İçinde bu olan 5 harfli 67 kelime var. İçerisinde BU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bu olan kelimeler listesine ya da Sonu bu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BURSA
- ...
- BUKLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Küçük lüle durumunda, kıvrımlı saç
- "Saçlarını arkaya atıp ensesine dökülen buklelerini kabarttı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Küçük lüle durumunda, kıvrımlı saç
- BUDUN
-
-
[isim]
Kavim
-
Ulus, millet
-
[isim]
Kavim
- BUNAK
-
-
[sıfat]
Bunamış olan (kimse), matuh
- "Kendini isteyenler hep cılız, sıska, ihtiyar, bunak adamlardı." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bunamış olan (kimse), matuh
- BURUN
-
-
[isim]
Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
- "... şöyle demiştim, böyle yapmıştım, diyene burun büker." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Nikâh ettirir ettirmez kadının burnu Kafdağına çıkmış." (Sermet Muhtar Alus)
- "Çeltikçiler, o burunları Kafdağında çeltikçiler çarşıya düşmüşler, önlerine gelene dert yanıyorlar." (Yahya Kemal)
- "Orada zaman zaman sebepsiz yere burnu sızlardı insanın." (Murathan Mungan)
-
Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü
- "Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum." (Haldun Taner)
- "Burunları bile kanamadan ganimete kavuşacaklardı." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Kibir, büyüklenme
- "Burnundan yanına varılmıyor."
-
Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü
-
[isim]
Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
- BUŞON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şişeyi kapatmaya yarayan tapa
-
[isim]
Şişeyi kapatmaya yarayan tapa
- BUYUR
-
-
"buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
- "Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." (Nurullah ataç)
- "Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
"anlamadım, sözünüzü tekrarlayınız!" anlamında bir seslenme sözü
- "Bir şey mi buyurdunuz?"
- "Çok doğru buyuruyorsunuz." (Falih Rıfkı Atay)
-
"söyleyiniz, emrediniz!" anlamında bir seslenme sözü
- "Salona buyurmaz mısınız?" (Mithat Cemal Kuntay)
-
"buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
- BUYOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle hastalık anında kullanılan sıcak su torbası
-
[isim]
Genellikle hastalık anında kullanılan sıcak su torbası
- SABUH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sabah vakti içilen içki
-
[isim]
Sabah vakti içilen içki
- BUNCA
-
-
[sıfat]
Epey, çok
- "Bunca yıldır soluğum sırtını yakmamış da şimdi yakıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Bu kadar, bu denli
- "Bunca hakkı var bende. Ben hiç boşar mıyım?" (Erhan Bener)
-
[sıfat]
Epey, çok
- ÇABUK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Aceleci
- "Çabuk ve kolay bir konuşma tarzı vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Çağırınız kuzum, rica ederim çağırınız hem biraz çabuk olunuz" (Peyami Safa)
-
[zarf]
Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı
- "Yazıma çabuk cevap geldi." (Aka Gündüz)
-
[ünlem]
"Acele et, oyalanma" anlamlarında bir seslenme sözü
-
[sıfat]
Aceleci
- ZEBUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Güçsüz, zayıf, âciz
- "İnsan gözünden ziyade, bu kafese konmuş vahşi, yırtıcı hayvanların, içleri hırs, haşinlik ve ürkeklikle dolu, heybetli fakat zebun gözlerine benziyordu." (Refik Halit Karay)
- "Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek." (Yavuz. Sultan Selim)
- "Bir zaman gelir ki sırf kendi icadımız olan bir his elinde zebun kalırız." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Güçsüz, zayıf, âciz
- BUĞUR
-
-
[isim]
Buğra
-
[isim]
Buğra
- KABUS
- ...
- BUZLA
-
-
[isim]
Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı, bankiz, aysfilt
-
[isim]
Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı, bankiz, aysfilt
- ÇUBUK
-
-
[isim]
Körpe dal
- "Asma çubukları taze de duman yapıyor, duman kaçtı gözüme." (Cahit Uçuk)
-
Değnek biçiminde ince, uzun ve sert olan şey
- "Sıcak bir demir çubuktan niçin elini çekiyorsun?" (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık
- "Sabahtan başlar, akşama kadar çubuk içer." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kumaşta düz çizgi
-
Ana direkler üzerine sürülen ikinci ve üçüncü direk parçası
-
[isim]
Körpe dal
- MABUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendisine tapılan varlık
-
[isim]
Kendisine tapılan varlık
- BULUT
-
-
[isim]
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
- "Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve üzüntüsü / İçinde ne garip bir yazdı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın
- "Zehirli bir çekirge bulutu gibi oraya üşüşen Avrupalılar..." (Ömer Seyfettin)
-
Keder, endişe
- "Gazinin şen çehresi üstünden ciddi bir düşüncenin bulutu geçer gibi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
- BURUK
-
-
[sıfat]
Burulmuş olan
-
Tadı kekre olan (meyve)
- "Vişne şerbetinin bu buruk tadı gerçek midir?" (Atilla İlhan)
-
[isim]
Uygun olmayan şartlar sonucu dönerek büyüyen ağacın kerestesi
-
Alınarak küskünlük gösteren, gücenmiş (kimse)
- "Rahmi'ye karşı o da ötekiler gibi buruktu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Burulmuş olan
- BULUŞ
-
-
[isim]
Bulma işi veya biçimi
-
İlk defa yeni bir şey yaratma, icat
-
Bilinen bilgilerden yararlanarak daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme, icat
- "Bu orijinal buluşu Vali beye borçluyuz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Konu, duygu, düşünce ve hayalde başkalarının etkisinden sıyrılarak bunların işlenişinde yeni bir yol tutma
- "Yazarın güzel buluşları var."
-
[isim]
Bulma işi veya biçimi