İçinde dav olan 9 harfli 13 kelime var. İçerisinde DAV bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında dav olan kelimeler listesine ya da Sonu dav ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A D V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
DAV
2 Harfli Kelimeler
AD, AV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MÜTEDAVİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Tedavülde bulunan, elden ele gezen
-
[sıfat]
Tedavülde bulunan, elden ele gezen
- BEDAVADAN
-
-
[zarf]
Bedava olarak, cabadan, bedavasına, bedavaya
- "Öbür hisselere de bedavadan konmuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
Bedava olarak, cabadan, bedavasına, bedavaya
- KARADAVAR
-
-
[isim]
Her yaştaki kıl keçisi veya kıl keçisi sürüsü
-
[isim]
Her yaştaki kıl keçisi veya kıl keçisi sürüsü
- BESBEDAVA
-
-
[sıfat]
Pek ucuz
-
[sıfat]
Pek ucuz
- BEDAVALIK
- ...
- DAVETNAME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yasal bir iş için gönderilen çağrılık
-
[isim]
Yasal bir iş için gönderilen çağrılık
- DAVLUMBAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dumanı ve kokuları toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı
-
Yandan çarklı vapurların çarklarını örten yarım daire biçimindeki kapak
- "Ben bir şey söylemeden hızla uzaklaştı davlumbazdan." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Dumanı ve kokuları toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı
- ANDAVALLI
-
-
[sıfat]
Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz (kimse), andaval
- "Ulan andavallı, dolap beygiri misin?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz (kimse), andaval
- DAVALILIK
- ...
- DAVACILIK
-
-
[isim]
Davacı olma durumu
-
[isim]
Davacı olma durumu
- DAVULTOZU
-
-
[isim]
Gerçekleşmesi imkânsız durum
-
Elde edilmesi imkânsız nesne
-
[isim]
Gerçekleşmesi imkânsız durum
- DAVRANMAK
-
-
[nsz]
Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak
- "Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." (Tarık Buğra)
-
[-e]
Bir şeye el atmak, girişmek
- "Polisi görünce kaçmaya davrandılar." (Haldun Taner)
-
[-e]
Bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlanmak
- "Kalbine bu üzüntü düşünce duramadı, ayağa kalkıp gitmeye davrandı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak
- DAVALAŞMA
-
-
[isim]
Davalaşmak durumu
-
[isim]
Davalaşmak durumu