İçinde ece olan 7 harfli 43 kelime var. İçerisinde ECE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ece olan kelimeler listesine ya da Sonu ece ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
C E E Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ECE
2 Harfli Kelimeler
CE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAHPECE
-
-
[sıfat]
Kahpe gibi, kahpeye yaraşır
-
Kahpe gibi, kahpeye yaraşır biçimde
-
[sıfat]
Kahpe gibi, kahpeye yaraşır
- DELECEK
-
-
[isim]
Delgeç
-
[isim]
Delgeç
- BİLGECE
-
-
[sıfat]
Bilgeye yaraşır
- "Yaş insana tecrübe verir, olaylara bilgece bir açıdan bakma perspektifi getirir." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Bilgeye yaraşır biçimde, hakimane
-
[sıfat]
Bilgeye yaraşır
- ÇEHRECE
-
-
[zarf]
Çehre bakımından
- "Kadın vücutça, çehrece acaba nasılmış?" (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Çehre bakımından
- BECERME
-
-
[isim]
Becermek işi
-
[isim]
Becermek işi
- ÇELMECE
-
-
[zarf]
Aklını karıştıracak biçimde
- "Her ne söylerse çelmece söyler / Dertli derunumu delmece söyler." (Halk türküsü)
-
[zarf]
Aklını karıştıracak biçimde
- ZÜPPECE
-
-
Züppe bir biçimde
-
Züppe bir biçimde
- ZERRECE
-
-
[zarf]
Zerre kadar
- "Kimseyi zerrece kıskandığını, kötülediğini, kin tuttuğunu görmedim." (Refik Erduran)
-
[zarf]
Zerre kadar
- GÜLECEN
-
-
[sıfat]
Sevimli ve cana yakın tavırları olan (kimse)
-
[sıfat]
Sevimli ve cana yakın tavırları olan (kimse)
- TECELLİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirme, görünme, ortaya çıkma, zuhur etme, meydana çıkma
- "Bu tecellilerin yalnız bir tanesi doğru..." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Hacca gitmek emeli onun kalbinde ateşli bir iştiyak tarzında tecelli etmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tanrı'nın insanlarda ve doğada görünmesi
-
Alın yazısı, kader
- "Ne yaman tecellisi varmış!"
-
[isim]
Belirme, görünme, ortaya çıkma, zuhur etme, meydana çıkma
- SİLECEK
-
-
[isim]
Yıkandıktan sonra kurulanmak için kullanılır büyük havlu, hamam havlusu
-
Motorlu taşıtlarda ön camı silmeye, temizlemeye yarayan alet, silgeç
-
Evlerde ayakkabıları temizlemek için kapı önlerine konulan bez, keçe vb. şey, paspas
-
[isim]
Yıkandıktan sonra kurulanmak için kullanılır büyük havlu, hamam havlusu
- SİLMECE
-
-
[zarf]
Ağzına kadar dolacak biçimde
-
[zarf]
Ağzına kadar dolacak biçimde
- SEVECEN
-
-
[sıfat]
Acıyarak ve koruyarak seven, şefkatli, müşfik
- "Kadınlara karşı sevecen ve yumuşak başlısınız." (Tarık Dursun K)
-
[sıfat]
Acıyarak ve koruyarak seven, şefkatli, müşfik
- ECEABAT
- ...
- BİLMECE
-
-
[isim]
Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma
- "Bu bilmeceyi çözmek için sen de bize katılır mısın?" (Haldun Taner)
-
Bilinmeyen şey, muamma
- "Basit cümleleri bile anlamak güç olurken istihza bir bilmeceye döner." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma
- ÇEKMECE
-
-
[isim]
Masa, dolap vb. şeylerin dışarıya çekilen bölümü, göz, çekme
- "Çekmecesinden utana utana bir şişe gazoz çıkardı." (Tarık Buğra)
-
İçinde mücevher vb. değerli şeyler saklanan küçük, süslü sandık
- "Minderin köşesine annemden kalan ceviz boyalı çekmeceyi yerleştirdim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Gemilerin barınabilecekleri koy
-
[isim]
Masa, dolap vb. şeylerin dışarıya çekilen bölümü, göz, çekme
- YİYECEK
-
-
[isim]
Yenmeye elverişli olan her şey
- "İçkiden yiyeceğe kadar her şeyi gemilere bu müessese temin ederdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Yenebilen
-
[isim]
Yenmeye elverişli olan her şey
- KESMECE
-
-
[sıfat]
Kesilip müşteriye gösterilerek satılan (kavun, karpuz)
- "Kesmece kavun, kesmece beyim, daha bir diyeceğin var mı / Kes kes al karpuzlarımı." (Behçet Necatigil)
-
[zarf]
Kesip bakarak beğenmek şartıyla
- "Karpuzu kesmece aldım."
-
[zarf]
Aradaki değer ayrımını gözetmeksizin hepsi bir fiyattan
- "Bu kitapları kesmece yüzer liradan aldım."
-
[sıfat]
Kesilip müşteriye gösterilerek satılan (kavun, karpuz)
- BİLECEN
-
-
[sıfat]
Her şeyi bilen, her şeyden anlayan
-
Bilgiçlik taslayan, ukala
-
[sıfat]
Her şeyi bilen, her şeyden anlayan
- BÖYLECE
-
-
[zarf]
Tam böyle, bu biçimde
- "Kadın, böylece ona bir teyze yakınlığı göstermişti." (Halide Edip Adıvar)
-
Sonunda, böylelikle
- "Bu hikâye de böylece geçmiş, unutulmuş oldu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Tam böyle, bu biçimde