İçinde bet olan 6 harfli 13 kelime var. İçerisinde BET bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bet olan kelimeler listesine ya da Sonu bet ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
B E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BET
2 Harfli Kelimeler
BE, ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KÜMBET
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kubbe
-
Koni, piramit biçiminde damı olan, yuvarlak veya köşeli yapı
-
Kubbe biçiminde toparlak kabartı
-
[isim]
Kubbe
- RAĞBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstek, arzu, ilgi
- "İtalyan kadınları o kumaşlara o kadar rağbet göstermişlerdir ki..." (Falih Rıfkı Atay)
- "... haftanın bir gecesinde yalnız kadınlara oynayacak kadar mahallede rağbet kazandı." (Halide Edip Adıvar)
-
Beğenme, itibar
- "Fakat memlekette böylelerine rağbet yok." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
İstek, arzu, ilgi
- NİKBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Talihsizlik, felaket
- "Siyasi ikbal veya nikbet yellerine göre yön alan bir huy sahibi olduğunu bilirdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Düşkünlük
-
[isim]
Talihsizlik, felaket
- GIYBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çekiştirme, yerme, kötüleme, kov
-
[isim]
Çekiştirme, yerme, kötüleme, kov
- SOHBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl
- "Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Sofra başında sohbet etmeyi sever..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Söyleşi
- "Tam fikir ve sanat sohbetlerine yakışan bir çerçeve içindeyiz." (Ahmet Haşim)
-
[isim]
Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl
- HEYBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
- "Adını bilmeseler bile heybetini tarif etsem gene bulunur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Büyüklük, ululuk, azamet
-
[isim]
Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
- ŞERBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Meyve suyu ile şekerli su karıştırılarak yapılan içecek
- "Biraz sonra gümüş bir tepsi içinde ahududu şerbeti getirdiler." (Ahmet Haşim)
-
Belli törenlerde konuklara sunulan şekerli içecek
- "Hemen o haftalarda bir sabah Muhsin Beylerin evinde nikâh şerbetleri içildi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bazı maddelerin suda eritilmişi
- "Gübre şerbeti. Çimento şerbeti."
-
Sözlenmek veya nişanlanmak üzere tarafların anlaşması durumunda tören yapılarak içilen içecek
-
[isim]
Meyve suyu ile şekerli su karıştırılarak yapılan içecek
- BETİLİ
-
-
[sıfat]
İçinde insan, hayvan ve doğa ögeleri bulunan (resim veya heykel), figüratif
-
[sıfat]
İçinde insan, hayvan ve doğa ögeleri bulunan (resim veya heykel), figüratif
- GURBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
- "Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde." (Kemalettin Kamu)
- "İçinde gurbet acısına benzer bir sızı duyuyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
- UKUBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ceza
-
[sıfat]
Çok çirkin
-
[isim]
Ceza
- İCABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir çağrıyı yerine getirme, bir çağrıya gitme
-
Bir buyruk veya isteğe uyma, kabul etme, razı olma
-
[isim]
Bir çağrıyı yerine getirme, bir çağrıya gitme
- AKIBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir iş veya durumun sonu, sonuç
- "Sen akıbetini pek hak etmemişe benziyorsun." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ben Kristof Kolomb'un akıbetine uğramak istemiyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Sonunda, önünde sonunda
- "Akıbet, iş düzelecek."
-
[isim]
Bir iş veya durumun sonu, sonuç
- İSABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hedefe varma, hedefi vurma
- "Bir kurşun isabetiyle öldü."
- "Düşman uçağı isabet aldı."
- "Kurşun hedefe isabet etti."
-
Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma
- "Piyangodan yüz bin lira isabet etti."
-
Öneri, düşünce veya söz, yerinde olma
- "Bu sözünde isabet var."
- "O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim." (Halide Edip Adıvar)
-
Yanılmazlık
- "Kapının yanına isabet eden ilk koltuktakinin tıraşı bitmişti." (Ömer Seyfettin)
-
Güzel rastlantı
- "Bize uğramanız isabet, biz de sizi arıyorduk."
-
[ünlem]
"Çok güzel, iyi oldu" anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü
-
[isim]
Hedefe varma, hedefi vurma