Sonunda aza olan 21 kelime var. AZA ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde aza olan kelimeler listesine ya da başında aza olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
MUHAFAZA, MÜLAHAZA
MAHFAZA, MUARAZA
EZKAZA, FARAZA, HALAZA, HARAZA, MAĞAZA, MARAZA, TAKAZA, YAKAZA
ABAZA, ALAZA, PLAZA
BAZA, GAZA, HAZA, KAZA, LAZA
AZA
A A Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AZA
2 Harfli Kelimeler
AZ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MÜLAHAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünce
- "Bu mülahazaya binaen, padişaha hitaben bir telgrafname hazırlandı." (Atatürk)
- "Bu mülahazayı kafasında değil, bağıra bağıra yaptı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Düşünce
- MUHAFAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koruma, saklama, korunum
- "Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." (Burhan Felek)
- "On sene evvelki külhanbeyi modasını o, tek başına hâlâ muhafaza ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Koruma, saklama, korunum
- MUARAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çekişme, kavga
-
[isim]
Çekişme, kavga
- MAHFAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçinde küpe, yüzük, bilezik vb. değerli süs eşyalarının saklandığı kutu
- "Kadife bir mahfazayı usulcacık karısının yastığının altına koydu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
İçinde küpe, yüzük, bilezik vb. değerli süs eşyalarının saklandığı kutu
- EZKAZA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Kazara
- "Ezkaza hastalandı mı bir Allahın kulu çıkıp hatırını sormaz." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Kazara
- HALAZA
-
-
[isim]
Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin
-
[isim]
Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin
- TAKAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Azarlama, başa kakma
- "Siz şimdi, bu yavan takazaları bir kere daha, ya sabır çekerek dinlemek zorunda kalırsınız." (Haldun Taner)
-
[isim]
Azarlama, başa kakma
- FARAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Diyelim ki, sayalım ki, tutalım ki, varsayalım ki
- "Faraza bendeniz beyefendi, ne ticaret yapabilirim ne memuriyet." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Diyelim ki, sayalım ki, tutalım ki, varsayalım ki
- MARAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık
- "İkinci yarıda herkesin dili bir karış dışarı çıktığı, maraza aradığı, çamurlaştığı zaman, seninki, oyuna yeni girmiş gibi terütaze koşar durur." (Haldun Taner)
-
Anlaşmazlık, çekişme, kavga
-
[isim]
Hastalık
- YAKAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uyanıklık
-
[isim]
Uyanıklık
- HARAZA
-
-
[isim]
Kavga, gürültü, karışıklık
- "Yine mi kavga erenler? Yine mi haraza?" (Aka Gündüz)
-
Öfke, sinir
-
[isim]
Kavga, gürültü, karışıklık
- MAĞAZA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Büyük dükkân
- "Mahmutpaşa'da bir manifatura mağazası işletiyor ve ayrıca iyi iş yapan bir düğme fabrikasının da yarı yarıya sahibi bulunuyordu." (Haldun Taner)
-
Eşya ve azık deposu
-
[isim]
Büyük dükkân
- ALAZA
-
-
[isim]
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb
-
[isim]
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb
- ABAZA
- ...
- PLAZA
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İş merkezi
-
[isim]
İş merkezi
- LAZA
-
-
[isim]
Bal koymaya yarayan küçük tekne
-
[isim]
Bal koymaya yarayan küçük tekne
- GAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş
- "Küffar üzerindeki gazamızın sevabı bize kâfidir." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[isim]
İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş
- BAZA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak
-
Dolap gövdesinin zemine düzgün oturmasına yarayan çerçeve şeklindeki kaide
-
Yatağın yerden yüksek olmasını sağlayan veya sandık olarak kullanılan boş bölmesi
-
[isim]
Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak
- KAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
- "Tren kazası."
- "Yalnız ortada tef çalan, bunların arasına kaza ile düşmüş gibi." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu yaşa geldim, Allaha bin şükür, namazımı kazaya bırakmadım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Osman, kazaya kalan namazını daha ziyade geciktirmeden korkarak ayağa kalktı." (Refik Halit Karay)
-
İlçe, kaymakamlık
- "Kazada mektepli dişçi olmadığı için onu vilayete götürdüm." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Vaktinde kılınmayan namazı veya tutulmayan orucu sonradan yerine getirme
-
Yargı
-
Kadılık görevi
-
[isim]
Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
- HAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bu, şu, o
-
Etkisiz, kusursuz
-
[sıfat]
Bu, şu, o