İçinde d olan 4 harfli 180 kelime var. İçerisinde D harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında d harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ADIM
-
-
[isim]
Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri
- "Kâmil Bey merdivene doğru adım attı."
- "Faik Bey artık konağa adımını atmıyor, artık ne Servet Bey'e hatta ne de Cemal'e görünüyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ferit daha hızlı yürüdü, onlar da adımlarını sıklaştırarak aradaki mesafeyi muhafazaya çalışıyorlardı." (Peyami Safa)
-
Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 cm olan mesafe
-
Girişim, hamle
-
Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol
-
Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap
-
Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi
-
İki dişli arasındaki aralık
- "Bir vida adımı."
-
[isim]
Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri
- ARDA
-
-
[isim]
İşaret olarak yere dikilen çubuk
-
Maden üzerine kazıma yapmak ve çıkrıkta çevrilen şeyleri yontmak için kullanılan çelik kalem
-
Ardıl
-
[isim]
İşaret olarak yere dikilen çubuk
- DEPO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
- "Eşya deposu. Su deposu."
-
Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer
- "Ben depoya güzel bir portatif eczane ısmarlayacağım." (Mahmut Yesari)
-
Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy
-
[isim]
Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
- DİBA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipek kumaş
-
[isim]
Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipek kumaş
- EDER
-
-
[isim]
Fiyat, paha, değer
- "Bu kitabın ederi ne kadar?"
-
[isim]
Fiyat, paha, değer
- HADİ
-
-
[ünlem]
Haydi
-
[ünlem]
Haydi
- GARD
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eskrim, boks vb. oyunlarda korunmak için alınan durum
-
[isim]
Eskrim, boks vb. oyunlarda korunmak için alınan durum
- İNDİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan
- "Bizden evvelki zamanların tarihleri hep değilse de ekseriyetle indi vesikalara istinat etmiştir." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan
- DİVA
- ...
- DANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kuş yemi
-
[isim]
Kuş yemi
- ODUN
-
-
[isim]
Yakılmak için kesilmiş, parçalanmış ağaç
- "Sobada çıralar hemen alev almış, odunları da tutuşturmuştu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Anlayışsız ve kaba (kimse)
-
[isim]
Yakılmak için kesilmiş, parçalanmış ağaç
- DUKA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Dük unvanının eskiden kullanılan biçimi
- "Sırplar bir defa İpek'te kongreye benzer bir toplantı yaparak imparatorluktan ayrılmak ve Sırbistan tacını Savoie dukasına vermek istediler." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir çeşit Venedik altın akçesi
-
[isim]
Dük unvanının eskiden kullanılan biçimi
- İDOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne
-
Örnek alınan, en çok hayranlık duyulan kimse
- "Semahat'in nazarında evvelden ben bir idol idim. Her şeyi benim için feda ediyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne
- ADEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yokluk
- "Ne civarda bir köy var ne bir evin hayali / Sonun ademdir diyor insana yolun hâli." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[isim]
Yokluk
- AKAD
- ...
- DENİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse)
-
[sıfat]
Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse)
- DERZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duvar taşlarının veya tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı
-
[isim]
Duvar taşlarının veya tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı
- UHDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev
- "Bu işi tek bir kişiye verseniz yine uhdesinden gelir çünkü yapacağı bellidir." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Kulübün masrafını Türk azalar uhdelerine almışlardır." (Ömer Seyfettin)
-
Sorumluluk
-
[isim]
Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev
- DÜĞÜ
-
-
[isim]
Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur
-
Pirinç
-
[isim]
Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur
- MİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Omurgalılarda, sindirim sisteminin, yemek borusu ile onikiparmak bağırsağı arasında besinlerin sindirime hazır duruma getirildiği omurgasız hayvanlarda sindirim kanalının bu bölgeye karşılık olan parçası
- "Dibinde, kıyılmış kertenkele ve yılan parçaları varmış gibi midesini bulandırmıştı." (Peyami Safa)
- "Mebuslardan midesi ekşiyen birine bizmut, başı ağrıyan bir başkasına veronal verdim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Karın, karın bölgesi
-
Yemek yeme isteği
-
Omurgalılarda, sindirim sisteminin, yemek borusu ile onikiparmak bağırsağı arasında besinlerin sindirime hazır duruma getirildiği omurgasız hayvanlarda sindirim kanalının bu bölgeye karşılık olan parçası