İçinde ece olan 7 harfli 43 kelime var. İçerisinde ECE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ece olan kelimeler listesine ya da Sonu ece ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
C E E Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ECE
2 Harfli Kelimeler
CE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİLMECE
-
-
[isim]
Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma
- "Bu bilmeceyi çözmek için sen de bize katılır mısın?" (Haldun Taner)
-
Bilinmeyen şey, muamma
- "Basit cümleleri bile anlamak güç olurken istihza bir bilmeceye döner." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma
- ÇEKECEK
-
-
[isim]
Ayakkabı ile topuk arasına sokularak ayağın ayakkabıya kolay girmesini sağlayan, maden, boynuz veya plastik maddeden yapılmış alet
-
[isim]
Ayakkabı ile topuk arasına sokularak ayağın ayakkabıya kolay girmesini sağlayan, maden, boynuz veya plastik maddeden yapılmış alet
- TECEMMU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yığınak
-
[isim]
Yığınak
- BÜNYECE
-
-
[zarf]
Bünye olarak, bünye bakımından
- "Bünyece hayli zayıf, görünüşü marazi." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Bünye olarak, bünye bakımından
- BÖYLECE
-
-
[zarf]
Tam böyle, bu biçimde
- "Kadın, böylece ona bir teyze yakınlığı göstermişti." (Halide Edip Adıvar)
-
Sonunda, böylelikle
- "Bu hikâye de böylece geçmiş, unutulmuş oldu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Tam böyle, bu biçimde
- TECELLİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirme, görünme, ortaya çıkma, zuhur etme, meydana çıkma
- "Bu tecellilerin yalnız bir tanesi doğru..." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Hacca gitmek emeli onun kalbinde ateşli bir iştiyak tarzında tecelli etmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tanrı'nın insanlarda ve doğada görünmesi
-
Alın yazısı, kader
- "Ne yaman tecellisi varmış!"
-
[isim]
Belirme, görünme, ortaya çıkma, zuhur etme, meydana çıkma
- ÖRTMECE
-
-
[isim]
Söylenmesi kaba, çirkin veya sakıncalı görülen nesnelerin, kavramların, başka kelimelerle daha uygun ve edepli bir biçimde anlatılması, edebikelam
-
Kandırma, gizleme
-
[isim]
Söylenmesi kaba, çirkin veya sakıncalı görülen nesnelerin, kavramların, başka kelimelerle daha uygun ve edepli bir biçimde anlatılması, edebikelam
- DÜZMECE
-
-
[sıfat]
Gerçek olmayan, düzme, sahte
-
[sıfat]
Gerçek olmayan, düzme, sahte
- GÖRMECE
-
-
[zarf]
Görmek şartıyla
-
[zarf]
Görmek şartıyla
- MECELLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kitap
-
Fıkıh hükümleriyle bu konudaki türlü içtihadı bir araya getiren, Tanzimattan sonra hazırlanmış olan, yasa yerine kullanılan eser
-
[isim]
Kitap
- SEVECEN
-
-
[sıfat]
Acıyarak ve koruyarak seven, şefkatli, müşfik
- "Kadınlara karşı sevecen ve yumuşak başlısınız." (Tarık Dursun K)
-
[sıfat]
Acıyarak ve koruyarak seven, şefkatli, müşfik
- GİYECEK
-
-
[isim]
Giysi
-
[isim]
Giysi
- BİLECEN
-
-
[sıfat]
Her şeyi bilen, her şeyden anlayan
-
Bilgiçlik taslayan, ukala
-
[sıfat]
Her şeyi bilen, her şeyden anlayan
- YİYECEK
-
-
[isim]
Yenmeye elverişli olan her şey
- "İçkiden yiyeceğe kadar her şeyi gemilere bu müessese temin ederdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Yenebilen
-
[isim]
Yenmeye elverişli olan her şey
- BİLGECE
-
-
[sıfat]
Bilgeye yaraşır
- "Yaş insana tecrübe verir, olaylara bilgece bir açıdan bakma perspektifi getirir." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Bilgeye yaraşır biçimde, hakimane
-
[sıfat]
Bilgeye yaraşır
- GÜLECEN
-
-
[sıfat]
Sevimli ve cana yakın tavırları olan (kimse)
-
[sıfat]
Sevimli ve cana yakın tavırları olan (kimse)
- VERECEK
-
-
[isim]
Birine verilmesi gereken para, borç, alacak karşıtı
-
[isim]
Birine verilmesi gereken para, borç, alacak karşıtı
- GELECEK
-
-
[isim]
Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati
- "Karakteri ve zekâsı gelecek için insana umut ışığı veriyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Zaman bakımından ileride olması, gerçekleşmesi beklenen, müstakbel
- "Kız, gelecek baharda yine geleceklerini müjdeledi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati
- SEÇMECE
-
-
[sıfat]
Seçerek alınan veya satılan
- "Seçmece karpuz."
-
[zarf]
Seçme şartı ile, seçerek
- "Seçmece verirsen on tane alırım."
-
[sıfat]
Seçerek alınan veya satılan
- TECEZZİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Parçalara ayrılma, ayrılma, bölünme
-
[isim]
Parçalara ayrılma, ayrılma, bölünme