İçinde at olan 5 harfli 206 kelime var. İçerisinde AT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında at olan kelimeler listesine ya da Sonu at ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AT, TA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ATMAK

  1. [-i] Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak
    • "Taşı suya atmak."
    • "Hatta aleyhimde atıp tuttuğunu bile duysam kendimi tanıtmamalıydım." (Orhan Veli Kanık)
  2. Bir şeyi yere doğru bırakmak
    • "Dünyanın siyasetiyle meşgul oluyorlar, büyük olaylar hakkında atıp tutuyorlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  3. Bir kimsenin ilişiğini kesmek
    • "Adamcağızı berbat bir yere attılar."
  4. [-e] Koymak
    • "Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz." (Burhan Felek)
  5. Rastgele bir kenara koymak
  6. [-den] Uzatmak
    • "Vapurdan iskele attılar."
  7. Bir yerden başka bir yere taşımak
    • "Hazır araba varken eşyayı eve atalım."
  8. [nsz] Sille, tokat vurmak
  9. [nsz] Top, tüfek vb. silahları patlatmak
  10. [nsz] Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak
    • "Ona üç kurşun attı, vuramadı."
  11. [-e] Geri bırakmak, ertelemek
    • "Bu konunun tartışılmasını gelecek haftaya attılar."
  12. Örtmek
    • "Sırtına bir şal attı."
  13. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek
    • "Suçu onun üzerine attılar."
  14. Sözle sataşmak
    • "Kadınlara laf attılar."
  15. [-i] Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak
  16. [-i] İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak
    • "Bu lüzumsuz eşyayı atmalı."
  17. [-i] Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek
    • "Şapka inkılabıyla fesi attık."
  18. [-i] Çıkarmak, dışarıya vermek
    • "Yabancı cisimleri vücut atar."
  19. [-i] Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak
    • "Köprüyü dinamitle attılar."
  20. [-i] Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak
    • "Pamuğu atmak."
  21. [nsz] Çatlamak
  22. [nsz] Yırtılmak
  23. [-den] Yapışık olduğu yerden ayrılmak
  24. [nsz] Kalp, nabız vurmak, çarpmak
    • "Kalbi hızlı hızlı atıyor."
  25. [-i] Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak
    • "Sıcak basınca sırtındaki ceketi attı."
  26. [-den] Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak
  27. [-i] Değerini eksiltmek
  28. [-den] Bir şeyin rengi solmak
    • "Güneşten perdelerin rengi attı."
  29. [nsz] Göndermek, yollamak
    • "Mektup atmak."
  30. [nsz] Haykırmak, bağırmak
    • "Nara atmak."
  31. [-i] Etkisi kaybolmak, alışmak, bırakmak
    • "Hele trenin yorgunluğunu at bir üzerinden." (Tarık Dursun K)
  32. [-den] Terk etmek
  33. Götürmek, sahiplenmek
    • "Gözüne kestirdiği erkeği tavlayıp resmen oraya atarmış." (Atilla İlhan)
  34. [nsz] Söylemek
    • "Gazel attı."
  35. [nsz] Yalan veya abartmalı söz söylemek
    • "Gene atmaya başladı."
  36. [nsz] Bilmeden, kestirerek söylemek
    • "Bilgi yarışmasında attı ama tutturamadı."
  37. [nsz] İçki içmek
    • "... bir kadeh attığımı biliyorum. Sonra artık sarhoş olmuşum." (Sait Faik Abasıyanık)

ÜÇKAT
...
KESAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alışverişte durgunluk
    • "Bugünlerde alışveriş de kesat." (Nabizade Nazım)
  2. Yokluk, kıtlık

FATİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Zafer kazanan, fetheden (kimse)
    • "Milletler tarihte fatihlerden fazla adillere bağlıdırlar." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Büyük ve önemli bir iş bitiren (kimse)
    • "Gazinoya bir fatih olarak giriyorum." (Refik Halit Karay)
  3. [isim] İslam devletlerinde bir ülkeyi veya bir şehri savaşarak alan hükümdar ve komutanlara verilen unvan
    • "Bizans fatihi kartal burunlu II. Mehmet ve Mısır fatihi yıldırım bakışlı Selim, birer dar çukura nasıl sığdılar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

İHATA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kuşatma
  2. Kavrayış, anlayış
    • "Biz, zengin burjuvalıkla değil, irfan ve ihatamızla övünüyoruz." (Asaf Halet Çelebi)

ÇAMAT

  1. [isim] Avlanılmış balıkları elde taşımaya yarar çengel askı

BADAT

  1. [isim] Birleşikgillerden, şekeri çok, bir tür yer elması

SAVAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış

STATÜ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir kimsenin, bir kurum veya bir toplum içindeki durumu
  2. Kadro bakımından bağlı olduğu durum, pozisyon
    • "Kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri siyasi partilere giremezler." (Anayasa)
  3. Tüzük
  4. Heykel
    • "Köyün evlerinin toprağından yapılmış, canlı, ilkel bir statü düşündüm." (Halide Edip Adıvar)

BAYAT

  1. [sıfat] Taze olmayan
    • "Dükkânlar karmakarışık, mallar bayat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayak takımı her gün artıyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Güncelliğini, önemini, özelliğini yitirmiş, çok söylenmiş
    • "Bayat haber. Bayat espri."

AHFAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Erkek torunlar

MİRAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ayna

SARAT

  1. [isim] Büyük delikli kalbur

YATAY

  1. [sıfat] Durgun bir su yüzeyine veya zemine paralel, düşey doğrultusuna dikey olan, ufki
    • "Sıvıların yüzü hep yatay olur."

RAHAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
    • "Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti." (Ömer Seyfettin)
    • "Benim ve kardeşimin mektep veya sokak dönüşü kirliliklerimiz yüzünden içlenirdi, bizi yıkayıp temizleyinceye kadar rahat etmezdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Derler ki bugünden itibaren Zeliha'nın kalbi rahat yüzü görmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [sıfat] Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan
    • "Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." (Refik Halit Karay)
  3. [sıfat] Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen
    • "Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." (Peyami Safa)
  4. [sıfat] Aldırmaz, gamsız
    • "Rahat adam."
  5. [zarf] Kolay bir biçimde, kolaylıkla
    • "İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." (Memduh Şevket Esendal)
  6. [ünlem] "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut

ALSAT
...
ÇATKI

  1. [isim] Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
    • "Tüfek çatkısı."
  2. Sehpa
  3. Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı
    • "Alnında, başı ağrıdığı vakitlerdeki gibi beyaz tülbentten bir çatkı vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Bir işin bütününün veya parçalarının bir araya getirilmesinde uyulan yöntem

HATİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kur'an'ın tamamını okuma
  2. Sona erdirme, bitirme

PATSO
...
BATKI

  1. [isim] Hüsran
    • "O geniş caddeler bugünkü hazin görünümleriyle nihayet bulurlar. Edebiyatın özlemleri acı bir batkıya uğrar." (Selim İleri)
  2. İflas

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü