İçinde aza olan 5 harfli 20 kelime var. İçerisinde AZA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aza olan kelimeler listesine ya da Sonu aza ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AZA
2 Harfli Kelimeler
AZ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GAZAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- "En önde Tevfik, en arkada cüce, birbirinin ayaklarına basarak Emine'nin gazabından sokağa fırladılar, karanlıkta birdenbire kayboldular." (Halide Edip Adıvar)
- "Sert kelimeler kullandı, köpürdü, gazaba geldi." (Peyami Safa)
-
[isim]
Öfke, kızgınlık, hiddet
- AZADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Başıboş, erkin, serbest
- "Çocuk gönlüm kaygılardan azade." (Orhan Veli Kanık)
-
[zarf]
Başıboş, erkin, serbest olarak
- "Gürültüden azade yaşamak."
-
[sıfat]
Başıboş, erkin, serbest
- ALAZA
-
-
[isim]
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb
-
[isim]
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb
- NAZAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Genizsil
-
[sıfat]
Genizsil
- YAZAR
-
-
[isim]
Yazma özelliği olan şey
-
Bilim, edebiyat, sanat alanında kitap yazan kimse, müellif
-
Özellikle gazete ve dergilerde herhangi bir konuda yazı yazan kimse, muharrir
-
[isim]
Yazma özelliği olan şey
- ABAZA
- ...
- AZAMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Maksimum
-
[sıfat]
Maksimum
- KAZAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi
-
Jokeylerin giydiği, göz alıcı renklerde bir tür ceket
-
[isim]
Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi
- HAZAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Güz, sonbahar
- "Teselliden nasibim yok hazan ağlar baharımda." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Güz, sonbahar
- PLAZA
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İş merkezi
-
[isim]
İş merkezi
- NAZAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, insanlara, özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala mülke hatta cansız nesnelere de zarar veren, bakıştaki çarpıcı ve öldürücü güç, göz
- "Hele marangoz Halil'in gözünü de denemiş. Nazara gelmemek için kendi kendine okuyup üflüyor, nerede tahta görürse tak tak vuruyor." (Haldun Taner)
- "Ona düşman nazarıyla bakıyor."
-
Bakış, bakma, göz atma
- "İlk nazarda mağrur, azametli tesirini veriyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, insanlara, özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala mülke hatta cansız nesnelere de zarar veren, bakıştaki çarpıcı ve öldürücü güç, göz
- SAZAK
-
-
[isim]
Kuvvetli esen rüzgâr
- "Ne yaman esiyor Şad'ın sazağı / Kahpe felek bize kurdu tuzağı." (Halk türküsü)
-
Bataklık, sazlık
-
Mersin
-
[isim]
Kuvvetli esen rüzgâr
- SAZAN
-
-
[isim]
Sazangillerden, Avrupa, Asya ve Amerika'nın tatlı sularında yaşayan, sırt yüzgeci uzun, eti beğenilen kılçıklı bir balık (Cyprinus carpio)
-
Kolay kandırılan, aldatılabilen kimse
-
[isim]
Sazangillerden, Avrupa, Asya ve Amerika'nın tatlı sularında yaşayan, sırt yüzgeci uzun, eti beğenilen kılçıklı bir balık (Cyprinus carpio)
- PAZAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Satıcıların belirli günlerde mallarını satmak için sergiledikleri belirli geçici yer
- "Perşembe pazarı. Salı pazarı."
-
Belli bir şeyin satıldığı yer
- "Balık pazarı."
-
Alım satım, alışveriş
- "Allah hayırlı pazar versin."
-
Haftanın birinci günü, cumartesi ile pazartesi arasındaki gün
- "Ertesi gün pazardı, öğleye kadar tembellik edersiniz." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Satıcıların belirli günlerde mallarını satmak için sergiledikleri belirli geçici yer
- MAZAK
-
-
[isim]
Kırlangıç balığıgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaşayan, kırmızı renkli, lezzetli bir balık (Trigla lineata)
-
[isim]
Kırlangıç balığıgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaşayan, kırmızı renkli, lezzetli bir balık (Trigla lineata)
- KAZAN
-
-
[isim]
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
- "Koca bir kazan patates kaynattık." (Aka Gündüz)
- "İkide birde kazan deviren yeniçerilerin dışında askerlikte talim ve terbiye esaslarına göre Avrupai bir nizam ile askerliğimizin ihdası pek hayırlı olmuştu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "İstanbul kazan ben kepçe, üç gün onu aradım."
-
Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı büyük derin kap
- "Kazan patladı."
-
[isim]
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
- KAZAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse
-
[isim]
Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse
- HAZAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Barış
-
[isim]
Barış
- GAZAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ceylan
-
[isim]
Ceylan
- BAZAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Bazı çok olan (tuz)
-
Bazın özelliklerini taşıyan (madde)
-
[sıfat]
Bazı çok olan (tuz)