İçinde be olan 4 harfli 28 kelime var. İçerisinde BE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında be olan kelimeler listesine ya da Sonu be ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BEKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- "Memleketin, devletin bekası senin elinde..." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- SÖBE
-
-
[sıfat]
Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval
-
[sıfat]
Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval
- BELA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
- "Kumar, toplum için büyük bir beladır."
- "Geceleyin belanı arama, haydi nerden geldinse bas git oraya." (Etem İzzet Benice)
- "Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları." (Azra Erhat)
- "Solda sıfırlar önemsiz sanılır ama sağda sıfırlar da öyle zaman gelir ki bela olur." (Aydın Boysan)
-
Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
- "Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Hak edilen ceza
- "Allah belasını verdi."
-
[isim]
İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
- BERE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yuvarlak, yassı ve sipersiz başlık
- "Lacivert beresini sallayarak bir fırtına gibi içeriye girdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Yuvarlak, yassı ve sipersiz başlık
- KABE
- ...
- İZBE
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
Basık, loş, nemli, kuytu (yer)
- "Bir sırrı sürüklüyor terlikler pıtır pıtır / izbe sofalarında izbe sofalarında." (Necip Fazıl Kısakürek)
-
Sapa
-
Basık, loş, nemli, kuytu (yer)
- GEBE
-
-
[sıfat]
Karnında yavru bulunan (kadın veya hayvan), yüklü, hamile, aylı
- "Gebe kadın. Gebe inek."
-
İçinde oğulcuk veya dölüt bulunan (döl yatağı)
-
Bir birikim sonucu ortaya çıkması beklenen (durum veya olaylar)
-
Minnet altında kalan
-
[sıfat]
Karnında yavru bulunan (kadın veya hayvan), yüklü, hamile, aylı
- HİBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bağış
-
[isim]
Bağış
- EBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk
- "İşte bu, ezelden bilinmemiş, ebede kadar bilinmeyecektir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk
- CEBE
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Zırh
-
Silah
-
[isim]
Zırh
- BEZE
-
-
[isim]
Yara veya çıban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik, gudde
-
[isim]
Yara veya çıban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik, gudde
- ÖBEK
-
-
[isim]
Küme
- "Bahçeye iner, bir çiçek öbeğinin dibinde bir hasır iskemleye otururdu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Genel olarak yaş, kimyasal yapı, uzay dağılımları ve hızları bakımından benzer özellik gösteren yıldızlar veya yıldızlar kümeleri
-
Özne, yüklem veya çeşitli tümleçlerle birlikte kullanılan sözlerin bütünü
- "Özne öbeği. Yüklem öbeği."
-
[isim]
Küme
- BENT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bağ, rabıt
- "Kalabalık göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumu ufalayarak kendine bent etmişti." (Atilla İlhan)
-
Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm
-
Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet
- "Bentler, hakikaten Osmanlı medeniyeti eserlerinden örnek verecek heybetli tesislerden imiş." (Ahmet Rasim)
-
Gazete yazısı
-
Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam
-
Kanun maddesi
-
[isim]
Bağ, rabıt
- BERK
-
-
[sıfat]
Sert, katı
-
Sağlam
-
[sıfat]
Sert, katı
- BEZM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İçki meclisi, dost toplantısı
-
[isim]
İçki meclisi, dost toplantısı
- SOBE
-
-
[isim]
Genellikle kovalamaca, saklambaç vb. çocuk oyunlarında, ebeden önce davranıp daha önce kararlaştırılmış yere ulaşıldığında söylenen söz
-
[isim]
Genellikle kovalamaca, saklambaç vb. çocuk oyunlarında, ebeden önce davranıp daha önce kararlaştırılmış yere ulaşıldığında söylenen söz
- BEBE
-
-
[isim]
Bebek, küçük çocuk
- "Neredeyse bebe iskemlesine oturtup kaşıkla mama yedireceksiniz." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bebek, küçük çocuk
- BELİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[edat]
Evet
-
[edat]
Evet
- BEİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Engel, uymazlık
- "Seyyit Ali, Yani'ye planlarını üstünkörü anlatmakta beis görmedi." (Ömer Seyfettin)
-
Kötülük, zarar
-
[isim]
Engel, uymazlık
- ŞUBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri
- "Banka şubesi, askerlik şubesi."
-
Okullarda aynı düzeydeki sınıflardan her biri
- "Üç günün içinde, ders verdiği üç şubeye de 'La Pipe Turque' adlı parçayı, noktasına, virgülüne hatta noktalı virgülüne kadar ezberletti." (Haldun Taner)
-
Dal
- "Hayvanlar iki şubeye ayrılır: Bir hücreliler ile çok hücreliler."
-
Kol
-
[isim]
Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri