İçinde be olan 7 harfli 238 kelime var. İçerisinde BE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında be olan kelimeler listesine ya da Sonu be ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BERABER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Birlikte, bir arada
- "Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
-e rağmen, -e karşın
- "Halılarla bezenmiş olmakla beraber gıcırtıdan ve esnemelerden kurtulamamıştı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Aynı düzeyde
- "Bina taş, merdiveni yok, toprakla beraber." (Ahmet Rasim)
-
[zarf]
Birlikte, bir arada
- BEŞİNCİ
-
-
[sıfat]
Beş sayısının sıra sıfatı, sırada dördüncüden sonra gelen
-
[sıfat]
Beş sayısının sıra sıfatı, sırada dördüncüden sonra gelen
- YERBERİ
-
-
[isim]
Dünya çevresinde dolanan bir uydunun gerçek veya görünür yörüngesinin dünyaya en yakın noktası
-
[isim]
Dünya çevresinde dolanan bir uydunun gerçek veya görünür yörüngesinin dünyaya en yakın noktası
- ÇEKBERİ
-
-
[isim]
Harman yerinde yığınları çekmeye yarayan alet, gelberi
-
[isim]
Harman yerinde yığınları çekmeye yarayan alet, gelberi
- ABSORBE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Soğurma
-
[isim]
Soğurma
- BEYİNSİ
-
-
[sıfat]
Beyni andıran, beyne benzeyen, beyin gibi
- "Beyinsi boğumlar."
-
[sıfat]
Beyni andıran, beyne benzeyen, beyin gibi
- BEZİMSİ
- ...
- BENMARİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir kabı kaynar suya oturtmak yolu ile içindekini ısıtma veya eritme yöntemi
-
[isim]
Bir kabı kaynar suya oturtmak yolu ile içindekini ısıtma veya eritme yöntemi
- MABEYİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ara
- "Meseleyi mabeyninizde halletmelisiniz."
-
Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire
-
Padişah sarayı
-
İki kişi arasındaki soğukluk
-
[isim]
Ara
- BELETME
-
-
[isim]
Beletmek işi
-
[isim]
Beletmek işi
- SERBEST
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin
- "Elde hiçbir delil olmadığı için serbest bıraktık."
-
Tutuklu veya bağımlı olmayan, özgür, hür
- "Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Zamanını istediği gibi kullanabilen, yapacak bir işi olmayan
- "Öğleyin serbestim, gelebilirsin."
-
Bazı kurallara bağlı olmayan
- "Serbest ticaret. Serbest nazım."
-
Sıkılmadan, şaşırmadan konuşan ve davranan
-
Ağırbaşlı olmayan, hoppa (kadın)
-
Hareketi herhangi bir biçimde engellenmeyen
- "Geçiş serbest."
-
[zarf]
Rahat, özgür, bağımsız bir biçimde
- "Ötekilere de pek serbest davranır isem de onlar benden utanırlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin
- BENZEME
-
-
[isim]
Benzemek işi
-
[isim]
Benzemek işi
- BEYZADE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Bey oğlu
- "Ben beyzade, kişizade / Her türlü dertten topyekûn azade." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Soylu kimse
- "Eşsiz bir beyzadeydi, zamanımızda artık benzeri çıkmıyor." (Atilla İlhan)
-
Özenle büyütülmüş, nazlı kimse
-
[isim]
Bey oğlu
- ŞAİBELİ
-
-
[sıfat]
Şaibesi olan
- "Şaibeli ruhsatlarla gökdelen bile inşa edilebilen İstanbul..." (Aydın Boysan)
-
[sıfat]
Şaibesi olan
- GARABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık
- "Bu kızda izahı güç bir garabet var." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık
- BELEMEK
-
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
-
Beşiğe yatırıp bağlamak
-
Bulamak, bulaştırmak
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
- TAKİBEN
-
-
[zarf]
Ardından
-
İzleyerek, hemen sonra
- "Cumhuriyet Başsavcılığı, kurulan partilerin ... Anayasa ve kanun hükümlerine uygunluğunu, kuruluşlarını takiben ve öncelikle denetler." (Anayasa)
-
[zarf]
Ardından
- BEZEMEK
-
-
[-i]
Süslemek
- "Gördüğü iyiliğe karşılık ikram fazlasından masamızı mezelerin çeşitlisiyle bezedi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Süslemek
- EZBERCİ
-
-
[isim]
Dersini veya herhangi bir konuyu anlamadan kelime kelime belleğinde tutan kimse
-
[isim]
Dersini veya herhangi bir konuyu anlamadan kelime kelime belleğinde tutan kimse
- MUSİBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey
-
[sıfat]
Uğursuz
-
[isim]
Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey