İçinde ber olan 7 harfli 36 kelime var. İçerisinde BER bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ber olan kelimeler listesine ya da Sonu ber ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
B E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BRE
2 Harfli Kelimeler
BE, ER, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BERHAVA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Havaya atılmış, uçurulmuş
-
Yararsız, boş
- "Gazetede okuduğu haber, adamın sarhoş neşesini berhava etti." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Havaya atılmış, uçurulmuş
- GÜNBERİ
-
-
[isim]
Yerin, güneşe en yakın bulunduğu nokta
- "Yer, ocak ayının ilk günlerinde günberide bulunur."
-
[isim]
Yerin, güneşe en yakın bulunduğu nokta
- BİBERLİ
-
-
[sıfat]
İçine biber katılmış
-
Acı
-
[sıfat]
İçine biber katılmış
- TEBERRU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bağış
-
[isim]
Bağış
- BERKLİK
-
-
[isim]
Sağlamlık
-
Sertlik, katılık
-
[isim]
Sağlamlık
- GELBERİ
-
-
[isim]
Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç
-
Tırmık
-
Harman döküntülerini toplamaya yarayan araç
-
Ağaç dallarını budamak için kullanılan eğri demir
-
[isim]
Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç
- ÖTEBERİ
-
-
[isim]
Türlü, önemsiz, ufak tefek şeyler
- "Çıkıp öteberi almaya çarşıya gittim." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Türlü, önemsiz, ufak tefek şeyler
- HABERLİ
-
-
[sıfat]
Bir olay veya durum üzerine bilgisi olan, haberi olan
- "Haberli konuk."
- "En yeni teknolojik bilgilerden haberli oluyorlar." (Tomris Uyar)
-
[zarf]
Haber vermiş veya almış olarak
- "Biz oraya haberli gittik."
-
[sıfat]
Bir olay veya durum üzerine bilgisi olan, haberi olan
- HABERCİ
-
-
[isim]
Haber getiren kimse, ulak
-
Muhbir, ihbar eden kimse
- "Kaçakçı kamyonları bazen, o da bir habercinin yardımı ile içeride yakalanmakta." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir durumun, bir olayın belirtisi
- "Bu bulutlar yağmurun habercisi olsa gerek."
-
Karakulak
-
[isim]
Haber getiren kimse, ulak
- BERHANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Büyük, harap, kullanışsız ev
- "Pek büyük, pek berhane bir şeydir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Büyük, harap, kullanışsız ev
- BEREKET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan
- "Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket." (Orhan Veli Kanık)
- "Bereket versin ki genç boksör, dayağa ezelden idmanlıydı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yağmur
- "Bereket yağıyor."
- "Bereket versin, gece bu kır yolu tenha idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı sonucunda
- "Bereket, o sıralarda henüz bu sözü bilmiyordum." (Erhan Bener)
-
[isim]
Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan
- AKAMBER
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Özellikle amber balığının bağırsaklarından çıkarılan, kül renginde, yapışkan, bükülgen ve misk gibi kokusu olan bir taş
-
Sıcak ülkelerde yetişen bir ağaçtan elde edilen katı, güzel kokulu reçine
-
[isim]
Özellikle amber balığının bağırsaklarından çıkarılan, kül renginde, yapışkan, bükülgen ve misk gibi kokusu olan bir taş
- AYSBERG
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Buz dağı
-
[isim]
Buz dağı
- GEBERİK
-
-
Ölü, ölmüş
-
Ölü, ölmüş
- EMİRBER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Emir eri
- "Paşa o gün konuşmasına başlamazdan önce emirberlerine gene iki kahve emretti." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Emir eri
- MUTEBER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, sözü geçer
- "Selanik'in en varlıklı, en muteber, en güzide ailelerinden sayılıyor." (Atilla İlhan)
- "Hükmün muteber olması için ittifakla alınması elzemdir." (Tarık Buğra)
-
İnanılır, güvenilir
-
Değerli
- "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." (Muhibbî)
-
Geçerli
-
[sıfat]
Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, sözü geçer
- YERBERİ
-
-
[isim]
Dünya çevresinde dolanan bir uydunun gerçek veya görünür yörüngesinin dünyaya en yakın noktası
-
[isim]
Dünya çevresinde dolanan bir uydunun gerçek veya görünür yörüngesinin dünyaya en yakın noktası
- BERKİME
-
-
[isim]
Berkimek işi
-
[isim]
Berkimek işi
- BERABER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Birlikte, bir arada
- "Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
-e rağmen, -e karşın
- "Halılarla bezenmiş olmakla beraber gıcırtıdan ve esnemelerden kurtulamamıştı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Aynı düzeyde
- "Bina taş, merdiveni yok, toprakla beraber." (Ahmet Rasim)
-
[zarf]
Birlikte, bir arada
- BİBERON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle süt çocuklarına süt ve sulu yiyecekleri içirmekte kullanılan emzikli şişe
-
[isim]
Genellikle süt çocuklarına süt ve sulu yiyecekleri içirmekte kullanılan emzikli şişe