İçinde e olan 3 harfli 145 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

LEF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İçine sokma, iliştirme

CEP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça
    • "Elleri ceplerinde, kapıdan kapıya gidip geliyor." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Dünyayı bir tüketim çılgınlığına itip ceplerini doldurmuşlardı." (Haldun Taner)
    • "Kâğıt parasını oyuna başlamadan peşinen cepten vereceğiz." (Kemal Tahir)
  2. Trafiği kolaylaştırmak, araçların durabilmesine olanak sağlamak için yaya kaldırımları veya şehirler arası yolların kenarlarına yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri
  3. Cep telefonu
    • "Seninle yarın cepten konuşuruz."
  4. Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme

İLE

  1. [bağlaç] Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz
    • "Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz." (Ömer Seyfettin)
    • "Güneşin batmasıyla beraber hava soğuyuverdi."
  2. Bazı soyut adlara getirildiğinde durum bildiren zarflar oluşturan bir söz
    • "Merhametle ona bakıyordu."
    • "Mektup yazmakla beraber telgraf da çekti."
  3. Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz
    • "Annesi ile (annesiyle) babası geldiler. Leyla ile Mecnun. Gelmeleri ile gitmeleri bir oldu."
    • "Yıllarca çalışmakla beraber yine başaramadı."

KEK

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Ana maddeleri yumurta, un ve şeker olan, içerisine kuru üzüm, kakao, fındık vb. konularak fırında pişirilen tatlı çörek
  2. Aptal, bön (kimse)

PES

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [ünlem] Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz

EKÜ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Avro

ZEN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kadın

ÇEÇ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Tahıl yığını
  2. Tahıl elenen kalbur

HEY

  1. [ünlem] Seslenmek veya ilgi ve dikkat çekmek için söylenen bir söz
    • "Hey, çocuklar! Gelin bakalım. Hey arkadaş! Ayağıma basıyorsun."
    • "Hey gidi gençlik hey! Unutulmaz günlerdi onlar, Yenikapı'ya, meyhanelere indik mi şöyle bir." (Atilla İlhan)
  2. Sitem, yakınma, azar, beğenme vb. çeşitli duyguları anlatan cümlelerde kullanılan bir söz
    • "Hey talih! Böyle mi olacaktı? Hey akılsız çocuk! Ateşi ne diye ellersin? Hey Allah'ım! Bu ne güzellik."

HEM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [bağlaç] Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak veya anlamı güçlendirmek için "özellikle, zaten, bir de, şurası da var ki" anlamlarında kullanılan bir söz
    • "Hem ne lüzum var? Hem siz karışamazsınız."
    • "Ankara'yı sever misin? -Hem de nasıl."
  2. Açıklayıcı nitelikte olan ikinci cümleyi birinciye bağlayan bir söz
    • "Gidiyor hem koşarak gidiyor. Güzel hem pek güzel! Sıcak hem ne sıcak!"

FER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Parlaklık, aydınlık
  2. Gözdeki canlılık
    • "Otuz yaşıma gelmeden gözlerimin feri sönmüştü." (Halide Edip Adıvar)
  3. Güç, kuvvet, nüfuz

DEM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu
    • "Akasya dallarında bir tek bülbül uzun uzun dem çekiyor." (Haldun Taner)
    • "Dinî seslere şarkı, çalgı sesleri cevap verir, onlara âdeta dem tutardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Amerika'nın, er geç savaşa katılacağı ihtimalinden dem vurmak hayli zor bir işti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Pişirilen yemeklerin yenecek kıvamda olması
  3. Soluk, nefes
  4. Zaman, çağ
    • "Âdemden bu deme neslim getirdi / Bana türlü türlü meyve getirdi." (Âşık Veysel)
  5. İçki
  6. Koku

ÖTE

  1. [isim] Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
    • "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Hasta da olsalar yapmıyorum işte! Ötesi var mı? İşte başhekim, git söyle." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ötesi yok, bütün sinirlerim, iliklerim âşık oluverdi işte!" (Aka Gündüz)
  2. Bir şeyin arkadan gelen bölümü
    • "İşin ötesi kolay."
  3. [sıfat] Bulunulan yere göre karşı yanda olan
    • "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı." (Memduh Şevket Esendal)
  4. [sıfat] Daha fazla, çok
    • "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı." (Haldun Taner)

YEN

  1. [isim] Giysi kolu
    • "Yalnız ellerini yıkadı, kuruladı, yenlerini indirdi." (Ömer Seyfettin)
  2. Yılanyastığıgiller, muzgiller vb. bitki familyalarında, çiçeklerin üzerinde bir örtü gibi duran ve çoğu renkli olan bir çiçek yaprağı

TEF

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
    • "Davul değişmiş, tef değişmiş, kemençe bambaşka bir çalgı olmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Sonradan anlaşıldı ki adam hükûmeti tefe koymuş." (Talât Halman)

İYE

  1. [isim] Kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip

ŞEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Altı
    • "Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır'daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz." (Refik Halit Karay)

SEN

  1. [isim] Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
    • "Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler." (Ömer Seyfettin)
    • "Kuşağından mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Başını kaldırdı, seni seni diyerek başını sallayıp gülümsedi." (Haldun Taner)

YEK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Bir, tek

YEL

  1. [isim] Havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, rüzgâr
  2. Romatizma ağrısı
  3. Kalın bağırsaktaki gaz

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü