İçinde at olan 5 harfli 206 kelime var. İçerisinde AT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında at olan kelimeler listesine ya da Sonu at ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TEZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karşıtlık, karşıt olma, zıtlık, çelişki, kontrast, antagonizma
- "Sanatçı çok garip ve tezatlarla dolu bir yaratıktır." (Halide Edip Adıvar)
-
Anlatımda birbirine karşıt iki sözü yan yana kullanma
-
[isim]
Karşıtlık, karşıt olma, zıtlık, çelişki, kontrast, antagonizma
- ÇAMAT
-
-
[isim]
Avlanılmış balıkları elde taşımaya yarar çengel askı
-
[isim]
Avlanılmış balıkları elde taşımaya yarar çengel askı
- HATMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- "Ey tahta perdenin üzerinden aşan hatmi." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- PATOZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Harman dövme makinesi
-
[isim]
Harman dövme makinesi
- SATHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yüzeysel
- "Sathi bir yara. Sathi bir inceleme."
-
[sıfat]
Yüzeysel
- İFSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzeni bozma, karışıklık çıkarma
-
Kargaşalık
-
[isim]
Düzeni bozma, karışıklık çıkarma
- BERAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu
-
[isim]
Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
- ÜÇKAT
- ...
- ÇATMA
-
-
[isim]
Çatmak işi
-
Provada geçici olarak bir giysiye iliştirilmiş olan parça
-
Duvarları ağaç gövdesinden birbirine takılarak ve çivisiz olarak yapılan yayla evi, Yörük çadırı
-
Bir çeşit döşemelik kumaş
- "Sonra o çatma örtülü minderin üstüne oturmuş, albayın İstanbul hakkındaki suallerine kısa kısa cevap vermişti." (Halide Edip Adıvar)
-
Ahşap yapılarda ağaç iskeletin temel parçaları
-
Semerin ağaç kısmı
-
Heykel yapımında çamuru ayakta tutan tel iskelet
-
[isim]
Çatmak işi
- ÇATKI
-
-
[isim]
Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
- "Tüfek çatkısı."
-
Sehpa
-
Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı
- "Alnında, başı ağrıdığı vakitlerdeki gibi beyaz tülbentten bir çatkı vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir işin bütününün veya parçalarının bir araya getirilmesinde uyulan yöntem
-
[isim]
Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
- BATAR
-
-
[isim]
Zatürre
-
[isim]
Zatürre
- PLATİ
-
-
[isim]
Genellikle akvaryumlarda yetişen, değişik renklerde, uzunluğu yaklaşık 5 cm olan bir tatlı su balığı (Xiphophorus maculatus)
-
[isim]
Genellikle akvaryumlarda yetişen, değişik renklerde, uzunluğu yaklaşık 5 cm olan bir tatlı su balığı (Xiphophorus maculatus)
- İTAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma
- "Küçük kız itaat etmezse dayak yiyeceğini anladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma
- YATSI
-
-
[isim]
Güneşin batmasından bir buçuk, iki saat sonraki vakit
- "Babam yalnız ilk geceki fener alayına katıldı, yatsıdan az sonra eve döndü." (Necati Cumalı)
-
Yatsı ezanı
- "Gece olmuş, yatsılar okunmuş, daha damat bey gelmemişti." (Sermet Muhtar Alus)
-
Yatsı namazı
-
[isim]
Güneşin batmasından bir buçuk, iki saat sonraki vakit
- PATEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Buz üstünde kaymak için kullanılan, çoğunlukla tabanına, dar uzun bir çelik takılı ayakkabı
-
Bu ayakkabının düz yerlerde kaymakta kullanılan tekerlekli türü
-
[isim]
Buz üstünde kaymak için kullanılan, çoğunlukla tabanına, dar uzun bir çelik takılı ayakkabı
- MURAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstek, dilek
- "Enişteleri murat etseler ona iyi bir koca bulamazlar mıydı sanki?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Sevdalılar nihayet murada eriyorlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Amaç, erek, gaye
-
[isim]
İstek, dilek
- RATIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaş, nemli
-
[sıfat]
Yaş, nemli
- KUBAT
-
-
[sıfat]
Kaba, biçimsiz
-
Davranışları kaba olan
-
[sıfat]
Kaba, biçimsiz
- HATİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak düşüncesini anlatmada, duygusunu aşılamada yetenekli kimse, konuşmacı
- "Bu genç doktor, birçok meslektaşları gibi biraz da hatipti." (Ömer Seyfettin)
-
Cuma ve bayram namazından önce camilerde hutbe okuyan kimse
-
[isim]
Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak düşüncesini anlatmada, duygusunu aşılamada yetenekli kimse, konuşmacı
- BAYAT
-
-
[sıfat]
Taze olmayan
- "Dükkânlar karmakarışık, mallar bayat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayak takımı her gün artıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Güncelliğini, önemini, özelliğini yitirmiş, çok söylenmiş
- "Bayat haber. Bayat espri."
-
[sıfat]
Taze olmayan