Sonunda bet olan 43 kelime var. BET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bet olan kelimeler listesine ya da başında bet olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
DİYARIGURBET
HOŞSOHBET, MÜNASEBET
GAYBUBET, İLELEBET, MUHABBET
CENABET, DİYABET, GARABET, GUDUBET, HİTABET, KARABET, KİTABET, MEHABET, MÜEBBET, MUSİBET, NECABET, NİYABET, REKABET, RUTUBET, SAHABET, SALABET, ŞEBABET, TABABET
AKIBET, GIYBET, GURBET, HEYBET, İCABET, İSABET, KÜMBET, NİKBET, RAĞBET, ŞERBET, SOHBET, UKUBET
BABET, ELBET, MABET, NÖBET, TİBET
EBET
BET
B E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BET
2 Harfli Kelimeler
BE, ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DİYARIGURBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İş, eğitim vb. sebeplerle göç edilen yabancı yer
- "Anası, teyzesi, ah kolay mı yavrum, diyarıgurbet, dediler durdular." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İş, eğitim vb. sebeplerle göç edilen yabancı yer
- HOŞSOHBET
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Güzel ve tatlı konuşan (kimse)
- "Pekâlâ sevimli, nazik, terbiyeli, hoşsohbet bir çocuktu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Güzel ve tatlı konuşan (kimse)
- MÜNASEBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlişik, ilişki, ilinti
- "İzmir'den ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım." (Atatürk)
- "Onunla temas ve münasebete girmektense hiçbir şey yapmamayı ve hazır paradan yemeyi tercih ediyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir münasebeti düşerse söylerim."
-
İki şey arasındaki uygunluk
- "Yüzle ahlak arasında herhâlde müthiş bir münasebet vardır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sebep, vesile, gerekçe, neden
-
[isim]
İlişik, ilişki, ilinti
- GAYBUBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yokluk
- "Gaybubeti sırasında geçen hadiselere dair tafsilatı bir kere de kulaklarıyla dinlemek istiyor." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
- "Neveser, bir müddet gaybubet etmeyelim." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Yokluk
- MUHABBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevgi
- "Mutfakta onlara yemek, kahvaltı hazırlanırken yukarıda her akşamdan fazla bir muhabbet havası esiyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Bir geçitten ziyade bir toplantı yeri. Mahalle orada muhabbet eder, konuşur, kavga eder." (Halide Edip Adıvar)
-
Dostça konuşma, yârenlik
- "Karın doyuracak değiliz, maksat biraz muhabbet olsun." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Sevgi
- İLELEBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Sonsuza değin, sürgit
- "Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir." (Atatürk)
-
[zarf]
Sonsuza değin, sürgit
- MÜEBBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sonu olmayan
-
Yaşadıkça süren, ömür boyunca olan
- "Müebbet sürgün cezası."
-
[sıfat]
Sonu olmayan
- GUDUBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yüzüne bakılmayacak kadar sevimsiz ve çirkin
-
[sıfat]
Yüzüne bakılmayacak kadar sevimsiz ve çirkin
- DİYABET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şeker hastalığı, şeker
-
[isim]
Şeker hastalığı, şeker
- ŞEBABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gençlik
-
Gençlik yılları
-
[isim]
Gençlik
- SALABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Katılık, sağlamlık
- "Eski cumhurbaşkanı kendi görüşü uzantısında böyle bir salabet örneği vermişti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Katılık, sağlamlık
- SAHABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koruma, kayırma
- "Sen hayırlı bir mal mısın ki Hatice'yi sahabet edeceksin." (Peyami Safa)
-
[isim]
Koruma, kayırma
- CENABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cünüp
-
Pis, kötü, hoşlanılmayan (kimse veya şey)
- "Cenabet karının oyunları da en aşağı yedi sekiz kısımlıktır, çok bekletir." (Peyami Safa)
-
[isim]
Cünüplük
-
[sıfat]
Cünüp
- TABABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hekimlik
- "Medeniyet buna da bir ad bulmuş, tababet hemen raporunu veriyor." (Aka Gündüz)
-
Tıp bilgisi
-
[isim]
Hekimlik
- REKABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış
- "Bu seferki kovuluşun sebebi meslek rekabeti değil, meslek ahlakı idi." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Herkesin size delilik isnat etmekte birbirleriyle âdeta rekabet etmeleri kaidedir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış
- NECABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Temiz bir soydan gelme, soyluluk
- "Eşyanın bile ihtiyarlamasında bir necabet vardı." (Mithat Cemal Kuntay)
-
[isim]
Temiz bir soydan gelme, soyluluk
- KİTABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazmanlık, kâtiplik
-
Kompozisyon, tahrir
-
[isim]
Yazmanlık, kâtiplik
- RUTUBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nem
- "Kum tablasının rutubeti çektiği söylenirdi." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Nem
- MEHABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyük ve saygıdeğer kimselere duyulan saygı
-
Büyüklük, ululuk, yücelik
- "Dağlar ufkunda mehabet ova ufkunda huzur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Büyük ve saygıdeğer kimselere duyulan saygı
- MUSİBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey
-
[sıfat]
Uğursuz
-
[isim]
Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey