İçinde dam olan 5 harfli 15 kelime var. İçerisinde DAM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında dam olan kelimeler listesine ya da Sonu dam ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A D M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
DAM
2 Harfli Kelimeler
AD, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ADAMI
-
-
bir işi ustalıkla yapan
- "Adam hesabına koyup bir hatır sormaz, bir çift lakırtı etmezler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzını açarken susturuyordu." (Refik Halit Karay)
- "İşimiz adamına düştü de kolayca yapıldı."
-
bir işi ustalıkla yapan
- ADAMA
-
-
[isim]
Adamak işi
-
[isim]
Adamak işi
- İDAME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sürdürme, devam ettirme
-
[isim]
Sürdürme, devam ettirme
- MADAM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fransa'da evli kadınlara verilen san
-
Türkiye'de Müslüman olmayan evli kadın
-
[isim]
Fransa'da evli kadınlara verilen san
- DAMAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad, güveyi
- "Öyle bir aileye damat girmek isterim." (Haldun Taner)
-
Bir kızın ailesinden olan büyüklere göre kızın kocası, güveyi
-
Padişah soyundan kız almış olan kimse
-
[isim]
Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad, güveyi
- İKDAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gayretle çalışma, sürekli uğraşma
-
[isim]
Gayretle çalışma, sürekli uğraşma
- DAMLA
-
-
[isim]
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
- "Elime bir damla yağmur düştü." (Halide Edip Adıvar)
-
Damlalıkla kullanılan ilaç
- "Burun damlası. Göz damlası."
-
Kalbe inen inme, felç
- "Damladan ölmüş."
-
Çok az miktar
- "Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Damla biçiminde olan (ziynet)
- "Damla elmas."
-
[isim]
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
- DAMLI
-
-
[sıfat]
Damı olan
-
[sıfat]
Damı olan
- DAMAK
-
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- "Şerbetin tadı damaklarına, serinliği midelerine yayılınca..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- ÇIDAM
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Sabır
-
[isim]
Sabır
- DAMAL
- ...
- DAMGA
-
-
[isim]
Bir şeyin üzerine bir nişan, bir işaret basmaya yarayan araç
- "Şiirlerini bir araya toplayan bir kitap yüzünden kızıl bir damga yemiş." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Fakat gel gör ki insana aşüfte yahut hırsız damgasını vurmak için bu kâfi değildir." (Halide Edip Adıvar)
-
Bu araçla basılan nişan, işaret
- "Belli semtler, yüzyıllar boyu, oraların sakinlerine belli bir damga vurmuş gibidirler." (Haldun Taner)
-
Bir kimsenin adını kötüye çıkaran, yüz kızartıcı durum
- "Orada da haksız damgalar altında kalırsan ne olacak?" (Aka Gündüz)
-
Bir şeyin kime, hangi çağa ait olduğunu gösteren belirgin iz, işaret, nitelik
-
[isim]
Bir şeyin üzerine bir nişan, bir işaret basmaya yarayan araç
- DAMAR
-
-
[isim]
Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal
- "Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." (Peyami Safa)
- "Birden nasihat damarlarının kabardığını duydu." (Ömer Seyfettin)
- "Tutarsa onun bir damarı, yıkar adamın başına çadırı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "En ufak şeye kızan insanın damarına basarlar." (Peyami Safa)
-
Mermerde, bazı taşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi
-
Başka türden katmanların arasında bulunan sıvı, maden veya mineral katmanı
- "Zengin bir altın damarı."
-
Soy, yaradılış
-
Huy, mizaç
- "Cimrilik damarı. Şairlik damarı."
-
İçinde ongun besi suyunun dolaştığı odunsu dokudan boru
-
Böceklerde kanat zarını dik tutmaya yarayan organ
-
[isim]
Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal
- CUDAM
-
-
[isim]
Beceriksiz, güçsüz, görgüsüz kimse
- "Adam değil, cudam!"
-
[isim]
Beceriksiz, güçsüz, görgüsüz kimse
- ENDAM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Vücut, beden, boy bos
- "Yıldız'a sezdirmeden genç kızın endamına bakakaldı." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Vücut, beden, boy bos