İçinde e olan 3 harfli 145 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖKE
-
-
[isim]
Deha sahibi kimse, dâhi
-
[isim]
Deha sahibi kimse, dâhi
- HER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Teklik adlara tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, "...-in hepsi" anlamını veren söz
- "Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Amenna, her işin başı sağlık ama böyle giderse Allah hemen sonunu hayırlara tebdil etsin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Her ne hâl ise bir çare bulunur."
- "Her nedense diğerleri kadar olsun kuvvetli bir tesir bırakmadı ." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Teklik adlara tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, "...-in hepsi" anlamını veren söz
- ATE
-
-
Tanrıtanımaz
-
Tanrıtanımaz
- İLE
-
-
[bağlaç]
Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz
- "Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz." (Ömer Seyfettin)
- "Güneşin batmasıyla beraber hava soğuyuverdi."
-
Bazı soyut adlara getirildiğinde durum bildiren zarflar oluşturan bir söz
- "Merhametle ona bakıyordu."
- "Mektup yazmakla beraber telgraf da çekti."
-
Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz
- "Annesi ile (annesiyle) babası geldiler. Leyla ile Mecnun. Gelmeleri ile gitmeleri bir oldu."
- "Yıllarca çalışmakla beraber yine başaramadı."
-
[bağlaç]
Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz
- KEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Noksan, eksik
- "Kem akçe."
-
Kötü, fena (göz, söz vb.)
-
[sıfat]
Noksan, eksik
- FER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Parlaklık, aydınlık
-
Gözdeki canlılık
- "Otuz yaşıma gelmeden gözlerimin feri sönmüştü." (Halide Edip Adıvar)
-
Güç, kuvvet, nüfuz
-
[isim]
Parlaklık, aydınlık
- ÇEÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tahıl yığını
-
Tahıl elenen kalbur
-
[isim]
Tahıl yığını
- PEH
- ...
- VEN
- ...
- İDE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düşünce
-
[isim]
Düşünce
- KET
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Engel
-
[isim]
Engel
- EVÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
En yüce yer
-
Yeröte
-
Günöte
-
Eviç
-
[isim]
En yüce yer
- ECE
-
-
[isim]
Güzel kadın
- "Dün Sirkeci istasyonunu görmeliydiniz, ecemiz geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kraliçe
-
[isim]
Güzel kadın
- ELA
-
-
[isim]
Gözde sarıya çalan kestane rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Gözde sarıya çalan kestane rengi
- ELK
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kuzey Avrupa'da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik
-
[isim]
Kuzey Avrupa'da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik
- NET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen
-
İyi duyulan (ses)
-
Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi
- "Bin beş yüz net veriyorlardı, vergi, sigorta çıktıktan sonra." (Haldun Taner)
-
Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan
- "Hayatını didik didik etmek, son beş altı yıllık çizgisini net olarak ortaya çıkarmak istiyordu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen
- ŞEY
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz
- "Bana sen pek çok şey kazandırdın." (Refik Halit Karay)
-
Nesne, madde
- "Asıl zorluk belki öğrenilmesi lazım gelen şeylerin değil, unutulması gereken şeylerin çokluğundan gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz
- DEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savma
- "Rakı içmesi doğru bir hareket değildi amma sırf defigam etmek için olduktan sonra ehemmiyeti kalmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Savma
- SEN
-
-
[isim]
Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
- "Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler." (Ömer Seyfettin)
- "Kuşağından mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Başını kaldırdı, seni seni diyerek başını sallayıp gülümsedi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
- BEJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sarıya çalan açık kahverengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Sarıya çalan açık kahverengi