İçinde ec olan 8 harfli 78 kelime var. İçerisinde EC bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ec olan kelimeler listesine ya da Sonu ec ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
C E Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
CE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HECELEME
-
-
[isim]
Hecelemek işi
- "Çok sürmedi, bir zaman geldi ki Emine işittiği sözü hecelemeye başladı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Hecelemek işi
- RECMETME
-
-
[isim]
Recmetmek işi
-
[isim]
Recmetmek işi
- BECERMEK
-
-
[-i]
Güç görünen bir iş veya duruma çözüm bulmak, üstesinden gelmek
- "Becerebilsek şarkı da söyleyeceğiz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir şeyi kullanılmaz duruma getirmek, bozmak, kirletmek
- "Bayramlık elbiseni ilk giyişte becerdin."
-
Irzına geçmek, kirletmek
-
Birini öldürmek
-
[-i]
Güç görünen bir iş veya duruma çözüm bulmak, üstesinden gelmek
- GAZETECİ
-
-
[isim]
Gazete yayımlayan kimse
-
Gazeteye yazı yazmayı, haber toplayıp vermeyi veya gazetenin yazı işlerinde çalışmayı iş edinen kimse
-
Gazete satan kimse
-
[isim]
Gazete yayımlayan kimse
- HİKAYECİ
- ...
- ŞECERECİ
-
-
[isim]
Şecere tutan kimse
-
[isim]
Şecere tutan kimse
- MİNARECİ
-
-
[isim]
Minare yapan usta
-
[isim]
Minare yapan usta
- KEPAZECE
- ...
- SECİYELİ
-
-
[sıfat]
Sağlam karakterli, kendisine güvenilir (kimse)
- "Sadece ahlaklı, seciyeli bir insan olmasına bile imkân yoktur." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[sıfat]
Sağlam karakterli, kendisine güvenilir (kimse)
- GÖRECELİ
-
-
[sıfat]
Varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı bulunan, mutlak olmayan, göreli, bağıntılı, izafi, nispi, rölatif
- "Bütün bu tarihler göreceli işaretlerdir." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı bulunan, mutlak olmayan, göreli, bağıntılı, izafi, nispi, rölatif
- TECVİTLİ
-
-
[sıfat]
Tecvidi olan, tecvidi ortaya koyan
- "Tecvitli seslerin çatlatılışları gittikçe kulak tırmalıyor." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Tecvidi olan, tecvidi ortaya koyan
- TECENNÜN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çıldırma, delirme, aklını oynatma
-
[isim]
Çıldırma, delirme, aklını oynatma
- MECNUNCA
-
-
[zarf]
Çılgın bir biçimde, delice, deli gibi
- "Şehriban'a hayran, meftun, mecnunca bağlı idim." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Çılgın bir biçimde, delice, deli gibi
- BECERTME
- ...
- CÜMLECİK
-
-
[isim]
Önerme
-
Küçük cümle
- "Sorumlulardan dişe dokunur üç beş cümlecik bile almış değiliz." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Önerme
- DERECELİ
-
-
[sıfat]
Derecesi olan
- "Balkonda orta dereceli memurlar, zabitler, kadınlar..." (Memduh Şevket Esendal)
-
Derecelere ayrılmış, kademeli
- "Tek dereceli seçim."
-
[sıfat]
Derecesi olan
- KAHPECİK
-
-
[sıfat]
Oynak, kırıtkan
- "Annesi Fatma kızına kahpecik lakabını veren aileye hizmetçi oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Oynak, kırıtkan
- MECİTÖZÜ
- ...
- TECERRÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Her şeyden uzaklaşma, sıyrılma, soyutlanma
- "İlk gençlik yılları da aynı hâlet ve tecerrüt içinde geçti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Her şeyden uzaklaşma, sıyrılma, soyutlanma
- TECESSÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma
- "Yahya Kemal tecessüsü, üstelemeyi Doğuluların bir kusuru olarak görür." (Salâh Birsel)
-
Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı
- "Yenemediğim bir tecessüs beni, bu iki sefilin yanına kadar sürükledi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma