İçinde aza olan 8 harfli 35 kelime var. İçerisinde AZA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aza olan kelimeler listesine ya da Sonu aza ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AZA
2 Harfli Kelimeler
AZ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SESYAZAR
-
-
[isim]
Gramofon
-
[isim]
Gramofon
- MUHAFAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koruma, saklama, korunum
- "Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." (Burhan Felek)
- "On sene evvelki külhanbeyi modasını o, tek başına hâlâ muhafaza ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Koruma, saklama, korunum
- TAZALLÜM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sızlanma, yanıp yıkılma, ağlaşma, yakınma
- "Bu mektup ... manasız edebiyatlar ve tazallümlerden sonra şu satırlarla bitiyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Sızlanma, yanıp yıkılma, ağlaşma, yakınma
- PAŞAZADE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Paşanın çocuğu
-
Rahatına düşkün, gösterişi seven kimse
-
[isim]
Paşanın çocuğu
- AZABİLME
-
-
[isim]
Azabilmek işi
-
[isim]
Azabilmek işi
- YAZARLIK
-
-
[isim]
Yazar olma durumu veya yazarın mesleği
- "Mülkiyede Osmanlı tarihi alanında hocalık, müdürlük, yazarlık etmiş." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Yazar olma durumu veya yazarın mesleği
- ŞENPAZAR
- ...
- PAZARLIK
-
-
[isim]
Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme
- "... pazarlığa girişmez, müşterileri ne verirse alırdı." (Ömer Seyfettin)
- "Ne olacak efendim! Pazarlığı pişirdiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi
- "Yakından ise biraz acayip pazarlığını giymiş, fazla süslenmiş gibiydi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bazı kolaylıklar elde etmek veya daha iyi bir çözüme varmak amacıyla yapılan görüşme
-
[isim]
Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme
- KALPAZAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sahte para basan veya piyasaya süren kimse
-
Yalan ve hile ile iş gören kimse
-
[isim]
Sahte para basan veya piyasaya süren kimse
- KAZASKER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi
- "Aslında Lale, eski konakları pek bilmez değildi. Bir kazasker kızıydı." (Halide Edip Adıvar)
-
Osmanlı döneminde mahkemelerin en yetkilisi
-
[isim]
İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi
- NAZARİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuram, teori
- "Hiçbir fikir, hiçbir nazariye bu sevgiyle karşılaşamaz." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[isim]
Kuram, teori
- KAZANMAK
-
-
[-i]
Kazanç sağlamak
- "Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek
- "Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız." (Burhan Felek)
-
Çıkmak, isabet etmek
-
Edinmek, sahip olmak
- "Emniyetlerini kazanmak için bu esrar bir kimya gibi gizli kalmalıdır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Tutulmak, yakalanmak
- "Huy kazanmak."
- "Dert kazanmak."
-
Kendinden yana çekmek
- "Bu genç şairin dostluğunu kazanmak için hiçbir külfete katlanmadım." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-den]
Ele geçirmek, fethetmek, kazanç sağlamak
- "Düşmandan yer kazanmak."
-
Yenmek, galip gelmek
- "İşte kesin muharebeyi bu manevi kudret kazanacaktır." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[-i]
Kazanç sağlamak
- KAZAZEDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kazaya uğramış, kaza geçirmiş olan kimse
- "... şu dakikada o gafil kazazedelerden biriydi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kazaya uğramış, kaza geçirmiş olan kimse
- MAZARRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zarar
-
[isim]
Zarar
- MAĞAZACI
-
-
[isim]
Mağazası olan veya mağaza işleten kimse
-
Depo bekçisi
-
[isim]
Mağazası olan veya mağaza işleten kimse
- GAZAPSIZ
-
-
[sıfat]
Öfkeli, kızgın, hiddetli olmayan
-
[sıfat]
Öfkeli, kızgın, hiddetli olmayan
- KAZAYAĞI
-
-
[isim]
Çok kollu çengel
-
Çaprazlama yapılan teyel, Hristo teyeli
-
İki ucundan herhangi bir yere bağlanmış bir halatın, başka bir halatla ortasından terazilenmiş durumu
-
[isim]
Çok kollu çengel
- PAZARCIK
- ...
- MÜNAZARA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapılan tartışma
-
Divan edebiyatında zıt varlıklar ve kavramlar arasındaki karşıtlığı anlatan yazı türü
-
[isim]
Bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapılan tartışma
- AZAMETLİ
-
-
[sıfat]
Ulu, çok büyük
-
Gururlu
-
Görkemli, heybetli
-
Debdebeli
-
Çalımlı, kurumlu
- "Hatta biraz da azametli, kibirli muamelesi bana epeyce garip görünmüştü doğrusu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Ulu, çok büyük