İçinde d olan 4 harfli 180 kelime var. İçerisinde D harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında d harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DERT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Üzüntü
    • "Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper." (Halide Edip Adıvar)
    • "Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman?" (Aka Gündüz)
    • "Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış." (Yaşar Nabi Nayır)
    • "Nereden buraya gelmiş, âlemin başına dert kesilmişti." (Refik Halit Karay)
  2. Hastalık
    • "Hastayım derdime verem diyorlar." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
    • "Benim derdim başımdan aşkın, bir de onunla uğraşamam şimdi." (Ahmet Ümit)
  3. Ağrı
  4. Sorun, kaygı
    • "Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti." (Tarık Buğra)
  5. Ur
    • "Boynunda dert çıkmış."

İDEA

Kelime Kökeni : Yunanca

  1. [isim] Düşünce
    • "İdea akılla algılananın en üst aşamasını yani kavramı tanımlar." (Azra Erhat)

DÜVE

  1. [isim] Boğaya gelmemiş 1-2 yaşında dişi sığır

GEDA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Dilenci
  2. Yoksul, fakir

DEFA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kez, kere
    • "İlk defa bu fikir, bir fikir olmaktan çıktı." (Yahya Kemal Beyatlı)

DEME

  1. [isim] Demek işi
    • "Tencere dibin kara hikâyesi, kimin kime ne demeye hakkı var?" (Haldun Taner)
    • "Çağımızı kötülemek, bugün gerçek şair, eskisinden azdır demeye getirmek için mi söylüyorum bunları..." (Nurullah ataç)
    • "İşimiz bitiyor demeye kalmadı, herkes ayağa kalktı."
    • "Ne demek! "Dörde kadar evlenir erkek" demeye kalmadan başladı şirretliğe." (Mehmet Akif Ersoy)
  2. Anlam
    • "Bu söz ne demeye gelir?"
  3. Halk edebiyatında şiir
  4. Genellikle Alevi şairlerin tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiirlerine, kendilerince verilen ad
  5. Ağıt
  6. Atasözü

İDAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ölüm cezası
  2. Ölüm cezası verilen kimseye uygulanan infaz işlemi

DERE

  1. [isim] Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu
  2. Bu akarsuyun yatağı
  3. İki dağ arasındaki uzun çukur
  4. Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol

DEHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzey, dâhilik
    • "Hepimiz Mustafa Kemal'in askerlik dehasına inanırdık." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Dâhi
    • "Dehalar muvaffak olmak için zamanlarını ve şartlarını unutamazlar." (Falih Rıfkı Atay)

ODUN

  1. [isim] Yakılmak için kesilmiş, parçalanmış ağaç
    • "Sobada çıralar hemen alev almış, odunları da tutuşturmuştu." (Tarık Buğra)
  2. [sıfat] Anlayışsız ve kaba (kimse)

DERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Anlama, kavrama

DİŞİ

  1. Yumurta oluşturan veya yavru doğuran (birey)
  2. Erkeği tarafından döllenecek biçimde oluşmuş (hayvan veya bitki)
    • "Dişi kedi."
  3. [isim] Kadın
  4. Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden girintili olan
    • "Dişi klişe. Dişi kalıp."
  5. Yumuşak, kolay işlenen (maden)
  6. Şuh, işveli, çekici

HADİ

  1. [ünlem] Haydi

SIDK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Doğruluk, gerçeklik
    • "... adına en soylu dileklerde bulunduğumuz bu bağırgan, kaba ve düşüncesiz insan yığınından, o dakikada sıdkım sıyrılmaya yetti." (Atilla İlhan)
  2. İçten bağlılık

DOLU

  1. [isim] Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü
    • "Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti." (Tarık Buğra)

DELİ

  1. [sıfat] Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
    • "İki genç, deli gibi birbirlerini seviyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu."
    • "Teğmenin, teyzem dediği, altmışlık, altmış beşlik, suratı hâlâ düzgünlü, kirpikleri hâlâ sürmeli, deli saraylı gibi bir kadıncağızmış." (Haldun Taner)
    • "Kitap delisi. Oyun delisi. Sinema delisi."
  2. Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.)
    • "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." (Tarık Buğra)
    • "En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner." (Haldun Taner)
  3. Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
    • "Ben delinin biriyim, ateşe girerim." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Patronun deliye döndüğünden habersizce geldi, elindeki şemsiyeye yapıştı." (Rıfat Ilgaz)

DESİ
...
EDİM

  1. [isim] Yapılmış, gerçekleşmiş iş, amel, fiil
    • "Günlük yaşamımıza şöyle bir baksak, her edimimizin altında umutluluk bulunmadığını görürüz." (Melih Cevdet Anday)
  2. İnsan davranışı
  3. Alacaklının isteyebileceği ve borçlunun yapmak zorunda olduğu davranış, ivaz
  4. Belirli bir durumla karşılaştığı zaman kişinin yapabildiği davranış

UYDU

  1. [isim] Bir gezegenin çekiminde bulunarak onun çevresinde dolanan daha küçük gezegen, peyk
    • "Ay, yerin uydusudur."
  2. Türlü amaçlarla yerden fırlatılan ve genellikle kapalı bir yörünge çizerek yer çevresinde dolanan araç
  3. [sıfat] İşlerini ve davranışlarını daha güçlü birinin isteğine uyduran (devlet, kurum, kişi)

DİNİ
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü