İçinde ara olan 8 harfli 139 kelime var. İçerisinde ARA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ara olan kelimeler listesine ya da Sonu ara ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ARA
2 Harfli Kelimeler
AR, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KARACAOT
-
-
[isim]
Bir çöpleme türü (Helloborus niger)
-
Çörek otu
-
[isim]
Bir çöpleme türü (Helloborus niger)
- PARANOYA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Abartılı gurur, kuşku, güvensizlik, bencillikle belli olan bir ruh hastalığı
- "Herkes birbirini kuşkuyla süzüyor. Toplumsal bir paranoya yaşıyoruz bugün." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Abartılı gurur, kuşku, güvensizlik, bencillikle belli olan bir ruh hastalığı
- PREPARAT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Müstahzar
-
[isim]
Müstahzar
- SARAÇLIK
-
-
[isim]
Saracın işi veya mesleği
-
[isim]
Saracın işi veya mesleği
- KARANLIK
-
-
[sıfat]
Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan
- "Akşamdı, ortalığa hafif bir karanlık çökmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Tekrar ana yola geldiğim zaman karanlık basmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifirî karanlık kesilmişti." (Ömer Seyfettin)
- "Gözleriyle sokakların karanlıklarını yırtmaya uğraşarak sinirli bir telaş içinde çırpınıyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Işık olmama durumu
- "Biz, karanlığın içinde ilerliyoruz." (Haldun Taner)
- "Türkiye'nin güneşi battı, karanlığa gömüldük." (Burhan Felek)
-
Yasalara, töreye uygun olmayan
- "Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)
- "Bu kadar karışık ve karanlık bir mevzuda neye istinaden, hangi ... teşhis konulabilir?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Karışık
-
[isim]
Üzüntü, sıkıntı, perişanlık
- "Demiştim ya; bütün memleketi bir yas karanlığı kaplamıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan
- SARARMAK
-
-
[nsz]
Sarı olmak, rengi sarıya dönmek
- "Her sabah ağaçların sararan yapraklarıyla pek güzel olan karşıki dağlara bakarak uyanıyorum." (Memduh Şevket Esendal)
- "Sokakları dolduran sayılmaz şapkaların zalimce, kurnaz ve namussuz gölgelerinde sararmış solmuş." (Ömer Seyfettin)
-
Korku, üzüntü, coşku vb. sebeplerle yüzün rengi solmak
- "Malı mülkü varken, hiçbir sıkıntısı yokken üzüntüsünden zayıflıyor, sararıp soluyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Sarı olmak, rengi sarıya dönmek
- AGARAGAR
-
-
[isim]
Deniz yosunlarından çıkarılan, beslenme endüstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanılan bir tür jelatin, jeloz
-
[isim]
Deniz yosunlarından çıkarılan, beslenme endüstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanılan bir tür jelatin, jeloz
- PAPARAZİ
- ...
- TARASSUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gözleme, gözetleme, dikkatle bakma
- "Pek yakın bir tarassut noktasından görebilenler arasına katılacağımı sanıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kıpırdamadan, nefes almadan apartmanı tarassut ediyordu." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Gözleme, gözetleme, dikkatle bakma
- ARANJMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düzenleme
-
[isim]
Düzenleme
- HIYARAĞA
-
-
Görgüsüz, kaba saba, yontulmamış (kimse)
-
Görgüsüz, kaba saba, yontulmamış (kimse)
- ŞARAMPOL
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Kara yollarının kenarında yol düzeyinden aşağıda kalan bölüm
-
[isim]
Kara yollarının kenarında yol düzeyinden aşağıda kalan bölüm
- PARALAMA
-
-
[isim]
Paralamak işi
-
[isim]
Paralamak işi
- KAVARACI
-
-
[isim]
Gürültücü
-
[isim]
Gürültücü
- MARANGOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta
-
[isim]
Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta
- ARALIKLA
- ...
- KARARMAK
-
-
[nsz]
Rengi karaya dönmek, siyahlaşmak
-
Işık sönmek, kısılmak veya gücü azalmak
- "Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı." (Peyami Safa)
-
Ateş sönmeye yüz tutmak
-
Kederlenmek, canı sıkılmak
-
Niteliğini yitirmek
- "Eşsiz hafızası sönüyor, sağduyusu kararıyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Rengi karaya dönmek, siyahlaşmak
- PARAGUAY
- ...
- KARARGAH
- ...
- SİGARALI
-
-
[sıfat]
Sigarası olan
-
Sigara içilen
-
[sıfat]
Sigarası olan