devirler
- YEDİZ
-
-
[sıfat]
Yedisi bir arada doğan (çocuk)
-
[sıfat]
Yedisi bir arada doğan (çocuk)
- NEDBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yara izi
-
[isim]
Yara izi
- MEDİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Övme, övgü
- "Gel ha güzel ha methin söyleyim / Ağzın şeker, dudakların bal gibi." (Dadaloğlu)
-
[isim]
Övme, övgü
- SEDİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kol koyacak yeri olmayan, arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen kerevet, divan
- "Bizi geniş sedirlerle çevrilmiş keten örtülü bir büyük odaya aldılar." (Burhan Felek)
-
[isim]
Kol koyacak yeri olmayan, arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen kerevet, divan
- BEDÜK
-
-
[isim]
Çam sakızı, reçine
-
[isim]
Çam sakızı, reçine