İçinde e olan 6 harfli 2440 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ASKERİ
- ...
- BATERİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Orkestrada vurmalı çalgı takımı, davul
-
[isim]
Orkestrada vurmalı çalgı takımı, davul
- BELGİN
-
-
[sıfat]
Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan, sarih
- "Yalnızca beyaz elleri belgin, bir hülya kadını, dağılan bir evrenin perisi olup çıkar." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan, sarih
- ÇENELİ
-
-
[sıfat]
Çenesi olan
-
Çok konuşan, çenebaz
-
[sıfat]
Çenesi olan
- ÇİLECİ
-
-
[isim]
Çile (I) çeken, sıkıntı sahibi
- "Bu çileci görüş sanatçılarımızı da etkilemiştir elbet." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Çile (I) çeken, sıkıntı sahibi
- EDİRNE
- ...
- FASONE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çözgü veya atkının kumaş yüzeyi üzerinde, kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaş
-
Bu tür kumaşları oluşturan desen örneği
-
[isim]
Çözgü veya atkının kumaş yüzeyi üzerinde, kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaş
- GÖRMEK
-
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
- "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
- "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
-
Anlamak, kavramak, sezmek
- "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yanına gidip konuşmak
- "Bugün müdürü göreceğim."
-
Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
-
Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
- "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yapmak, etmek
- "İş görmek. Masraf görmek."
-
[-den]
Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
-
[-den]
Almak
- "Birinden ders görmek."
-
[nsz]
Bir şeye erişmek
- "Cebi para görmek. Yardım görmek."
-
Çok değer vermek
- "Gözü yalnız parayı görüyor."
-
[nsz]
Bir işleme uğramak
- "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
-
[nsz]
Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
- "Ev güneş görüyor."
-
Ziyaret etmek
-
Karşılaşmak, rastlaşmak
-
[-le]
Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
- "Körler parmaklarıyla görürler."
-
[nsz]
Sahne olmak, geçirmek
- "Bu ova çok savaş gördü."
-
Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
-
Gezmek
- "Ankara'yı gördün mü?"
-
Vermek
- "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
-
Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- GRABEN
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Çöküntü hendeği
-
[isim]
Çöküntü hendeği
- İPEKSİ
- ...
- MEZMUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Makamla okunan Zebur suresi
-
[isim]
Makamla okunan Zebur suresi
- ÖĞLEYE
- ...
- SANİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir dakikanın altmışta biri olan zaman birimi
- "Bütün bu hadise hemen bir yirmi saniye içinde olup bitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir derecenin altmışta biri
-
Fizik ve mekanikte zaman birimi
-
[isim]
Bir dakikanın altmışta biri olan zaman birimi
- SEKBAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir asker sınıfı
-
Eyalet paşaları ve sancak beylerine bağlı olarak görev yapan bir asker sınıfı
-
[isim]
Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir asker sınıfı
- ŞEKLEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Biçim bakımından, biçim yönünden
-
[zarf]
Biçim bakımından, biçim yönünden
- SERVER
- ...
- TENSİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzenleme, düzeltme, yoluna koyma
-
[isim]
Düzenleme, düzeltme, yoluna koyma
- TEPKİN
-
-
[sıfat]
Tepkimeye ilişkin, tepkiyen
-
[sıfat]
Tepkimeye ilişkin, tepkiyen
- YERSİZ
-
-
[sıfat]
Barınacak yeri olmayan
-
Yerinde olmayan, uygunsuz, anlamsız, manasız
- "Hepsini birden istemek / Yersiz / Zamanı var / Biz zengin değiliz." (Behçet Necatigil)
-
[sıfat]
Barınacak yeri olmayan
- YETKİN
-
-
[sıfat]
Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel
- "Bizim ülkemizde böyledir: Yetkin çalışmalar görmezden gelinir." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel