İçinde be olan 5 harfli 126 kelime var. İçerisinde BE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında be olan kelimeler listesine ya da Sonu be ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BEDİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dolunay
-
[isim]
Dolunay
- BELİK
-
-
[isim]
Saç örgüsü
-
[isim]
Saç örgüsü
- BELEK
-
-
[isim]
Kundak, çocuk bezi
- "Çocuk olsam beleklere belensem." (Âşık Veysel)
-
Beşiğe konulan yatak
-
[isim]
Kundak, çocuk bezi
- BELGİ
-
-
[isim]
Bir şeyi benzerlerinden ayıran özellik, alamet, nişan
-
Şiar
-
[isim]
Bir şeyi benzerlerinden ayıran özellik, alamet, nişan
- BEŞUŞ
- ...
- BENCE
-
-
[zarf]
Bana göre, benim düşüncemce
- "Bence büyük bir hizmet görmüş oldu." (Burhan Felek)
-
[zarf]
Bana göre, benim düşüncemce
- BEYİN
-
-
[isim]
Kafatasının üst bölümünde beyin zarı ile örtülü, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, duyum ve bilinç merkezlerinin bulunduğu organ, dimağ
- "Kızgın güneşin altında bütün gün beynim kaynıyor." (Orhan Kemal)
- "Akşam eve gelip de heykelin başını boyun yerinden çatlamış ve güzelim mermer başlığı tuzla buz olmuş görünce beynim sıçradı." (Haldun Taner)
- "Beyni sulanan bu ayyaş, iğrenç mahluku onlara anlatmakta ne fayda olabilirdi." (Mahmut Yesari)
- "Bu satırları okuyunca Mustafa beyninden vurulmuşa döndü." (Erhan Bener)
-
Muhakeme, usa vurma
-
Bir şeyi yönetmede önemli görevi olan kimse
-
Akıl, anlayış
-
Bilgisi, eğitimi, düşüncesi yüksek düzeyde olan kimse
- "Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli beyinlerden biridir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kafatasının üst bölümünde beyin zarı ile örtülü, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, duyum ve bilinç merkezlerinin bulunduğu organ, dimağ
- TÜRBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı bulunan yapı
- "Çekirge'de Hüdavendigâr türbesini ziyaret ettim." (Ahmet Haşim)
-
[isim]
Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı bulunan yapı
- ÖZBEK
- ...
- BECİT
- ...
- ELBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Elbette
- "Elbet bir başkasının yatağı başında gene bir araya geliriz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Elbette
- HEYBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
-
Omza geçirilebilen tek gözlü bir tür çanta
-
[isim]
At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
- BEDEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Değer, fiyat, kıymet
-
Bir şeyin yerini tutabilen karşılık
- "Buna bedel içimde mumlar, mumlar, mumlar yanan bir karanlık var." (Aka Gündüz)
-
Başkasının adına ve onun parası ile hacca giden kimse
-
[sıfat]
Eşit, denk
- "Emsalini göremeyeceğiniz bir saadetle beş on dakika yaşarsınız ki bütün bir hayata bedeldir." (Refik Halit Karay)
-
Askerlik yapmamak veya yapılacak süreyi kısaltmak isteyenlerin devlete ödedikleri para
- "Efrattan bedel alınıp alınmayacağına dair merkezden emir gelmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Uşak, hizmetçi, çoban
-
[isim]
Değer, fiyat, kıymet
- NÖBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıra, keşik
- "Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- "Geceleyin nöbet bekleyen muhafızlara ve hizmetçilere görünmeden ... inermiş." (Refik Halit Karay)
-
Sıra ile yapılan görev, iş
- "Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş
- "Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Vakit vakit ortaya çıkan aynı türden fizyolojik bozuklukların bütünü
- "Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kez, defa
- "Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Resmî yerlerde veya önemli kimselerin kapısında belli vakitlerde çalınan mızıka
-
[isim]
Sıra, keşik
- SEBEN
- ...
- BEDÜK
-
-
[isim]
Çam sakızı, reçine
-
[isim]
Çam sakızı, reçine
- DARBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vuruş, çarpış
- "Başına şiddetli bir darbe indirerek hayvanı sersemletti." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Abdülhamit, Midhat Paşa'nın katli ile fikir denilen kuvvete ağır bir darbe vurmuş..." (Halide Edip Adıvar)
- "Seniha'nın kaçışı üzerine en müthiş darbeyi yiyen kalp, Celis'in kalbi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi
- "Partisinin hükûmet darbesi yapacağına dair haber aldığını söylediğini, açık açık belirtmişti." (Çetin Altan)
-
Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay
- "Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son kalkınma ümitlerini de silip süpürmüştü." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Vuruş, çarpış
- SÜBEK
-
-
[isim]
Bazı yerlerde beşikteki çocukların bacakları arasına yerleştirilen sidik şişesi veya sidiği bir kaba akıtacak boru
- "Sübekten çarpık kalan bacaklarını yanlara atar gibi yengeçvari yürümeye başladı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Bazı yerlerde beşikteki çocukların bacakları arasına yerleştirilen sidik şişesi veya sidiği bir kaba akıtacak boru
- BEHRE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Pay, nasip, hisse
-
[isim]
Pay, nasip, hisse
- CEZBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu
- "İsmet Paşa'yı birer serdengeçti cezbesiyle savunanlar arasında ben de vardım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Cezbeye tutulmuş gibi haykırdım, Türkçe haykırdım." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu