İçinde be olan 4 harfli 28 kelime var. İçerisinde BE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında be olan kelimeler listesine ya da Sonu be ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BENT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bağ, rabıt
    • "Kalabalık göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumu ufalayarak kendine bent etmişti." (Atilla İlhan)
  2. Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm
  3. Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet
    • "Bentler, hakikaten Osmanlı medeniyeti eserlerinden örnek verecek heybetli tesislerden imiş." (Ahmet Rasim)
  4. Gazete yazısı
  5. Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam
  6. Kanun maddesi

ŞUBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri
    • "Banka şubesi, askerlik şubesi."
  2. Okullarda aynı düzeydeki sınıflardan her biri
    • "Üç günün içinde, ders verdiği üç şubeye de 'La Pipe Turque' adlı parçayı, noktasına, virgülüne hatta noktalı virgülüne kadar ezberletti." (Haldun Taner)
  3. Dal
    • "Hayvanlar iki şubeye ayrılır: Bir hücreliler ile çok hücreliler."
  4. Kol

BETİ

  1. [isim] Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi

ABES

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Gereksiz, yersiz, boş
    • "Artık söylemekte bir mahzur olmadığından gizlemek abes." (Refik Halit Karay)
    • "Annem eniştemizin bu son sözlerini dinlemeyi artık abes bulurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Yazarlarımızın çoğu yalnızca kendi ürünlerinin ne amaçla üretildiğini sayıp dökerek bir anlamda abesle iştigal ediyorlar." (Tomris Uyar)
  2. Akla ve gerçeğe aykırı
  3. [zarf] Gereksiz bir biçimde

SOBE

  1. [isim] Genellikle kovalamaca, saklambaç vb. çocuk oyunlarında, ebeden önce davranıp daha önce kararlaştırılmış yere ulaşıldığında söylenen söz

BERİ

  1. [isim] Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
    • "Biraz beriye geliniz."
  2. [sıfat] Bu uzaklıkta bulunan
    • "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. [edat] -den bu yana
    • "Kar sabahtan beri yağmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)

HİBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bağış

BEBE

  1. [isim] Bebek, küçük çocuk
    • "Neredeyse bebe iskemlesine oturtup kaşıkla mama yedireceksiniz." (Refik Halit Karay)

BEZM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İçki meclisi, dost toplantısı

BEİS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Engel, uymazlık
    • "Seyyit Ali, Yani'ye planlarını üstünkörü anlatmakta beis görmedi." (Ömer Seyfettin)
  2. Kötülük, zarar

BELİ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [edat] Evet

OBEZ

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [sıfat] Çok şişman

ÖBEK

  1. [isim] Küme
    • "Bahçeye iner, bir çiçek öbeğinin dibinde bir hasır iskemleye otururdu." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Genel olarak yaş, kimyasal yapı, uzay dağılımları ve hızları bakımından benzer özellik gösteren yıldızlar veya yıldızlar kümeleri
  3. Özne, yüklem veya çeşitli tümleçlerle birlikte kullanılan sözlerin bütünü
    • "Özne öbeği. Yüklem öbeği."

İZBE

Kelime Kökeni : Rusça

  1. Basık, loş, nemli, kuytu (yer)
    • "Bir sırrı sürüklüyor terlikler pıtır pıtır / izbe sofalarında izbe sofalarında." (Necip Fazıl Kısakürek)
  2. Sapa

KEBE

  1. [isim] Kısa kepenek
    • "Eşek gitti. Üstünde yeni kebe de vardı." (Memduh Şevket Esendal)

BERN
...
BEZE

  1. [isim] Yara veya çıban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik, gudde

BERE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yuvarlak, yassı ve sipersiz başlık
    • "Lacivert beresini sallayarak bir fırtına gibi içeriye girdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)

SÖBE

  1. [sıfat] Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval

BELA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
    • "Kumar, toplum için büyük bir beladır."
    • "Geceleyin belanı arama, haydi nerden geldinse bas git oraya." (Etem İzzet Benice)
    • "Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları." (Azra Erhat)
    • "Solda sıfırlar önemsiz sanılır ama sağda sıfırlar da öyle zaman gelir ki bela olur." (Aydın Boysan)
  2. Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
    • "Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum." (Yahya Kemal Beyatlı)
  3. Hak edilen ceza
    • "Allah belasını verdi."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü