İçinde are olan 7 harfli 45 kelime var. İçerisinde ARE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında are olan kelimeler listesine ya da Sonu are ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AR, ER, RA, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MAHARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İş görmede beceri, uzluk, ustalık
- "Hâlindeki kırgınlıktan, büyük bir derdi olduğunu anlamış, epeyce bir maharetle ağzını aramıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İş görmede beceri, uzluk, ustalık
- HAKARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Onur kırma, onura dokunma
- "Bana hakaret ettiği için davacıyım, efendim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Hakkı da var, tecavüze uğramayan, hakaret görmeyen kalmıyor." (Aka Gündüz)
-
Küçültücü söz veya davranış
-
[isim]
Onur kırma, onura dokunma
- MÜBAREK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Verimli, bereketli
-
Kutlu, uğurlu, kutsal
- "Bunlar senin mübarek elini öpmeye geldiler." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Çok saygı duyulan
- "Mübarek yüzlü bir ihtiyar."
-
[ünlem]
Beğenilen, sevilen şeyler için söylenen bir söz
- "Mübarek, ne güzel yer."
-
Kızılan, şaşılan (kimse veya şey)
- "Ne de hafıza vardı mübarekte, neler de anlatmazdı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Verimli, bereketli
- TAYYARE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uçak
-
[isim]
Uçak
- ÇAREVİÇ
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Çarın oğlu
-
[isim]
Çarın oğlu
- USARELİ
- ...
- BEŞARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Muştu
-
[isim]
Muştu
- HARARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıcaklık
- "Odanın harareti."
-
Susama, susuzluk
- "Çay, harareti giderir."
-
Coşkunluk, ateşlilik
- "Onu bileğinden tutup çekerek hararetle kucaklamak ister gibi yaptı," (Peyami Safa)
-
[isim]
Sıcaklık
- TİCARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ürün, mal vb. alım satımı
- "Ne ziraat ne ticaret için kâfi nüfus kaldı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği
- "Yolcuların çoğu çıkmış, artık ticareti dönüşe bıraktım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu etkinlikle ilgili bilim
-
Alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan fiyat farkı, kâr
-
[isim]
Ürün, mal vb. alım satımı
- İDARELİ
-
-
[sıfat]
İdare etmesini bilen, iyi yöneten
-
Tutumlu
- "İdareli bir kadın."
-
[zarf]
Tutumlu biçimde, ekonomik olarak
- "Sattıkları küpenin parasını çok idareli kullanıyorlardı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
İdare etmesini bilen, iyi yöneten
- ÇARESİZ
-
-
[sıfat]
Çaresi bulunmayan, onulmaz
- "Çaresiz dert."
- "Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin işi bozulursa İstanbul yolunu tutar." (Ömer Seyfettin)
-
Çare bulamayan (kimse), biçare
- "Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
İster istemez
- "Bu olmayınca da işi çaresiz komisyonculuğa dökmüştü." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Çaresi bulunmayan, onulmaz
- TAMKARE
- ...
- MEKKARE
- ...
- KEFARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir günahı Tanrı'ya bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç
- "Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." (Haldun Taner)
-
Diyet
- "Onu sevmek bile hayatımın kefareti oluyor." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir günahı Tanrı'ya bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç
- NEZARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bakma, gözetme, gözetim
- "Sevincimi belli etmemek için tekerleklerin çıkarılmasına hâlâ nezaret ediyorum." (Aka Gündüz)
-
Gözaltı
-
Nezarethane
- "Zaptiye nezaretinde temiz bir dayaktan sonra hepimizi bir yere sürdüler." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bakanlık
-
Görü
-
[isim]
Bakma, gözetme, gözetim
- HAREKAT
- ...
- SADARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sadrazamlık
-
[isim]
Sadrazamlık
- AKVAREL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sulu boya resim
-
[isim]
Sulu boya resim
- MAREŞAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
En yüksek askerî rütbe
- "Mareşal Fevzi Çakmak."
-
Bu rütbede bulunan general, müşir
-
[isim]
En yüksek askerî rütbe
- AŞİKARE
- ...