İçinde are olan 7 harfli 45 kelime var. İçerisinde ARE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında are olan kelimeler listesine ya da Sonu are ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AR, ER, RA, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAYYARE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uçak
-
[isim]
Uçak
- ÇAREVİÇ
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Çarın oğlu
-
[isim]
Çarın oğlu
- SEYYARE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gezegen
-
[isim]
Gezegen
- TİCARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ürün, mal vb. alım satımı
- "Ne ziraat ne ticaret için kâfi nüfus kaldı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği
- "Yolcuların çoğu çıkmış, artık ticareti dönüşe bıraktım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu etkinlikle ilgili bilim
-
Alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan fiyat farkı, kâr
-
[isim]
Ürün, mal vb. alım satımı
- NEZARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bakma, gözetme, gözetim
- "Sevincimi belli etmemek için tekerleklerin çıkarılmasına hâlâ nezaret ediyorum." (Aka Gündüz)
-
Gözaltı
-
Nezarethane
- "Zaptiye nezaretinde temiz bir dayaktan sonra hepimizi bir yere sürdüler." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bakanlık
-
Görü
-
[isim]
Bakma, gözetme, gözetim
- YARENCE
- ...
- VARESTE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Kurtulmuş
- "Endişeden vareste."
- "... Türkçeyi bilmek için aruza aşina olmaktan vareste kalamaz." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Kurtulmuş
- SADARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sadrazamlık
-
[isim]
Sadrazamlık
- VEZARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vezirlik
-
[isim]
Vezirlik
- ŞETARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevinç, şenlik, neşe
- "Bu bedbinlik yerini çocukça bir şetarete bırakıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Sevinç, şenlik, neşe
- HAREKET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon
- "Ne vakit hareket edeceğiz, Kenan? Yarın mı?" (Ömer Seyfettin)
- "... saldırma için lazım gelen strateji planını tespit ederler ve ona göre harekete geçerlerdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma
- "Her hareketi kamera önünde rol yapıyormuşçasına hesaplı." (Refik Halit Karay)
-
Davranış, tutum
- "Sakin, dürüst, kıyafeti ve hareketleriyle hiçbir ayrılık göstermeyen bir adamdır." (Halide Edip Adıvar)
- "İnsan bu kadar ölçülü hareket eder mi, edemez mi?." (Halide Edip Adıvar)
-
Yola çıkma
- "Hareketimiz iki gün ertelendi."
-
Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılan ilerlemeler, akım
- "Türkçülük hareketi. Dilde özleşme hareketi."
-
Deprem
- "Ben, diyor, hareket olurken Eminönü'nde idim." (Memduh Şevket Esendal)
-
Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
- "Hareket cetveli. Hareket memuru."
-
Devinim
-
Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi
-
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
-
[isim]
Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon
- MAHARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İş görmede beceri, uzluk, ustalık
- "Hâlindeki kırgınlıktan, büyük bir derdi olduğunu anlamış, epeyce bir maharetle ağzını aramıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İş görmede beceri, uzluk, ustalık
- HEZAREN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Saray çiçeği (Delphinium)
-
[isim]
Saray çiçeği (Delphinium)
- DARENDE
- ...
- HARARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıcaklık
- "Odanın harareti."
-
Susama, susuzluk
- "Çay, harareti giderir."
-
Coşkunluk, ateşlilik
- "Onu bileğinden tutup çekerek hararetle kucaklamak ister gibi yaptı," (Peyami Safa)
-
[isim]
Sıcaklık
- AŞİKARE
- ...
- ÇARESİZ
-
-
[sıfat]
Çaresi bulunmayan, onulmaz
- "Çaresiz dert."
- "Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin işi bozulursa İstanbul yolunu tutar." (Ömer Seyfettin)
-
Çare bulamayan (kimse), biçare
- "Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
İster istemez
- "Bu olmayınca da işi çaresiz komisyonculuğa dökmüştü." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Çaresi bulunmayan, onulmaz
- MÜBAREK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Verimli, bereketli
-
Kutlu, uğurlu, kutsal
- "Bunlar senin mübarek elini öpmeye geldiler." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Çok saygı duyulan
- "Mübarek yüzlü bir ihtiyar."
-
[ünlem]
Beğenilen, sevilen şeyler için söylenen bir söz
- "Mübarek, ne güzel yer."
-
Kızılan, şaşılan (kimse veya şey)
- "Ne de hafıza vardı mübarekte, neler de anlatmazdı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Verimli, bereketli
- KAREKÖK
-
-
[isim]
Karesi verilen bir sayıya eşit olan sayı
-
[isim]
Karesi verilen bir sayıya eşit olan sayı
- AKVAREL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sulu boya resim
-
[isim]
Sulu boya resim