İçinde bur olan 6 harfli 22 kelime var. İçerisinde BUR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bur olan kelimeler listesine ya da Sonu bur ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
B R U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
BU, UR
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TABURE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle
- "Kapkara kesilmiş meşe ağacından masalar, tabureler, yer iskemleleri dolu idi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle
- BURNAZ
-
-
[sıfat]
İri ve uzun burunlu
-
[sıfat]
İri ve uzun burunlu
- NALBUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
At nalı yapan demirci
-
Çivi, kilit, menteşe gibi yapı işlerinde kullanılan şeyleri satan kimse, hırdavatçı
-
[isim]
At nalı yapan demirci
- BURASI
-
-
[isim]
Bu yer, bura
- "Burası Şakir Mustafa Bey'in yalısı değil mi, efendim?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bu yer, bura
- KAMBUR
-
-
[isim]
Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
- "Mavi gözlü, köse, kamburu çıkmış bir ihtiyardı." (Ömer Seyfettin)
-
Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı
- "Gümüş saplı bastonuna dayanarak yürüyen kamburu çıkmış kadit bir âyan azası misali, ağır ağır bizim tarafa geçti." (Haldun Taner)
-
Yapı veya eşyada dışarıya doğru eğrilme
-
[sıfat]
Vücudunda bu tümsek bulunan (kimse)
-
Sıkıntı, dert
-
[isim]
Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
- ETOBUR
-
-
[sıfat]
Dişleri et yiyecek biçimde olan, omurgalı, memeli (hayvan), etçil, karnivor
-
[sıfat]
Dişleri et yiyecek biçimde olan, omurgalı, memeli (hayvan), etçil, karnivor
- OTOBUR
-
-
[sıfat]
Otçul
-
[sıfat]
Otçul
- BURHAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kanıt
-
Belgit
-
[isim]
Kanıt
- KALBUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli elek
-
[isim]
Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli elek
- SABURA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemi safrası
-
[isim]
Gemi safrası
- BURADA
-
-
[zarf]
Bu yerde
- "Bu biraz kalın ve çekici sesi ilk defa yine burada duymuştu." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
Bu yerde
- BURÇAK
-
-
[isim]
Baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi (Vicia ervilia)
-
Bu bitkinin mercimeğe benzeyen ve genellikle hayvan yemi olarak kullanılan tanesi
-
[isim]
Baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi (Vicia ervilia)
- MECBUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Herhangi bir konuda yükümlü, bir şeyi yapmak zorunda olan
- "Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Ertesi gün beni daireden istifaya mecbur ettiler." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Memleketin büyük menfaati, beni bu yolda harekete mecbur tutuyordu." (Atatürk)
-
Bağlı, düşkün, tutkun
-
[sıfat]
Herhangi bir konuda yükümlü, bir şeyi yapmak zorunda olan
- OBURCA
-
-
[zarf]
Doymak bilmez bir biçimde, oburcasına
-
Gereğinden çok, oburcasına
-
[zarf]
Doymak bilmez bir biçimde, oburcasına
- BURALI
-
-
[isim]
Bu memleketli, bu yerin halkından olan kimse
- "Siz buralıya benzemiyorsunuz." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bu memleketli, bu yerin halkından olan kimse
- BURSLU
-
-
[sıfat]
Burs alan, bursu olan
-
[sıfat]
Burs alan, bursu olan
- BURKMA
-
-
[isim]
Burkmak işi
-
[isim]
Burkmak işi
- BURGAÇ
-
-
[isim]
Girdap
- "Güldükçe esmer yanağında açılan gamze, bir burgaç gibi." (Çetin Altan)
-
[isim]
Girdap
- BURKUK
-
-
[sıfat]
Burkulmuş olan
-
[sıfat]
Burkulmuş olan
- BURMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni etrafında ters yönlere çevirerek bükmek
- "Bazı sıkı zamanlarda öyle olur ki sırtımdan çıkan gömleği elimde burup sıktığım zaman, tekneden çıkmış çamaşır gibi zırıl zırıl su akar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İğdiş etmek
-
Ağza kekre tat vermek
- "Bu ayva ağzımı burdu."
-
Mide, bağırsak sancımak
-
Üzmek, sıkıntı vermek
- "Hikâyenin burası kalbimi burdu." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni etrafında ters yönlere çevirerek bükmek